19 Ağustos 2013 14:39

Brezilya’nın en büyük tribünü, sokaklar...

Gezi eylemlerinden çok önce başlamış Brezilya’nın Türkiye’ye ilgisi. Nedeni bir “pembe dizi”. “Dizi yüzünden burada herkes bir süredir Türkiye’yi konuşuyordu zaten” diyor Saõ Paulo’lu Vivian.“Salve Jorge/ Kurtar Jorge” isimli dizi, Kapadokya’da çekiliyor ve Brezilyalı

Brezilya’nın en büyük tribünü, sokaklar...
Paylaş

Hazırlayan: Elif Görgü

 

“Salve Jorge/ Kurtar Jorge” isimli dizi, Kapadokya’da çekiliyor ve Brezilyalı kadın tüccarlarının kandırarak Türkiye'ye getirdiği 18 yaşındaki bir genç kızın kurtuluş mücadelesini anlatıyor. Dizinin adındaki “Jorge” Hıristiyanlık’ta önemli bir yeri bulunan, Kapadokyalı Aziz George. Ortaçağ’da Romalı bir asker olan George’un ünü, su kuyusuna yuva yaparak halkın suya ulaşımını engelleyen, etraftaki koyunu, kuzuyu yiyerek kenti yiyeceksiz bırakan bir ejderhayı öldürmesi efsanesinden kaynaklanıyor. Böylece halk suya ve yiyeceğe ulaşmak için her seferinde bir genci ejderhaya kurban vermekten kurtuluveriyor.

Pembe dizideki mağdur kızımız da kendini kurtaracak bir Jorge arıyor olabilir. Ama belli ki Brezilyalı gençlerin çoğu kendilerini kurban seçen, neoliberalizm canavarına karşı bir kurtarıcı beklemiyorlar artık. Kendi ejderhalarını kendileri yenmek için sokağa çıkıyorlar.

Evinden çık sokağa gel, diye başlıyor şarkı: “Çünkü Brezilya’nın en büyük tribünü sokaklardır...”

“Vem pra rua” yani “sokağa gel” Brezilya’da ulaşım zammına tepki olarak başlayan ve tüm ülkeye yayılan eylemlerin sosyal medya şifresiydi. Bir diğeri ise “o gigante acordou” yani “dev artık uyandı”... Hükümetin söylediği gibi “ekonomi devi” değildi kastedilen, 150 milyonluk halktı...

MAAŞIN YÜZDE 20’Sİ ULAŞIMA ...

Brezilya’ya Papa ile aynı gün varıyoruz. O Rio’ya gidiyor, biz ise Saõ Paulo’ya, ulaşıma 20 sent zam yapılınca yüzbinlerin sokağa döküldüğü kente... Son yirmi yıl içinde yavaş yavaş özelleştirilmiş toplu ulaşım. Belli saatlerde İstanbul’un metrobüsünden bile daha kalabalık metro durakları. Tam bizim çıktığımız metro istasyonunda ise bir işçi genç, boyalı elleriyle piyano çalıyor, popüler bir aşk şarkısını söylüyor. Piyanolar her metro durağında var. Çalması bedava. Ama o işçi genç metroyu da kullanabiliyor mu bilmiyoruz. Çünkü ulaşım masrafı asgari ücretin yüzde 20’sini kapsıyor. 

Brezilya’nın son diktatörü General Figueiredo’ya sormuşlar: “Asgari ücret kazanan bir işçi olsaydınız ne yapardınız?​” Yanıt vermiş: “Beynime bir kurşun sıkardım!”

İşte “koca” diktatörü intihara sürükleyecek o maaşla bugün yaklaşık 50 milyon Brezilyalı emekçi geçiniyor. Tabii ki asgari ücret çok daha yüksek artık, ama Brezilya’nın yarısı kayıt dışı çalışıyor. Yoksul için toplu ulaşım ihtiyaçtan çok bir lüks... Bu yüzden 37 milyon Brezilyalı yoksul, gideceği her nereyse yürüyerek gidiyor!

