01 Eylül 2013 21:41

Gerçeği çarpıtmada usta sendikacı!

TEKSİF Sendikası ile Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası arasında imzalanan 23. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi sonrası Evrensel’de yayınlanan “Tekstil işçisi ne kazandı, ne kaybetti?” başlıklı yazıya TEKSİF Genel Başkanı Nazmi Irgat’ın yanıtı gecikmedi. Hemen ertesi gün yine Evrensel’de çıkan “Yalç

Gerçeği çarpıtmada usta sendikacı!
Paylaş
Kadir Yalçınkaya

Öncelikle Nazmi Irgat’ın itirazlarını hatırlayalım. “Bugün sendikalı tekstil işçilerinin bile neredeyse yüzde 80’inin ücreti, asgari ücret düzeyinde...” demiştik, Irgat “Hayır, yüzde 55’i…” diyor. Bu, doğru bile olsa, bir sendika genel başkanının, üyelerinin yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştırılmasına göz yumduğunun bir itirafı değil midir? Hem de sektörün en büyük, en gözde fabrikalarında… Ki yan ödemeler ve beyaz yakalılar çıkarıldığında bu oranın en az yüzde 80 olacağı bilinebilir. Nazmi Irgat da bunu bilmez değildir, bilir ama işine gelmez!

ELDE VAR SIFIR

Nitekim TEKSİF’in bağlı bulunduğu ve Irgat’ın da yöneticisi olduğu Türk-İş konfederasyonunun Ağustos ayı için açıkladığı açlık sınırı 1020 TL’dir. (Aynı araştırmada yoksulluk sınırı 3 bin 322 TL olarak ifade ediliyor.) Asgari ücret açlık sınırının da altında. TEKSİF üyelerinin ezici çoğunluğu, sözleşmeden önce de, açlık sınırı altında veya dengi bir ücret almaktaydı.

Peki, Irgat’ın o çok övündüğü yeni sözleşmeyle bu durum değişecek mi? Hayır! Tersine TEKSİF üyelerinin büyük çoğunluğu bir kez daha asgari ücrete, açlık sınırının altında çalışmaya mahkûm edilmiş oldu. Nasıl mı? Şöyle;
* Sözleşmeyle yılda 4 ikramiye alan az sayıdaki eski işçinin ücretine çok düşük zam yapıldı. (İlk altı ay yüzde 5, ikinci ve üçüncü altı ay yüzde 3, dördüncü altı ay yüzde 4, beşinci altı ay yüzde 3 ve son altı ay yüzde 4.) Bu oranlar asgari ücret zamlarına denk geliyor. İkramiye sayısı 2,5’tan kademeli olarak 4’e çıkarılacakların akıbeti ise belli değil.
* Anlaşmadaki can alıcı hükümlerden biri şöyle: “Ücreti 01.04.2013 tarihi itibariyle 978,60 TL ile 1021,50 TL arasında olan yıllık 72 yevmiye/yıl ikramiye alanların ücretlerine 01.04.2013 tarihinden geçerli olmak üzere yüzde 4 zam yapılacak. Ancak bu zam ile birlikte ulaşılacak brüt ücret seviyesi 1021,50 TL’yi geçmeyecek.”
İlk kategoride yüzde 5 olan ilk altı aylık zam oranı burada otomatikman 1 puan geriliyor. Ama dikkat! Zam oranı, işçinin “brüt ücret seviyesi” 1021,50 TL’yi (açlık sınırını) geçmeyecekse yüzde 4 zam yapılacak. Demek oluyor ki zam oranı yüzde 3, 2, 1 hatta sıfır bile olabilir. Bu gruptaki işçilerin kıdem zammı da ancak 01.07.2013 tarihinden itibaren uygulanacak.
Tutanakta ayrıca “Bu grup dışında kalanlara sözleşmenin birinci yılında ücret zammı uygulanmayacağı” da belirtiliyor. Sayın Nazmi Irgat, “bu grup dışında kalanlar” ifadesiyle kimlerin kastedildiğini açıklar herhalde! Yoksa aylık ücreti açlık sınırının biraz üzerinde olan işçiler olmasın bunlar? Ne de olsa 1.5 ikramiye kazandıklarına ve yılın yarısından itibaren uygulanacak da olsa brüt 7 TL kıdem zammı aldıklarına göre ayrıca ücret zammına ne gerek var canım!

ALACAKLAR DA ERTELENDİ

* Tutanakta, sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren birikmiş alacakların, en geç 28.02.2014 tarihine kadar ödeneceği ifade ediliyor. Patronlara, işçilerin birikmiş alacaklarını 6 ay daha erteleme ve istediği gibi kullanma hakkı verilmiş oluyor böylece.
* Sözleşme üç yılı kapsıyor. Patronların son yıllarda üç yıllık sözleşme konusundaki ısrarını anlamak mümkün de sendikaların bunu kabul etmelerini nasıl anlamalı? Üstelik ekonomideki istikrarsızlık herkesin malumu ve zam oranları bu kadar düşükken… Tekstil patronları, önümüzdeki üç yılı, en azından işçi maliyetleri bakımından güvence altına aldıklarını düşünmekte haksız mı?

Sonuç; işçilerin küçük bir kısmının ilk altı ay yüzde 5 zam, geri kalan büyük kısmının ise neredeyse sadece 1,5 ikramiye “kazandığını” söylemek mümkün. Ha bir de nasıl uygulanacağı henüz tam olarak anlaşılamayan kıdem zammı var.
Sözleşme sonrası fabrikalarda ilk günlerdeki olumlu havanın kendini huzursuzluğa bırakmış olması da bundan. Şimdi işçiler arasında “Bu nasıl sözleşme?​”, “Yine asgari ücrete talim mi edeceğiz” tepkileri yükseliyor. Temsilciler bile daha sözleşmenin detaylarını bilmiyor. Bu durum “Sözleşme işçiye sorulmadan, anlatılmadan imzalandı” iddiamızı destekliyor olsa gerek.


2001 YILINDAKİ BÜYÜK GERİ ADIM

İlk yazıda da ifade ettiğimiz gibi bu durumun kökleri 1994 ve 2001 krizlerine denk gelen TİS dönemlerinde TEKSİF Sendikasının tutumuna dayanıyor.
TEKSİF yönetimi, 1994 grup sözleşmelerinde yaşanan tıkanma sürecinde, diğer sendikaları dışlayarak sözleşmeyi bitirmişti. Aynı dönem Öz İplik-İş 13 gün, Tekstil Sendikası ise 52 gün grev yaparak kısmi kazanımlar elde etmişti. Sektörün en büyük sendikasının bu mücadelede olmaması grevlerin daha ileri kazanımlarla sonuçlanmasına engel oldu.
2001 krizi sırasında ise sendikalar, Irgat’ın deyimiyle “ülke ekonomisine elinden gelen desteği sağlayarak üyesini koruma” adına, TİS’lerdeki zam oranları kat kat aşağıya çeken protokollere imza attılar.
Ayrıca Nazmi Irgat’ın da yanıtında belirttiği üzere, “yeni işe girenleri kapsayacak şekilde” yılda 4 olan ikramiye sayısı 2,5’a, yüzde 100 olan fazla çalışma zammı yüzde 50’ye çekildi. Asıl kayıp da bu büyük geri adımla başladı. Eski işçilere daha fazla ücret ve ikramiye ödemek istemeyen patronlar, “yeni işe girenleri kapsayacak şekilde” ifadesinin de cazibesiyle, işçi atma yoluna gitti. O dönem özellikle tekstilde büyük bir kıyım yaşandı.
Bugün TEKSİF bünyesindeki fabrikaların birçoğunda eski işçi, yok denecek kadar az. Hatta 2006’dan sonra işe girenlerin çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Altınyıldız’da eski işçiler grevdeki işçilerin yüzde 5’i bile değil.


FAZLA MESAİ ÜCRETİ…  ALABİLEN VAR MI?

