31 Ağustos 2013 15:25

Dayanışmanın kadın hali

Kadın dayanışmasının bu kadar gerekli ve bu kadar tehdit altında olduğu bir başka dönem oldu mu bu memlekette, bilmiyorum. Kadınlığa dair her türlü denklemin sonucu sıfırın altında kalsın diye eksiltmeli bir söylem ve pratik dönemin alamet-i farikası gibi. Hamileliğinden şortuna, sokağa çıkmasından çalışmasına, kadın-erkek birlikt

Dayanışmanın kadın hali
Paylaş
Sevda Karaca

İktidarın kadınlığı ayaklar altına alan söylem ve pratiğinin kadın dayanışmasını yıkan bir yönü de var. Ayıran, bölen, birini yek diğerine üstün kılan, farklılıklarını dayanışmanın rengi halinden çıkarıp düşmanlığın tohumu haline getiren, kadınlığın ortak ezilmişliklerini hiyerarşikleştiren bu iktidar, tam da bu yüzden kadın düşmanı. Başörtülüyü örtüsüze, Alevi’yi Sünni’ye, yüzde 50 içinde sayılanı Gezi’ye çıkana, kürtaja karşı olanı kürtajı hak olarak görene, sosyal yardım alanı almayana, oy vereni vermeyene ve daha kimleri kimlere düşmanlaştıran bu tutum, ortak ezilmişliğin üstüne serilen örtüyü kalınlaştırırken, eşitlik mücadelesini geriletiyor. Çünkü bu mücadelenin bileşeni olan kadınların ortaklıktan çok farklılıklarıyla birbirini etiketlemesini teşvik ediyor, bu teşvikten prim yapıyor. Bütün bunların üstüne diktiği iktidar binası altında ise haklarımız, özgürlüklerimiz, taleplerimiz kalıyor.

HER YOL KADIN DÜŞMANLIĞINA ÇIKARSA

Kadın dayanışmasının yüzyıllık birikimini ortadan kaldırmaya yönelik bu çaba bir hükümete özgü bir tutum değil elbette, kendi iktidarını ve düzenini sağlamlaştırmak isteyen tüm iktidarların oynadığı alan burası. Çünkü bizi bölerek kendini çoğaltanlar bu bölünmeyle kadınları hapseden duvarların daha da yükseldiğini biliyor. Bu duvarların gerisindeki kadın yaşamlarının daha fazla sömürü, daha yerleşik bir iktidar düzeni, daha itaatkar bir toplum için garantör işlevi görmesinin yolunun nereden geçtiğini biliyor. Neoliberal düşlerine yeni muhafazakarlığı katık eden iktidar, kadınların bu projedeki kurucu rolünü o kadar iyi kavramış durumda ki, kadınları sıkıştırdıkları yerden uzanan her yolun kendi projelerine çıkması için topyekün mücadele ediyor.
Bu yol, bütün kadınların bedenleri, emekleri ve kimlikleri üzerine döşenmiş gri kaldırım taşlarıyla işaretli. “Her kürtaj bir Uludere’dir” cümlesinin sırrı da burada aslında. Acının ve öfkenin ortaklaşma ihtimali gördüğü yere ayrışmanın ve düşmanlaşmanın argümanını koymaktaki gaye açık. Mısır’daki kanlı darbenin karşısında göreve çağırdığı uluslar arası güçleri “kadına yönelik şiddet gibi boş işlerle değil insanlığa karşı işlenmiş suçlar gibi ağır işlerle” uğraşmaya çağıran kafa da aynı yere oynuyor. 

YENİDEN ‘KADIN DAYANIŞMASI’

Ortaya çıkan tabloda birbirine karşı düşman ilan edilen kadın kesimlerinin ortak düşmana karşı el birliği yapmasının olanakları daraltılırken, birleşen kadın kesimlerinin sözünü güçsüz ve değersiz kılınması gibi bir tehlike de söz konusu. “Bir avuç her şeye muhalif kadın” olarak lanse edilerek geniş kadın kesimlerinin gözünde marjinalleştirilen örgütlü kadın mücadelesinin darlıkları da var maalesef. Sıkıştırıldığımız yere karşı en geniş kadın kesimleriyle birlikte kurulacak ortak bir mücadelede temas noktalarının sınırlılığı bunun bir yönü. Her bir saldırıya karşı ayrı ayrı kurulan platformlar, platformlarda kurulan sözlerin ayrıştırılan kadın kesimleri için ifade ettiği anlam, ötekileştirmenin bu kadar geçer akçe ilan edildiği bir siyaset ortamında ortak kesenlerimizi nasıl ifade ettiğimiz, bu sözlerin duyulabilmesi için kadınlara ulaşmakta nasıl yöntemler seçtiğimiz... Hepsi bir tartışma... Ahlak dayatmasıyla en geriye çektiği toplumsal yaşamın ilk kurbanlarının kadınlar olacağını çok iyi bilen bu anlayış karşısında, hak ve eşitlik talebiyle çıkan kadınların çok geniş bir birlikteliğe ihtiyacı var. Çünkü her ne kadar farklı kadın kesimlerini farklı biçimlerde etkilese de, kayıp sadece bir kesim kadının değil. Öyleyse, geniş kadın kesimlerini kapsaması gereken dayanışma nasıl kurulacak? Beden sömürüsüyle, kimlik ilgasıyla, emek gaspıyla, hak kaybıyla, düşmanlığın normalleşmesiyle, sözün değersizleşmesiyle, yoksulluğun derinleşmesiyle kadınlığın her yerden hedef tahtasına oturtulduğu tarihsel dönemlerde öznelerini genişleten bir kadın dayanışması elbette ki çok anlamlı ve tarihsel.
Bunu yukarıda oluşturulmuş, merkezde sıkışmış, farklı anlam dünyalarını gözeterek dil kurmak yerine önceliği “kendi sözünü kurmak” olan örgütlenmelerle başarmak ise çok mümkün görünmüyor.

KADIN DAYANIŞMASI CANDIR

“Biz kadınlar” dediğimizde sınırları geniş bir evrene tekabül edecek ortaklıkları sıralayabiliyoruz alt alta. İçinde yaşadığımız sistem bütün zorlukları, açmazları ve çelişkileriyle kadınların bedenlerinin, emeklerinin, zihinlerinin ve ruhlarının üstüne biner çünkü. Açıkları kapamak ve ayakta kalmak için bir denge kurmak zorunda bırakır kadınları. Ve bu çelişkilerin ortaya çıkardığı yarıklar, dayanışma olmadan kapanmaz. Kadın dayanışması bir duygudaşlığı ifade ettiği kadar geçmişten bugüne politik bir anlam da taşır elbette. O açıkları teşhir etmek, yok etmek için kurulur. Bu dayanışmadaki “biz kadınlar”, farklı pozisyonlarına rağmen ortak yürüyen politik bir bileşimi ifade eder.  Bu “politik” dayanışma ortak ezilmişliklere içkin bir şey, tam da bu yüzden ortak ezilmişliklerin alanı genişledikçe öznesi artar. Bu dayanışma, toplam olarak demokrasi mücadelesinin turnusol kağıdı işlevini de gördüğü için de tarihseldir.
Demem o ki kadın dayanışması candır.

ÖNCEKİ HABER

Devlet bir sınıf üretme ilişkisidir

SONRAKİ HABER

Hegemonyadan tahakküme AKP döneminde iktidarın halleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...