 

Saõ Paulo’da her köşe başında battaniyeye sarılıp uzanmış insanlar dikkat çekiyor. Bize evini açan Vivian sokakta yaşayanların sayısının her geçen gün artığını söylüyor. Yoksulluk nedenlerden biri. “Dünyanın 8. büyük ekonomisi”nde 5.8 milyon kişi evsiz. Uyuşturucu kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Vivian, en çok “crack” adı verilen çok ucuz, kokainle kimyasal birtakım maddelerin karışımından oluşan uyuşturucunun tercih edildiğini ve bunun çok hızlı bağımlılık yarattığını anlatıyor. “Her gün birkaç genç bu nedenle sokağa düşüyor” diyor. Saõ Paulo sokaklarında uyuşturucu yüzünden sokakta yaşayanların 1200’ü çocuk ve ergen yaşta.  Nüfusun yüzde 6’sı “favela” denilen çok yoksul ve insani yaşama koşullarından yoksun gecekondu mahallelerinde yaşıyor. Saõ Paulo’nun etrafı favelalarla çevrili.

Hal böyleyken, yoksulluğa, eğitime, ulaşıma ve sağlığa ayrılmayan milyonların Dünya Kupası, Olimpiyatlar gibi uluslararası spor etkinliklerine ayrılmasına itiraz ediyor Brezilyalı gençler.

Büyük ihtimalle ağlamak yerine “goool” diye bağırarak doğan Brezilyalıları, futbola ayrılan bütçeye itiraz edecek noktaya getiren koşulların nasıl can yakıcı olduğunu varın siz düşünün!


İŞÇİ PARTİSİ DE DERMAN OLMADI

BREZİLYA'da son üç dönemdir iktidarda bulunan partinin adı İşçi Partisi (PT). Sendikaların, sol örgütlerin, aydınların 1980 yılında kurduğu bu parti, seçimleri ilk defa 2002 yılında kazandı ve bir metal işçisi, sendikacı Luiz Inácio Lula da Silva devlet başkanı seçildi. Lula iki dönem başkanlık yaptıktan sonra, 2010 yılındaki son seçimlerde yerini Brezilya'nın ilk kadın devlet başkanı olan Dilma Rousseff'e bıraktı. Rousseff diktatörlük sırasında silahlı Marksist örgütlerde, şehir gerillası olarak mücadele vermişti.

Asgari ücret ve sosyal yardımlarda belli bir artış sağlanması dışında ne sendikacı Lula, ne de eski gerilla Dilma varolan ekonomik sistemi değiştirmek için bir adım atmadılar. Bugün PT'nin en önemli tabanını oluşturan CUT (İşçi Sendikaları Federasyonu) bile hükümete karşı eylemler yapıyor.

Yine ülkenin en önemli sorunlarından biri olan GDO'lu tarım yapan uluslararası tekellerin ülkeye girişini sağlayan da ne yazık ki PT hükümeti oldu. Brezilya'da ekili alanların yüzde 35'inde uluslararası tarım tekelleri GDO'lu tarım yapıyor. Topraksız köylülere söz verilen tarım reformu ise rafa kaldırıldı.

Son yıllarda ise sanayisizleştirme dönemine girdi Brezilya. Dışa bağımlılığı artıran hammadde üretimine ağırlık verdi. Devlet Başkanı Rousseff, eylemlere kulak verdiklerini göstermek için petrol gelirlerinin bir kısmını eğitim ve sağlık yatırımlarına ayıracaklarını açıkladı. Ancak tarım alanında olduğu gibi petrolde de Brezilya büyük oranda Çin’e bağlı. Çin, ABD’nin yerini alarak Brezilya’nın “yeni emperyalisti” konumuna geldi. Petrol ile ilgili bu sözlerin ne kadar yerine gelebileceğini de bu bağımlılık ilişkisi belirleyecek.


BİZDE KÜRTAJ BREZİLYA’DA ‘FETÜS KANUNU’:

TECAVÜZCÜ DEĞİL BEBEĞİN BABASI!

BREZİLYA ile Türkiye halklarının son yıllarda karşı karşıya kaldıkları sorunların birbirine benzerliği şaşırtıyor. Örneğin kadınlar.... Kadınlar Brezilya’da eylemlere katılımları ile dikkat çekiyorlar. Çünkü tıpkı Türkiye’deki kürtaj yasası tartışmalarına benzer bir süreç yaşanıyor orada. Ana anlatıyor: “Brezilya’da kadının kendi bedeni üzerindeki söz hakkını kısıtlayan yasalar gündemde. Buna ‘fetüs kanunu’ diyoruz. Kürtajın cezalandırılması üzerine bir yasa tasarısı bu, ayrıca kadın tecavüz sonucu hamile kaldığında tecavüz eden eden erkek bir suçludan çok ‘çocuğun babası’ olarak görülüyor. İşte bu yasa kadınların sokakta olmasının nedenlerinden biriydi. Çünkü biz kadınlar bu yasayı mutlaka durdurmalıyız.”


 

ANA Gabriela Fontana, genç bir kadın. Üniversite öğrencisi. “Haziran ayında meydana gelen eylemlerde çok uzun yıllardır görmediğimiz kadar çok insan vardı. Kişisel olarak ben, yaşananların çok önemli bir eğitim süreci olduğunu düşünüyorum” diyor: “Sadece burada, Saõ Paulo’da 200 bin kişiyle eylemler yaptık. Her yaştan insan vardı ama çoğu gençti. Gençlik çok aktifti, ülke değiştirme, yaşadığımız koşulları değiştirme isteğiyle doluydu.”

Sorunları yukarıda anlattık, Ana da talepleri anlatıyor: “Gençliğin, sokağa çıkan halkın öncelikli taleplerinden biri toplu ulaşım sorununun çözülmesiydi. Brezilya’da toplu ulaşım sisteminde kaos var. Otobüsler tıklım tıklım. Metro, otobüs, tren biletleri çok pahalı ama kaliteleri çok düşük. Bir başka önemli nokta yaşam koşullarıydı. Brezilya’da sağlık hizmetine, eğitime ulaşım da oldukça sınırlı. Kamu sağlık sistemi halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Üniversite eğitimi alma şansı da öyle. Her yıl 4 milyon genç üniversiteye girmeye çalışıyor ama bunların yalnızca 500 bini kamu üniversitelerine girmeye hak kazanabiliyor. İşte bütün bu yaşananlar gençliğin ve halkın sokakları çıkmasının nedenleri.”

‘ZAMLAR GERİ ALININCA ÖZGÜVENİMİZ YÜKSELDİ’

Ana’nın anlattığı bütün bu sorunlar Haziran boyunca 450 kentte eylemler yapılmasına neden oldu. “100’den fazla belediye, ulaşım ücretlerindeki zammı geri aldı” diyor Ana. Zamların geri alınmasının ise kendilerine büyük özgüven kazandırdığını söylüyor: “Örgütlü mücadele edersek haklarımızı elde edebiliriz duygusu oluştu.”

Dünyada olup bitenden de habersiz olmadıklarını anlatıyor Ana. Aklımıza özellikle ilk eylemlerde Brezilyalı gençlerin taşıdığı Türkiye bayrakları geliyor.

Ana, “İnsanlar sokaklarda Türkiye’deki, Ortadoğu’daki, İspanya  ve ABD’deki Occupy Wall Street eylemlerine destek veren sloganlar atıyorlardı. Son yıllarda dünyada meydana gelen halk haraketleri de mücadele açısından bize örnek oldu” diyor. Ama zamların geri alınması kimseye yeterli gelmemiş. Çünkü eğitim ve sağlık gibi yaşamsal sorunlar ortada duruyor. “Bu yüzden daha örgütlü mücadele etmeye ihtiyacımız var. Sokakta olmalıyız” diyor Ana.

Şimdilik sokak durulmuş olsa da eylemlerin devam edeceğine inanıyor Ana: “Halkın haklarını elde edene kadar sokakta kalacağını düşünüyorum. Artık uyandık. Ama örgütlenmek için daha fazla çaba harcamak ve sağlık, eğitim, ulaşım gibi haklar elde edilene kadar sokakta kalmak gerekiyor. Brezilya halkı kapitalizmden çok çekti. Artık bunu değiştirmek zorundayız.”

evrensel.net
ÖNCEKİ HABER

Kürt’ün bayram şekeri, Türk’ün tokadı

SONRAKİ HABER

‘Spora siyaset sokmama’ teranesi çökmüştür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa