19 Temmuz 2013 21:33

Hükümet umut veren hiçbir adım atmıyor

Kürt sorununun ‘demokratik yollarlarla çözümü’ ve ‘silahın devre dışı kalması’na ilişkin süreç devam ederken, hükümetin somut bir adım atmaması, HES ve karakol inşaatları, Öcalan’ın sağlık durumu ve koşullarıyla ilgili kaygılar da sürüyor. Süreci yakından takip eden isimlerden bir

Hükümet umut veren hiçbir adım atmıyor
Paylaş
Haci Güneş


KCK 9. Genel Kurulu çok tartışıldı ve tartışılıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu tartışmaları?
KCK 9. Genel Kurulu ile birlikte, Türkiye medyasında, basınında değişik değerlendirmeler ve yorumlar yapıldı. Kimileri hep yaptığı gibi çarpıtmayı esas aldı. Genel Kurulda olan KCK’nin kendi içinde yaptığı görev değişikliğidir. Sürece uygun bir şekilde, kendini yeniden düzenleme ve süreci daha güçlü bir şekilde karşılamak üzere bir değişim söz konusu. Kendileri bunu ifade ediyor. Kurul sonrası yapılan açıklamalarda, sürecin tam olarak desteklendiğine dair açıklamalar yapıldı. Sürecin gelişmesi için de bir çaba içinde olduklarını beyan ettiler.

Kürt hareketi sürecin 2. aşamasına geçildiğini söylüyor. Hükümet ise ‘1. aşama tamamlanmadı’ diyor. Sizce hangi aşamada?
Bence de 1. aşama tamamlandı. Artık adım atma sırası hükümette. Türkiye’de maalesef hükümet nezdinde süreci güçlendirecek, kaygıları giderecek ve umutları büyütecek adımlar atılmış değil. Evet, operasyonlar durmuş ancak sorunun temelini oluşturan tekçi, katı merkeziyetçi, yurttaşı yok sayan, devleti kutsayan, farklılıkları görmeyen ve kabul etmeyen zihniyetle hazırlanan yasalarda bir değişiklik yok. TMK, TCK, seçim barajı, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller, koruculuk sistemi bir bütün olarak sorun oluşturmaktadır. Gerçek bir çözüm için bu konularda adım atması gerek. Fakat şu ana kadar bu konularda atılmış bir adım yok. Bazı değişiklikler, hükümetin tek başına da yapabileceği değişiklikler, bu adımları atabilecek çoğunluğa sahip. Ancak maalesef hükümet bir yol haritası açıklamış değil. Bu açıdan kafalarda soru işaretleri oluşuyor. Pratik adım atılmadığı sürece kafalarda hep soru işaretleri olacaktır.

Öcalan’ın sağlığı da çok tartışılıyor...
Öcalan çok önemli bir şahsiyet. Milyonlarca insan tarafından önder olarak kabul edilen bir insan olduğu, barış sürecini başlatan ve bir tarafın lideri konumunda olduğu düşünülürse, sağlığının ve koşulların süreci etkileyecek önemli bir faktör olduğu görülür. Bu açıdan sağlık sorunlarının giderilmesi, koşullarının uygun hale getirilmesi, daha rahat manevra alanı sağlanması gerekiyor. Sağlık durumunun tespit edilmesi ancak bağımsız, tarafsız bir sağlık heyetiyle mümkün olur. Bu konuda hükümet gerekli kolaylıklar sağlamalı ve gerekli izni vermelidir. DTK Sağlık Meclisi, TTB ve Bölge Barolarının Öcalan’ı ziyaret etme konusunda başvuruları oldu. Ancak olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap alınamadı.

Peki Öcalan’a hangi şartlar sağlanmalı?
Sürecin daha etkin ve hızlı yürümesi için Sayın Öcalan’ın tüm toplumsal kesimlerle; KCK yetkilileriyle, aydın yazar şahsiyetler, akil insanlar ve farklı kesimlerle görüşebilmesinin koşulları sağlanmalı. Bu koşulların sağlanması birçok kesimin sürece katılmasını ve sürecin daha hızlı, sağlam, ayaklar üzerinde yürümesini sağlayacaktır. Devletin bunu görmesi ve buna göre davranması gerek.

KORUCULUK DERHAL KALDIRILMALI!

En çok tartışılan konulardan biri de koruculuk sistemi. Koruculuk kalkacak mı?
Koruculuk, hem çözümün önünde, hem de milyonlarca insanın köye dönüşü önünde engel. Geçmişe bakınca cinayet, katliam, uyuşturucu gibi birçok olayın içinde korucuları görürüz. Boşaltılan köyler, araziler korucular tarafından işgal edildi. Koruculuk rant kapısı oldu. Koruculuk bir an önce kaldırılmalı. Koruculuğun lağvedilmesi konusunda maalesef atılmış herhangi bir adım yok. Hükümet bunu günemine bile almış değil.

‘KÜRTLER İÇİN KARAKOL; İŞKENCE VE BASKI DEMEK’

Yeni karakollar, HES ve barajlar da ciddi tartışmalara ve tepkilere neden oluyor...
Başbakan, sınırların korunması yönünde karakol yapımlarına devam edileceğini söyledi. Oysa karakollar sınırlarda değil daha çok iç taraflarda yapılıyor. Birçoğu da Dersim ve Diyarbakır’da yapılıyor. Bunların sınırla bir ilgisi yok. Tabi bu da güvensizlik yaratıyor. Karakollar Kürtlerin hafızasına işkence, baskı, yerinden yurdundan edilme olarak kazınmıştır. Hafızalarda böyle negatif etki yaratan bir mekan için ısrar edilmesi hele de barış sürecine doğru gittiğimiz bir dönemde bunda inat edilmesi güvensizlik ve kaygılara neden oluyor. Madem artık kucaklaşmadan, barıştan, silahların devre dışı kalmasından söz ediliyor, bunlardan vazgeçilmeli. HES ve barajlara gelince, son 40-50 yıldır Bölge’de GAP projesi vardı. Bu projenin 3-4 milyon insana istihdam olanağı sağlayacağı, Bölge’yi kalkındıracağı, bölgeler arası adaletsizliği kaldıracağı söylendi. Ancak bu proje bir türlü hayata geçirilmedi. Bölge’de yapılan HES projelerinin temel amacı ne Bölge ekonomisi ne de Türkiye’nin enerji ihtiyacıdır. Temel amaç güvenlik.

Gezi eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında Gezi Parkı eylemleri Türkiye’deki mevcut merkeziyetçi yapının sorunlara cevap olamadığını gösterdi. İnsanlar daha fazla özgürlük ve demokrasi istiyor. Gezi Parkı’yla ortaya çıkan tepki, AK Parti iktidarının halka üsten bakan, onu yok sayan, ‘ben bilirim, ben yaparım’ yaklaşımı ve politikasına karşıdır. Ve bu tepki hükümeti gerçekten zorladı. Birçok kesim tepkisini ortaya koydu. Ama maalesef darbeden medet uman bazı kesimler de buradan pay almaya çalıştı ve durumu sabote etti. En demokratik, en meşru hakkı, farklı bir boyuta götürmeye çalıştılar.  (Diyarbakır/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Bakanlık tweet attı!

SONRAKİ HABER

Sakin, sakin, sakin...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa