Yangın devam ediyor
Ali Karataş / Yusuf Ertaş
Lübnan iç savaştan bu yana en şiddetli patlama ile sarsıldı. Suriye’ye sınır olan Trablus kentinin Sünnilerin yoğun olduğu bölgesinde gerçekleşen patlamanın, Hizbullah’ın etkin olduğu bölgedeki patlamanın hemen arkasından gelmesi “yeni bir iç savaşın fitillenmek istendiği” yorumlarına yol açtı.
ABD VE İSRAİL İÇİN ENDİŞELENEN LÜBNANLI
Sayfada yer verdiğimiz Sait Hariri’nin liderliğini yaptığı 14 Mart Hareketine desteği ile bilinen Annahar gazetesinden Sarkis Naum, Arap coğrafyasında yaşanan kaosun ABD ve İsrail’e zarar verip vermediğini sorguluyor. Başta kendi ülkesi Lübnan yangın yerine dönmüşken bölgedeki halklar için neyin iyi olup olmadığını sorgulamak yerine ABD ve İsrail’in çıkarlarını merkeze alan böyle makaleler kaleme alan yazarlar mevcut.
SURİYE’YE KOSOVA MODELİ
Bu arada, The New York Times, Obama yönetiminin Suriye’ye müdahale konusunda “Kosova modeli”ni değerlendirdiğini yazdı. ABD, 1999 yılında BM kararı olmadan 78 gün süren bir hava harekatı başlatmıştı. Yine ABD bir savaş gemisini daha Akdeniz’e gönderdi. Geçen haftanın önemli gündemlerinden biri Suriye’de kimyasal silah kullanımı ile ilgiliydi. Kimyasal silahı kimin kullandığı konusunda Suriye Hükümeti ve muhalif gruplar birbirini suçlamış ama yapılan analizlerde BM kimyasal silah denetçilerinin başkent Şam’a gelişlerinden iki gün sonra silah kullanılmasına dikkat çekilmişti. ABD’nin Suriye’de kimyasal silah kullanılmasını “kırmızı çizgi” olarak değerlendirdiğini hatırlayınca “Suriye’ye müdahale mi edecek?” sorusunun akla gelmesi son derece doğal.
İSRAİL VE İRAN’DAN MÜDAHALE AÇIKLAMALARI
İsrail’i Yedioth Ahronoth gazetesinin haberine göre İsrail Genelkurmay Başkanı Benny Gantz, ABD’li mevkidaşı Martin Dempsey’le telefonda görüştü. Gazeteye açıklama yapan bir ordu kaynağı, görüşmede Suriye’de kimyasal silah kullanımı ve Lübnan’daki son gelişmeler başta olmak üzere Ortadoğu meseleleri ele alındı. İddiaya göre ABD yönetimi, Suriye’de sivillere karşı geniş ölçekte kimyasal silah kullanıldığına dair somut delil arıyor. Bu delillerin ortaya çıkması halinde ise Washington, BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkmasa dahi Suriye’ye müdahale edecek. İsrailli askeri kaynak, telefon görüşmesinden bu izlenimin edinildiğini aktardı. İran ise, Beşar Esad yönetiminin kimyasal silah araştırması için Birleşmiş Milletler’le işbirliği yapacağını belirterek, Suriye’ye bir müdahalenin ciddi sonuçları olacağı konusunda ABD’yi uyardı.
MISIR ÜZERİNDEN BÖLÜNME
Mısır’da yaşanan gelişmeler; bir bütün olarak bölgeyi derinden sarsmaya devam etti. Mısır’daki gelişmeler Arap liderlerini böldü. Middle East Online’dan aktardığımız haber analizde, “Uzmanlar, Suudi Arabistan ve onun Körfez’deki müttefiklerinin, devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi tarafından benimsenen Siyasal İslam’ı kendi yönetimleri için bir tehdit olarak gördükleri için Mısır’ın yeni liderlerini desteklediklerini söylüyor” diye yazdı. Katar hariç Körfez ülkeleri Mısır’ın yeni liderlerinin arkasında. Uzmanlar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’in Müslüman Kardeşlerin Siyasal İslam’ına karşı ağırlıklarını Mısır’ın yeni liderlerinin arkasına koyduklarını belirtiyorlar. Bu arada Arap basınında Türkiye’nin bölgedeki rolü tartışmaları da devam etti. Haftanın önemli bir gelişmesi Tunus’ta En Nahda hükümetine karşı “gidiş haftası” adıyla gerçekleşen gösterilerdi. Protestolar cumartesi günü başladı, bir hafta boyunca devam edecek.
