26 Ağustos 2013 10:15

Tarım işçileri: Kurbağalı göletten su içiyoruz

Mevsimlik tarım işçileri insanlık dışı koşullarda çalışıyor. Hükümetin “tarım işçisine müjde” diye duyurduğu genelgelerin tek bir şartı bile yerine getirilmiyor.Söz konusu işçiler olunca yasalar da, yönetmelikler de suya yazılmış yazı gibi unutulup gidiyor. Bunun en çarpıcı örneğini mevsimli

Tarım işçileri: Kurbağalı göletten su içiyoruz
Paylaş
Suat İnal / Hasan Akbaş

Söz konusu işçiler olunca yasalar da, yönetmelikler de suya yazılmış yazı gibi unutulup gidiyor. Bunun en çarpıcı örneğini mevsimlik tarım işçileri yaşıyor. 2010 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla çıkan genelge de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın her yıl basına “müjde” diye duyurduğu projeler de kağıt üstünde kalıyor. Çalışmak için farklı şehirlere göçen mevsimlik tarım işçileri sağlıksız ve insanlık dışı koşullara mahkum ediliyor. Hem de o genelgelerin yayınlandığı başkent Ankara’nın 90 kilometre ötesinde, Polatlı’da.

Türkiye’de soğan ticaretinin yoğun yapıldığı bölgelerden biri olan Polatlı, tarlalarda çalışmak üzere her yıl yüzlerce tarım işçisini ağırlıyor. Adeta “obalar” şeklinde köy ve ilçe merkezlerinden uzak yerlere yerleştirilen tarım işçileri daha çok Hatay, Urfa, Antep, Diyarbakır gibi illerden geliyor. Geçmişten farklı olarak bu yıl iç savaştan kaçan Suriyeli Kürtler de tarlaların yolunu tutmuş.

7 ÇUVAL BİR YEVMİYE!

Derme çatma çadırlarda aileleriyle beraber yaşam savaşı veren işçiler, gün boyunca yedi çuval soğan söküp, ayıklayıp çuvala dolduruyor. Bir gün süren ve zahmetli bir çalışmanın ardından yapılan bu işe karşılık 25 TL yevmiye alabiliyorlar. Çadırlarını kurup, iki haftayı geçkin bir süredir bu ücreti almayı bekleyen tarım işçileri, soğan fiyatlarının düşük seyretmesi ve soğanların henüz olgunlaşmaması nedeniyle henüz sadece iki gün işbaşı yapıyor. Ücret alamadıkları için memleketlerinden getirdikleri erzaklarla idare ediyorlar. Ancak endişeliler, “Evlerimizden getirdiğimiz buğdayımız bile tükenmek üzere” diyorlar.

GENELGENİN ‘G’Sİ YOK

Çadırkentlerinde ziyaret ettiğimiz işçiler bize yaşam alanlarını gösteriyor. Aklımıza 2010 yılında “Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi” başlıklı Başbakanlık genelgesi geliyor. Genelgeye göre işçilerin çalıştıkları süre boyunca ulaşım, barınma, eğitim, sağlık, güvenlik konusundaki sorunları çözülecek; su, tuvalet, banyo, çamaşır, bulaşık gibi temel ihtiyaçları çağdaş yöntemlerle giderilecekti. Ancak gördüklerimiz genelgenin hiçbir şekilde uygulanmadığını gözler önüne seriyor.

KURBAĞALI SUYU KULLANMAK ZORUNDALAR

İşçiler, kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarda kalıyor. Gecelerin soğuk olmasından yakınan işçilere en çok dokunan ise tükettikleri suyu tarlanın hemen yanı başında duran kurbağalı göletten temin etmeleri. Suyu kullanmaktan başka çareleri de yok.


SURİYE’deki iç savaştan kaçan Müslim’in yolu da Türkiye’deki akrabaları aracılığıyla Polatlı’ya düşmüş. “Buraya savaştan kaçarak geldik. Suriye’de inşaatlarda elektrik işi yapıyordum. Sadece erkekler çalışıyorduk, bize yetiyordu. Ama burada çoluk çocuk hep birlikte zor şartlarda çalıştığımız halde geçinemiyoruz” diyor. Çocuklarının eğitiminin yarım kalmasına üzülüyor: “Önceden Suriye’de Kürtçe eğitim yoktu ama yakın zamanda başlamıştı. Hepimiz bayram ettik, halaylar çektik. Ancak savaş başlayınca eğitim de yarım kaldı. Çocuklarımız eğitim alamıyor.”

“Öyle bir savaş var ki, kimin kimi neden vurduğunu bilmiyoruz” diyor Müslim ve devam ediyor: “Özgür Suriye Ordusu bir yandan, devlet bir yandan, başka gruplar bir yandan halkı vuruyor. Kimin ne olduğunu, ne yapmaya çalıştığını bilmiyoruz. Savaşın ortasındaydık ama savaşın sebebini bir türlü anlayamadık. El Nusra, adam boğazlıyor, insanları kesiyor, halkı katlediyor. Kadınlara tecavüz ediyorlar.”


HASTA olduklarında tedavi olamadıklarından şikayet eden işçiler, muayene olmak için gittikleri hastanelerden geri çevrildiklerini anlatıyor. İçtikleri  ve yıkandıkları suyun sağlıklı olmaması nedeniyle çocukların hastalanmaya başladığını belirten bir işçi, tedavi olamayacakları ve ilaç alamayacaklarını bildikleri için doktora bile gitmediklerini söylüyor.


3 ÇOCUK MEVZUU

Azize Ölçer (21): Ben Ak Partiliyim. Bize 3 çocuk yapın diyorlar. Bir çocuğu olan da sefalet çekiyor, 10 çocuğu olan da. Memnun değilim aslından Ak Parti’den. Biz 10 kardeşiz. Ne okul okuyabildik, ne de koşullarımız değişti. Burada çalışıp Urfa’da yiyoruz. Bildim bileli durum bu. Değişecek gibi de görünmüyor. Böyle geldi böyle gidiyor. Sosyal güvencemiz yok. Keşke bizim de kendimize ait bir tarlamız, geçinecek bir işimiz olsaydı.


Zeruk Özke (73): Eşim kalp hastası olduğu için memlekette bıraktık. Mecbur olduğumuz için çocuklarımla beraber çalışmaya geldim. Çalışmazsak perişan oluruz. Çadırlarda rezil olmuşuz. Bu fırtına da odunla yemek pişiremiyoruz. Başka bir gelirimiz, güvencemiz yok. Bir kızım ve bir oğlumla geldim. Burada pis suları içiyoruz. Katlanmaktan başka çaremiz yok.


ÇOCUKLAR OKULA GİDEMİYOR

Hanım Söylemez 11 yaşında: Ama büyükleriyle aynı işleri yapıyor. En çok okulundan ayrı kalmak onu üzüyor. Öğretmenini ve arkadaşlarını çok özlediğini anlatan Söylemez, okulun birinci döneminde okulda olamayacağını söylerken gözleri yaşarıyor. İkinci dönem okula gidebileceğinden de emin değil.


GELİN DEĞİL, ÖĞRENCİ OLMAK İSTİYOR

12 yaşındaki Kıymet Ölçer, bu sene 7. sınıfa  geçmiş. Ama çalışmaya geldiği için memlekete döndüğünde neyle karşılaşacağını bilmiyor. “Okulumu, arkadaşlarımı çok özledim. Benim tüm hayalim okul okumak” diyor. Okumazsa “çocuk gelin” olacağından korkuyor. “Ablamı 17-18 yaşında evlendirdiler. Ben istemiyorum” diye anlatıyor.


DİPLOMALI İŞÇİ SORUYOR: BU ÇADIRLARDA YAŞAYANLAR NEDEN HEP KÜRTLER?

Mehmet Özke: Ben tarih mezunuyum. Bu sene bitirdim üniversiteyi. Şu anda işsiz olduğum için buraya çalışmak için geldim. Memleketlerinden göç ederek bu çadırlarda yaşayan kişilerin büyük çoğunluğunun Kürt olması soru işaret oluşturmuyor mu insanların kafasında? İnşaatlarda da, diğer ağır işlerde de çalışan bizleriz.

Halil Gözkıran (Üniversite öğrencisi): 7-8 yaşlarından beri tarım işçiliği yapıyorum. Tatil aylarında ailemle beraber tarım işçiliği yapmaya devam ediyorum. (Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Yangın devam ediyor

SONRAKİ HABER

Demokrasi masalı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...