08 Ağustos 2013 09:04

Kırdan kente yansıyanlar...

Bir köy düşleyin… İçinden, gürül gürül çağıldayan bir pınar aksın. Suyun değdiği topraklarda bin bir çeşit çiçek türü yeşersin. Gökyüzünün sonsuz maviliğinde bulutlar dansa dursun. Güneş ışıltılarının delip geçtiği ağaçlardan yüzünüze bir ı

Kırdan kente yansıyanlar...
Paylaş
Ercüment Akdeniz

EMERAN…

İşte Anadolu’nun böyle bir köyünde; yıllar sonra kendi köyümüzdeyim. Eski ve Kürtçe adıyla Emeran Türkçe adıyla Onpınar, Muş’un Varto ilçesine bağlı eşsiz güzellikte bir köy. Emeran, esas olarak büyükbaş hayvancılıkla geçimini sağlıyor. Yani her sabah 600 civarında büyükbaş hayvan köyden büyük bir sürü halinde çıkıyor. Aynı şekilde, gün kararmaya yakınken köy yeniden hayvanların toynakları altında eziliyor. Köyde, insanlarla hayvanlar bir nevi iç içe yaşamak zorundalar. Çünkü hayvanları köyün dışında barındırmak, olası hırsızlık vakaları nedeniyle mümkün olmu-yor. Hayvancılıkla geçinen bir köy nasıl olur da böylesine zengin bir bitki dokusunu korumayı başarır? Herhalde bu soru; ‘pınarları ve zengin su kaynakları nedeniyle’ diye cevaplansa, yanıt tam karşılığını bulmuş olur. Rengarenk çiçekleri, çeşit çeşit böcek ve kuş türleriyle Emeran, köye gelen kent insanını hayretler içinde bırakıyor. Gelip geçen uzun yıllar içinde köyün ekolojik dengesi bazı yönlerden değişime uğramış. Örneğin eskisi gibi yılanlara rastlamak mümkün olmuyormuş. Kurtboğan köpeklerin korkusundan mıdır, nedir bilinmez; köyde bir tek kediye rastlamak mümkün değil! Son bir yıl içinde türeyen hastalık yüzünden köyde neredeyse hiç tavuk kalmamış. Varto merkezinde bile bu günlerde yumurta bulmak bir hayli zor.  

YAKLAŞAN TEHDİT

Köyün girişinde rastladığımız bir çocuk, elinde yavru bir atmacayla oynuyor. Onu bir ay önce bulmuş ve kurbağa etiyle beslemiş. Çocuğun adı Mahir Güney, yavru kuşa “Keskin Pençe” adını vermiş. Eskiden atmaca, kartal ve doğan gibi yırtıcı kuş türleri oldukça fazlaymış ama bugün artık o kuşlara o kadar rastlanmı-yor.  Öyle ya da böyle; doğal seleksiyon yoluyla kaybolan veya göçüp giden bir türün yerini mutlaka bir başkası dolduruyor. Köylülerin anlattıkları da bunu doğruluyor. Ne var ki, son birkaç yıldır yaşanan bir ‘gelişme’, bölgedeki tüm bu doğal zenginliği yok edecek bir tehdit içeriyor; HES’ler yani hidroelektrik santraller! Goşkar ve Mengen Vadileri-ne yapılacak HES’ler, pınarların akıp can verdiği tüm köyleri susuz bırakacak. Bölgedeki köyleri ve doğayı hiçe sayan bu tehdit karşısında insan düşünmeden edemi-yor. Öyle ya, eskiden ‘İyi ki bu yerler büyük kentlere uzak kalmış da talan edilmekten kurtulmuş’ diye konuşurken, şimdi artık ka-pitalist şirketlerin ahtapot kollarıyla sarama-yacağı bir yerin olmadığını anlıyor insan. Köylüler için yeni bir mücadele alanı doğuyor ve Varto köyleri her gün biraz daha Ege’nin, Karadeniz’in direnen köylülerine yaklaşıyor.


‘ZAFER İŞARETİ YAPABİLİR MİYİZ?​’

Çevre köylerden gelen ırgatlar, köyün meralarındaki ot balyalarını omuzluyor. Birkaç fotoğraf çektikten sonra içlerinden biri soruyor “Zafer işareti yapabilir miyiz?​” İşçilerin zafer işaretleri halkın özgürlüğe ne kadar susadığını gösteriyor. Yıllardır süregelen çatışmalı ortamdan sonra bölge insanı artık barış istiyor. İnsanlar umutlu olmak istiyor ama AKP Hükümeti onlara umut vermiyor. Arabasıyla bizi Varto merkeze bırakan bir köylüye soruyoruz; “Görüşme sürecinin ardından buralarda bir normalleşme yaşandı mı?​” Yanıt “evet” şeklinde oluyor ve yolun kenarındaki hazır beton tesisini göstererek şöyle diyor; “Eğer normalleşme olmasa bu tesisi burada göremezdiniz” O da aynı kaygıyı taşıyor, AKP’ye hem kızıyor hem de güvenmediğini söylüyor. Bu normalleşme halinin ve görüşme sürecinin sonunda bir çözüm çıkmazsa eğer, daha kötü günlerin kapıya dayanacağını biliyor…


MELENİN SÖYLEDİĞİ

Yıllar önce Adana’da Vartolu bir mele* söylemişti. Varto eski Urartu uygarlığının yerleşim merkeziymiş. Varto ismi de Urartu sözcüğünden esinlenerek kente verilmiş. Mücadeleci bir kimliğe de sahip olan mele, eski Urartu’nun, Anadolu’da ilk üniversite açılan ve aydınlanma merkezi olan bir yer olmasıyla da övünmüştü. Ne diyelim; Varto’nun ışığı hiç sönmesin…

(*) Mele: Sünni Kürtlerde din adamı


FIRTINAYLA GELEN HABER

Bir iki gündür havalar bozdu. Köyün üstünde ıslık çalan fırtına amcamın moralini bir hayli bozdu. “En son 1966 depreminde böyle olmuştu” diyor amcam ve ekliyor; “Bunun sonu iyi değil, ya deprem olur ya da başka bir felaket”! O gece vakti uyandırıldık. Fırtına dinmiş amcamın ineği yavrulamıştı! Fırtına felaketin değil doğumun habercisiymiş meğer ne mutlu… Doğan yavru erkek bir buzağı ve amcamlar bunun için mutlular… Çünkü erkek buzağı büyüdüğünde daha çok para edecek. Ne var ki, hayvancılıkla geçinen köylünün hali de hal değil.


KÖYLÜ ZOR DURUMDA

Hükümetin izlediği tarım ve hayvancılık politikaları köylüyü fena halde sıkıştırmış. Örneğin bundan 5 yıl önce bir ineğin fiyatı 5 bin TL iken bugün 1100-1200 TL’ye düşmüş. Mezbahanede kilo başı kesim fiyatı 25 TL iken bugün 14 TL’ye düşmüş. Kesilmeden kilo başı satış fiyatı ise 6.5 TL’ye düşmüş. Köylüler uluslararası tekellere teslim olan hükümete tepkililer ve bugünkü hayvan ve et ithalatı politikasına da karşılar. Fakat izleyecekleri bir örgütlenme deneyine de önemle ihtiyaçları var. (Muş/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Rojava’da kadınlar hedefte

SONRAKİ HABER

Kuşaklı köyü tedirgin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...