Bulgaristan’ ın Dubrovnik’i: Nesebar
Bulgaristan’ın Karadeniz sahili denilince akla ilk olarak Varna, ardından da haliyle Burgaz gelir. Türkiye Trakyası’nın kuzey sınır kapısından çıktıktan sonra sahil hattını izlemek suretiyle ilk olarak meşhur liman kenti Burgaz’a ulaşılır. Yaklaşık yarım saat mesafede kuzey yönünde ise gezginleri ve keşif severleri muhteşem bir sürpriz beklemektedir. Aynen, Hırvatistan’ın deniz kenarında bir adacıkta konumlu dillere destan ortaçağ kenti Dubrovnik gibi burada da, ziyaretçileri ana karaya sonradan yapılma ince suni bir geçit ile bağlanmış ufak bir ada-kent bekliyor: Nesebar.
Kuzeyden gelecek olanlar içinse; Bulgaristan’ın ve Batı Karadeniz kıyılarının en popüler ve turistik plajlarının ve sahil rekreasyon bölgelerinden olan Sunny Beach’te (Güneşli plaj) Türkiye’dekiler misali son yıllarda yapılan, gerekli-gereksiz otel-motel kalabalığı ve kirliliğini geride bıraktıktan sonra ulaşılır efsanevi Ortaçağ kenti Nesebar’a.
Nesebar 1983’ten beri, UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası” listesinde yer alıyor. 11.600 kişilik kışlık nüfusuyla Nesebar, baştan aşağı birinci dereceden dünya mirası olan geç Bizans ve Orta Çağ kiliseleri, antik dönemden kalma tapınak, agora ve akropolis kalıntıları ve de günümüze kadar çok iyi korunmuş dahası başarılı bir şekilde de restore edilmiş ve tüm kenti çepeçevre saran şehir surları ile göz dolduruyor. Tarihi ortaçağ kentine, görkemli ana kapısından girilir girilmez sağda ilk olarak dikkati Nesebar Arkeoloji Müzesi çekiyor. Burası muhakkak ziyaret edilesi noktaların başında geliyor. Ülkede müzecilik ve sergileme kültürü gerçekten de ileri bir seviyede.
Bulgaristan’ın turizm alanında yaptığı görkemli atılım; büyük yatırım ve harcamalar Nesebar’a da fazlasıyla yansımış ki, kente girip yürümeye başlar başlamaz; tüm yolların, kaldırım, refüj, tretvuar alanlarının son derece temiz ve kaliteli yapı malzemeleri ile donatılıp düzenlendiğini fark ediyorsunuz. Klasik turizm tabiri ile yüksek - “hot” sezonda Nesebar’ın tarihi otantik sokakları adeta turistlerle dolup dolup boşalıyor. Köşe başı duyulan Rusça konuşmalar ile ağırlığın Rus turistlerde olduğunu söylemek mümkün.
Nesebar’ın kendine has sivil mimarisi bütünüyle, iki katlı, genelde beyaz renkli ve ahşap kaplama, koyu kahve ve bordo tonlarla bezeli kâgir şirin evlerden oluşuyor. Yüksek kiremit çatılarla kaplı bitişik nizam birkaç asırlık bu evlerin ilk katları günümüzde hediyelik eşya dükkânları ile yerel birtakım zanaat ve el işi ürünlerinin sergilendiği ve satıldığı noktalarla dolu. Üst katları bazen çıkmalı ve cumbalı bu evler; dar 2. katları, pencere ve pervazlarının ahşap kaplamaları ile son dönem Osmanlı ve Türk konaklarını da andırıyorlar.
Kentin geç Roma ve ortaçağa dayalı kiliselerini görenler doğrudan ve hemen İstanbul’un Orta-Bizans döneminden kalan ufak kiliselerini anımsayacaklardır. Çoğu klasik bazilika yapısında olan; 3 nefli, tek narteks ve altardan oluşan söz konusu Ortodoks mabetleri, kırma-parçalı ince pembe tuğlaları ve beyaz taşlardan örülme cephe duvarları ile tipik Bizans kiliseleri bunlar. Kendisi de ayrıca UNESCO’nun “Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Kutsal Stefan Kilisesi’nin muhteşem fresk ve ikonaları gerçekten de görmeye değer…
Evrensel'i Takip Et