LÜBNAN MEZHEPLER ARASI ÇATIŞMAYA SÜRÜKLENİYOR
The Daily News
LÜBNAN’da bir kez daha bombalar patladı. The Daily News gazetesi olayı “Trablus’ta Kara Cuma “ manşetiyle verdi. Gözlemciler, patlamaların, Şii Müslüman hareketi Hizbullah’ın Beyrut’taki bir kalesinde, en az 30 kişinin öldüğü büyük bir patlamadan bir hafta sonra gerçekleşmesine dikkat çekiyor. Trablus’un kuzeyinde iki Sünni camisinin yakınında gerçekleşen ikiz patlamalar en az 47 kişinin ölümüne 500’den fazla kişinin de yaralanmasına yol açtı. Patlamalar beş dakika arayla gerçekleşti. Reuters’e göre, büyük ölçüde Sünni Müslümanların yaşadığı şehirde Cuma namazı sona erdikten sonra gerçekleşen patlamalar, 1975-90 Lübnan iç savaşının sona ermesinden bu yana Trablus’ta gerçekleşen patlamaların en büyüğü ve en ölümcülü. 1975-90 Lübnan iç savaşının daha sık telaffuz ediliyor olması Lübnan’daki tehlikenin boyutlarını gösteriyor.
DARBE, BÖLGEDEKİ LİDERLERİ BÖLDÜ
Arthur BRIGHT www.csmonitor.com
MÜSLÜMAN Kardeşlere ve Mısır eski cumhurbaşkanı Mursi’ye destek veren Türkiye, İran ve Katar; arkasında yüzlerce ölü ve yaralı bırakan Mısır ordusunu kınama mesajları yayınladılar.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan en son tahminlere göre 600’den fazla kişinin öldüğü şiddet olaylarını daha sıkı kınamayan Batılı ülkelere seslendi. Hürriyet Daily News, Erdoğan’ın, “Gerçek şu ki, eğer batı ülkeleri bu konunun üzerine içtenlikle gitmezlerse, dünyadaki demokrasinin sorgulanmaya başlanacağına inanıyorum” dediğini aktardı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de Mısır ordusunu geri adım atmaya çağırdı. Associated Press Haber Ajansı, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bir parlamento konuşmasında “Mısırlıların büyük ve özgürlük isteyen bir ulus olduğu konusunda Mısır ordusunu uyarıyorum. Onları bastırmaya kalkışmayın” dediğini aktardı.
Katar’ın Müslüman Kardeşler’in güçlü bir destekçisi olduğu notunu düşen The Jerusalem Post, Katar Dışişleri Bakanı yetkilisinin de yaptığı bir açıklamada, “Krizi çözmek için çoğulcu bir toplumsal ve siyasi sistemde birlikte yaşamak zorunda olan tüm partiler arasında yapılacak bir diyaloga dayalı barışçıl bir yolun en güvenli ve en garantili yol olduğuna inanıyoruz” dediğini yazdı. The Jerusalem Post, Katar’ın, genelde Müslüman Kardeşler ve benzer popüler hareketleri bir tehdit olarak gören Körfez ülkeleri arasında en uç noktada olduğunu ekledi. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Kuveyt, Mısır askeri darbesine destek açıklamaları yayınladı. Sadece üç ülke, Mısır’ın Mursi sonrası hükümetine 12 milyar dolar yardım sözü verdi.
KAOS ABD VE İSRAİL’E ZARAR VERMEZ
Sarkis NAUM Annahar
ARAP baharının başladığı üç yıldan bu yana, Arap dünyasını kaos ve karışıklık kaplamış durumda.
Gelişmelerin ilk ortaya çıktığı ülke Tunus, büyük bir karışıklık ve siyasi istikrarsızlık yaşamakta, sınırlarına hakim olamamaktadır. Libya’da Trablus, artık bir devletin başkenti değildir. İslami ve İslami olmayan milislerin, kabilelerin, klanların rekabet için çatıştığı kenttir.
Mısır, asker ve İslamcılar arasında ideolojik bölünmenin hayal kırıklığını yaşamaktadır. Yaşanan süreç ülkeyi böldü. Kahire’de ve ülkenin diğer bölgelerinde silahların yayılmasına ve güvenliğin ortadan kalkmasına neden oldu. Sina yarım adası Afganistan’ın minyatürü olarak “mini Afganistan” oldu.
Yemen hükümeti eğer durumu çok düzelirse belki topraklarının yarısı üzerinde hükmü olabilecek bir durumda. Suriye yüz binlerce kişinin öldüğü bir iç savaş durumu yaşamaktadır. Irak ancak devlet olarak var. Şiddet, artış ve düşüş yaşanan artık normal bir durum haline geldi. Ürdün ve Bahreyn daha önceki durumlarını koruyan iki zayıf ülkedir. Bu iki ülkenin sorunları kısa süre içinde çözülmeyecek kadar büyüktür.
Yukarıda aktardığımız Arap aleminin durumu ABD’nin çıkarına mıdır? Bilimsel bilgi yaşanan kaos ve karışıklığın çıkarına olmadığını kabul eder. Yaşananlar, kesin bir şekilde küresel hale gelmiş ABD’nin ve batı uygarlığının değerlerini tehdit etmektedir. Lakin Robert Kaplan gibi ciddi Amerikalı araştırmacılar, Arap dünyasında en kötü kaosu Amerika’nın jeopolitik çıkarları noktasında etkisini merak ediyorlar.
El Kaide kendi sınırlarına egemen olmayan ülkelerde kendine yer bulmakta ve gelişmektedir. Ortadoğu’da çöken ve terörist grupların merkezi haline gelen devletler bunun delilidir. Libya’da yaşananlar bu durumu kanıtlamaktadır. Bahardan sonra İslami milislerin saldırılarıyla ufalanan ülkede Bingazi’de konsoloslukta aylar önce yaşananlar; Kaddafi’nin diktatör, insan haklarına saygılı olmayan batıya düşman rejiminde yaşanmamıştı. Güvenlik ve devlet yapısı bakımından istikrarlı, Amerika’ya düşman ve sınırlarını teröristlerin kamp kurmalarına açabilecek bir ülke, onları içeri almamış ve bozguncu amaçlarının bir parçası olmamıştır. Amerikalı araştırmacılar istikrarlı ve radikal bir ülkenin kaos yaşayan bir ülkeden daha tehlikeli olduğunu İran İslam Cumhuriyeti hatırlatarak örneklendiriyor. Değerlendirmeler şöyle; İran’ın iç istikrarı, Lübnan Hizbullahını ve dünyadaki Sünni-Şii hareketlerin desteklenmesine ve daha önemlisi kendisini nükleer bir güç haline gelmesine olanak vermektedir. Sınırları içerisindeki her şeye hakim radikal İran, Amerika, İsrail ve müttefikleri tarafından tehdit olarak algılanmaktadır. Diğer yandan Mısır’da, Suriye’de ve Arap dünyasındaki kaos İsrail’in yararınadır. İçi savaşın bir parçası haline gelen Hamas ve Hizbullah ise artık İsrail’i tehdit etmekten, Mısır ve Suriye ise bir daha tanklarını İsrail topraklarına göndermekten uzak hale gelmiştir.
Al Arabia
TUNUS’ta Cumartesi günü En Nahda hükümetinin gitmesi için gösteriler başladı. Bir hafta sürecek gösteriler “gidiş haftası” adını taşıyor. Kalabalıklar “Halk düzenin yıkılmasını istiyor”, “Git”, “Katil Gannuşi” sloganlarını attı. Gösteriler yerel saatle saat 18’de gerçekleşti.
Gösteriyi düzenleyenlerden milletvekili Semir Altib, gösteriye 60 bine yakın kişinin katıldığını söyledi.
Tunus’ta yayın yapan mozaik radyosu, geçici hükümetin başkanının ülkenin güvenliğini tehdit eden her türlü gösterinin yasaklanmasını istediğini bildirdi. Haberde, valilerin kanunları reddedenlere karşı kanunları tam uygulamak için mevcut oldukları vurgulandı.
Evrensel'i Takip Et