Anaların gözyaşları bu fotoğraflarda
GÜLTEN KAYA: AÇ KALABİLİRİZ YETER Kİ ACIMIZ DİNSİN
“Ben yıllardır çok büyük acı çekiyorum” diyen Gülten Kaya; “Cumartesi anneleri Galatasaray Meydanı’nın önünü kendilerine yurt edinmeye başladığında Ahmet Kaya onlar için çığlık çığlığa bir şarkı yapmıştı ‘Beni Bul Anne’ diye ve onlara ithaf etmişti bu şarkıyı. 2011 yılındayız ve o zamandan bu zamana hâlâ değişen hiçbir şey yok, kendisine ‘büyük Türk devleti’ diyen bir devlet alnında böyle bir ayıp, bir mühür taşıyor. Bu evlatlar devletin gözünün içine bakıyor aslında. Bu annelerin gidip başında ağlayacakları bir mezar taşları bile yok, acı yarıştırmak istemiyorum ama şehit annelerinin en azından mezar taşları var. O çocuklar sır oldular, bu sır da devletin derinliklerinde, dosyalarında. Bu sır açıklanmadıkça, bu devlet kendine ne hukuk devleti, ne adalet devleti, ne sosyal devlet, ne demokrasi ne de insan haklarından söz edebilir. Kürt meselesinde olduğu gibi elma şekerleri dağıtılıyor ve sonra, ne olduğunu anlayamadan, bu konular çoktan tozlu sümenlerin altına giriyor. Politikada onur, doğru duruş, bir acının üstüne böyle gitmekle olmuyor, sahici acının üzerine, sahici gitmekle oluyor.
Geçen zamanda ben bir yurttaş olarak hiçbir şey görmedim ama bekliyorum çünkü bu hükümetin bir iddiası vardı, ne yazık ki somut hiçbir şey yok. Biz komisyonlardan, alt komisyonlardan, üst komisyonlardan bıktık, ‘artık olgunluk evresine geldik’ diyebiliyorsanız, başlamanız gereken nokta çok açık; acı. Aç kalabiliriz, sürünebiliriz, köprümüz, asfaltımız olmayabilir ama önce acımızın dindirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
RAHİME İNCE: BARIŞ SESİ GİTMİYOR BU DEVLETE
Cumartesi Annelerinden Rahime İnce, oğlu Yaşar İnce’nin acısını hâlâ içinde kor gibi taşıdığını söylüyor ve ağlayarak haykırıyor; “1999’da oğlum yaralı halde devletin eline girmiş, helikopterden atmışlar, ne cenazesi var, ne mezarı var, hiçbir şeyi yok. Kocam şehit, diğer oğlumu içerde işkenceyle kansere çevirdiler, bıraktılar. Bir kızımı sakat ettiler, yapmadıkları işkence kalmadı, kurşun kalbinden çıktı. 1992’den beri yollardayız, biz gördük başka analar acı görmesin, ama bakıyorum ki milyonlarca ana ağlıyor. Barış istiyoruz, hiç barış sesi gitmiyor bu devlete. Akan kan dursun, analar ağlamasın, 1.5 ayın içinde 45 tane şehit cenazesi geldi, tek taraflı ateşkes mi olur, 7 ay bıraktılar. Kan kanla yıkanmaz, dağlar çocuklarımızın kanıyla kızardı, hangi ananın ciğeri yanmaz. Asker olsun, başka olsun anaların gözyaşı aynıdır, hepsi fakirlerin çocukları, hiç fark etmez. Asker anaları da gelsin ellerini bize versinler, yeter artık bu acıya, son bulsun bu kirli savaş. Gelsinler bizimle olsunlar, demesinler artık ‘vatan sağolsun’, vatan hepimizin vatanıdır. Bu Müslümanlığa da sığmaz, milyonlarca insanın evini yıktılar, yuvasını dağıttılar. Yeter. Siyasi operasyonlar, askeri operasyonlar sürüyor, nereye varacak? Çiller de bu zulmü yaptı, Demirel, Ecevit de yaptı, bak ne oldu, O da öyle olacak. ‘Analar ağlamasın’, dedi, ağlamasın diyorsan, sesim gelsin sana, milyonlarca ana ağlıyor, duyuyor musun? 45 kişinin anası ağlamıyor mu. Hak alınır, hak verilmiyor ama bu ateşe bir su serpsinler. Analar bu acıyı görmesin artık, dağdaki kurtlar bile görmesin bu acıyı.”
EREN KESKİN: BU SERGİ HEPİMİZİ ESKİ GÜNLERE DÖNDÜRDÜ
“Bu sergi bizim tarihimizin bir yansıması” diyen, İHD İstanbul Şubesi Eski Başkanı, Avukat Eren Keskin; “Cumartesi Anneleri İHD’nin başlattığı bir çalışmaydı ve 1995 yılında başladı. Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’du gözaltında iki kayıp. Karakoç benim müvekkilimdi, 1995’te büroma geldi, ‘Sana vekalet göndereceğim, gözaltına alınabilirim her an, eğer benden haber alamazsanız, bilin ki bunun sorumlusu polistir’ dedi, gitti ve bir daha haber alamadık. Ardından yazdığım bir yazı nedeniyle ben cezaevine girdim, Rıdvan’ın kayıp olayının araştırılmasına katılamadım, sonra ne yazık ki onun cenazesi bulundu. Ama Ocak ve Karakoç aileleri şanslı ailelerdendi çünkü cenazelerini buldular. Veysi Altay’ın sergisinde simgelediği o aileler, anneler babalar çocuklarının cenazelerine dahi sahip olamayanlar, bu korkunç, büyük bir acı ve biz bu acının her dakikasına, her anına şahit olduk, birlikte yaşadık, birlikte polislere, savcılıklara, mezar aramalarına gittik, bu sergi hepimizi eski günlere döndürdü. Türkiye’de gözaltında kayıp gerçeği kontrgerilla ile tartışılmadığı sürece, hiçbir zaman sonuç alınabileceğine inanmıyorum. Hâlâ kimilerinin derin devlet, bizlerin özel harp dairesi dediği gizli bir yapı var, bu yapının ortaya çıkması için bir siyasi irade gerekiyor, henüz biz bu iradenin uzağındayız. Dileriz ki bu tür çalışmalarla kamuoyu etkilenmeye, talep etmeye başlar ve gerçekler ortaya çıkar” diye konuştu.
“Kaybolan Biz” 29 Mayısa kadar Tütün Deposunda izlenebilir. (İstanbul/EVRENSEL)
SERGİYE YAZILARIYLA KATKI SAĞLAYANLAR:
Vedat Türkali, Sezen Aksu, İsmail Beşikçi, Osman Baydemir, Rakel Dink, Banu Güven, Veysi Altay, Markar Esayan, Eren Keskin, İHD Diyarbakır Şubesi, Sırrı Süreyya Önder, Evin Doğan, Ender Öndeş, Şanar Yurdatapan, Kazım Öz, Hüseyin Karabey, Aydın Engin, Ferhat Kentel, Gülten Kaya, Leyla İpekçi, Mahir Günşiray, Serpil Taşkaya, Veysel Vesek, Pakrat Estukyan, Deniz Türkali, Oya Baydar, Lale Mansur, Halil Ergün, Hilal Kaplan, Melike Demirağ, Metin Üstündağ, Nur Sürer, Zeynep Tanbay.
Evrensel'i Takip Et