Nazmi Irgat’ın yanıtında en fazla yeri kapsayan fazla mesai meselesine gelince… Evet, yasaya göre fazla mesai ücreti yüzde 50 zamlı ödenir. Irgat yazısında “2001 krizinde… yüzde 100 olan fazla çalışma ücretleri 4857 sayılı İş Kanunu’nun hükmettiği yüzde 50’ye çekilmiştir” diyor. Burada esas problem, bir sendikanın, imzaladığı sözleşme ya da protokolle, yasanın koyduğu alt sınıra göre kendisini bir kez daha sınırlamış olmasıdır.
Fazla mesai ücretlerinin yüzde 100 zamlı olması sadece sendikasız işçilerin bile fiilen kullandığı bir haktı. İşçi düşmanı bu yasa çıkarken mücadele etmeyi düşünmeyen sendikalar, bu ve benzeri haklardan kolaylıkla vazgeçerek işçilere bir kez daha ihanet ettiler.
Ama TEKSİF Başkanı ne diyor: Sözleşme o kadar iyi ki fazla mesai ücreti yasanın öngördüğünün iki katı… Yani işçi fazla mesai yaptığında saat ücreti yüzde 100 zamlı mı ödenecek?
Anlaşma tutanağına bakalım: “Hafta tatili kural olarak Pazar günüdür. Ancak, işin gereği olarak Pazar günü çalışması gereken işçiler için hafta tatili uygulamasına ilişkin mevcut tatbikatlar aynen devam edecektir. (Revizyoncular hariç) Tarafların anlaşmaları ile belirlenecek denkleştirme uygulamalarında hafta tatili Pazar’dan başka bir gün olarak tayin edilebilir. Denkleştirme süresi 3 ay olarak tespit edilmiştir…”
Görüldüğü gibi “bu işyerinde esnek çalışma vardır” ve “işin gereği”, “piyasanın gereği”, “patronun karının gereği” her şeyin üstündedir.
Zaten Trakya’da tekstil patronları ikili sistem, yedili sistem, denkleştirme, telafi çalışması gibi esnek çalışmanın her nevi uygulamasıyla fazla mesai gibi, hafta sonu izni gibi dertlerden kurtulmuşlardır.
Anlaşmada sözü edilen “denkleştirme” uygulaması da patrona, üç ay içerisinde, işçiyi fazla mesaisinin karşılığı kadar izne çıkarma şansı verir. Kısacası o çok övünülen fazla mesai ücreti kâğıt üstündedir.


NAZMİ IRGAT’IN YANIT VERMEDİKLERİ

Grev süresince ve sözleşme sonrasında görüştüğümüz işçilerin çoğu ismini vermekten, hatta konuşmaktan imtina ediyor. Sendikacısından korkan işçilerle karşılaştık hemen her yerde. Sendikacıları eleştirenlerin işinin bile tehlikede olduğunu söyleyen işçiler var. Temsilcilik seçiminin ya yapılmadığı ya da demokratik bir seçim olmadığı da işçilerin şikâyetleri arasında…
Sözleşme bittiğine göre işyerlerinde demokratik bir şekilde temsilcilik seçimi yapılacak mı? Şube kongreleri süreçlerinde işçi iradesinin yansıyacağı mekanizmalar işleyecek mi? Daha da önemlisi işçiler açlık sınırı altında yaşarken, iş güvencesi yokken, gece gündüz ay sonunu nasıl getireceğim hesabı yaparken sendika yöneticileri nasıl yaşıyor? Ücretleri bırakalım açlık sınırı, yoksulluk sınırının kaç katı? Aldıkları ücretleri işçilere söyleyebilirler mi? Mesela Nazmi Irgat, Türk-İş ve TEKSİF yöneticiliğinden ne kadar ücret almaktadır? Sendikanın mal varlıklarında ne kadar azalma olmuştur? Bizim beklentimiz Sayın Irgat’ın asıl bu soruları yanıtlamasıdır.

ÖNCEKİ HABER

Tekstil işçilerinde hayal kırıklığı

SONRAKİ HABER

Belediyenin engellerini aşamadık!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa