03 Ağustos 2013 18:34

Bir başkadır mahalle düğünleri!

İstanbul gazete bürodan, Ankara büroyu arayan Özlem. “Abla, Ankara mahalle düğünleri ile ilgili bir yazı istiyoruz” deyince tepkim “Ramazan’da, hem de iki bayram arası... zor be” oldu.Fakat o an bir düğünle karşılaşmama ne gerek vardı ki, bir Ankara’lı olarak dünün ve bugünün mahalle dü

Bir başkadır mahalle düğünleri!
Paylaş
Selmane Ertekin

Fakat o an bir düğünle karşılaşmama ne gerek vardı ki, bir Ankara’lı olarak dünün ve bugünün mahalle düğünlerini yaşamış bir kişi olarak..

Ankara’da mahalle  düğünleri deyice, kuşkusuz ilk akla gelen şey, insanı yerinde durdurmayan oyun havalarıdır.  “Hüdayda da Ankaralı hüdayda”, “Güvercin uçuverdi, kanadın açıverdi”, “Ankara’nın bağları büklüm büklüm yolları”.
Mahalle düğünlerinde çalan ve şıkımdım şıkımdım oynanan  bu türkü sözlerine kullak verdiğimizde, aslında birbirine kavuşamayan aşk öyküleri  ve Ankara’nın nasıl bir yerde kurulu olduğu anlatılır...

Özellikle yaşları 30-40 civarında ve yukarı olanlar günümüzde her mahalle düğünü gördüğünde, çalınan her davul, zurna sessi ile,  ‘o’ eski Ankara’yı ve eski düğünleri arar  gözleri. Çünkü mahallede bir düğün olacağı zaman, günler öncesinden haberlidirler. O günün heyecanını yaşarlar günler öncesinden, genç kızlar ve oğlanlar. Hele bir de yavukluysa... O güne randevuludurlar hepsi. Düğün alanı genç kızların ve oğlanların görücüye çıktıkları, hayat arkadaşı aradıkları yerlerdir... Masumane... Kimse ayıplamaz, ahlak dışı görmez gençlerin bu hareketlerini. Zira mahalle düğünleri biraz da bundandır... Gençlerin evlenen arkadaşlarının mutluluğunu paylaşıp, kendi mutluluklarını aradıkları yerlerdir...

DARACIK SOKAKLAR GENÇLERİN SIĞINAGI

Beyaz, kırmızı, pembe, mavidir gecekondu evleri. Taş duvarlarla örülü bahçe içinde... Evlerini birlikte yapan konu komşu, düğünlerini de birlikte yapar, paylaşırlar mutluluklarını. Sırt sırtadır gecekondu evleri. Daracık sokak araları, düğünlerde genç kızların ve oğlanların zula yerleridir, küçücük utangaç bakışlar için...

Davulcusu, zurnacısı, türkücüsü mahallenin kendi içinden çıkardığı cevherlerdir.  Bunlar için çok paralar harcamaz düğün sahibi, tabi sunulan emeğide unutmadan. Davulcu tokmağına vurduğunda başlamıştır mahalle düğünü... Vazgeçilmezdir Ankara havaları.. Hüdaydasız da olmaz ki... Hele bir de toy delikanlıların iki kolunu kaldırıp kartal gibi döne döne oynaması... Kızların utangaç bakışları arasında yüreklerinin hoplaması... Bugün her davul sesi duyduğunda anılarını tazeler eski Ankara insanı, eskiyen düğünler gibi...

‘ÇAKMA’ OYUN HAVALARI

Gerçek mahalle düğünleri anılarda kalırken, davul-zurna, sazla çalınan Hüdayda’nın yerini elektronik aletlerle çalınan söylenen  ‘çakma’ oyun havalarının aldığı düğünler soslanıp, cilalanıp “mahalle düğünü” diye sunuldu insanlara.

Gökdelen gibi yükselen binaların arasında desibeli yüksek elektronik aletlerle davetlilerin dışında, çevrede yaşayanlar için ciddi bir rahatsızlık veriyordu bugünün düğünleri. Bir de beton yapılara çarpıp ‘o’ sesi iki katına çıkarması yok mu?

Gecenin bir yarısında  ‘o’ densizce patlatılan havai fişekler...  Ah ‘o’ eski Ankara düğünleri...neredesiniz...


MİSKET (GÜVERCİN UÇUVERDİ)

HURİYE Ankara’lı hatırı sayılır bir ailenin kızı. Huriye sık sık evlerinin önündeki miskete çıkar (misket küçücük bir elma türü ağacı). Sebep Osman Efe... Osman Efe’ye gönlünü kaptırmıştır Huriye. Osman Efe evin önünden geçiyor, Huriye tırmanıyor misket ağacına Osman Efe’yi görmek için.  Osman Huriye’ye misket diyor. Gel zaman git zaman Huriye’ye Ankara’nın ünlü ağalarından Kır Ağa’da kaptırır gönlünü. Fakat Huriye istemez Osman Efe’den başkasını...Huriye’nin Osman’a gönlünü kaptırdığını duyan Kır Ağa kinlenir bu duruma... “Daha dünkü çocuk” küçümsemesiyle düelloya çağırır Osman Efe’yi. Kim kazanırsa Huriye onun olacak. Huriye yine tırmanmıştır misket ağacına.  Kıran kırana bir kavga başlar.  Kavganın yarısında Kır Ağa ‘’Benimle böylesine boy ölçüşen yiğide, ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem. Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun’’ der.  Misket ise çıktığı elma ağacında duramıyor heyecandan. Daldan dala geçip, gelenleri seçmeye çalışıyor. Derken kalabalık yaklaşır, önde Kır Ağa, arkasında kalabalık. Gözleri Osman’ı arıyor, göremiyor. Birden başı dönüyor, gözleri kararıyor, tepe üstü ağaçtan aşağı düşerek cansız yere yığılıyor. Misket kızın yani Huriye’nin hikayesi dilden dile dolaşıp türkü oluyor.


Kaynak: Mustafa Hulusi Koçer

ÖNCEKİ HABER

Çorlu’da ekolojik sorunlar tartışıldı

SONRAKİ HABER

‘TMMOB diz çökmeyecek’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa