22 Şubat 2011 19:04

İşçi gençlik, güncel sorunlar ve örgütlenme mücadelesi

‘Genç olmak işçi sınıfına bağlanmaktır’ Ülkenin dört bir tarafında, emekçi sınıfların gençlerini böyle bir yaklaşımla bir araya getirmek istiyoruz. Nüfusun yarısının genç olduğu ülkemizde, emekçi sınıflardan gençlere, açık açık politik bir taraf olma çağrısıdır bu.

İşçi gençlik, güncel sorunlar ve örgütlenme mücadelesi
Paylaş
Ümit Kartal

‘Genç olmak işçi sınıfına bağlanmaktır’ Ülkenin dört bir tarafında, emekçi sınıfların gençlerini böyle bir yaklaşımla bir araya getirmek istiyoruz. Nüfusun yarısının genç olduğu ülkemizde, emekçi sınıflardan gençlere, açık açık politik bir taraf olma çağrısıdır bu. Egemen sınıflar, gençlik yığınlarını politikalarına kazanmak için özel bir çaba sarf ediyor. Milliyetçi ve dinci örgütlenmelerin gençlik içerisinde güç kazanması için düzenli bir çalışmalarının olduğu ortada. Üniversiteye giriş sınavlarındaki adaletsizlik nedeniyle çaresiz kalan, özellikle yoksul emekçi çocukları cemaatlerin dershanelerine, kurslarına, ağabeylerin-ablaların evlerine mahkûm ediliyor ve buralar gençliğin politik olarak kuşatılmasının aracı haline getiriliyor. Yine aynı şekilde, özellikle meslek liselerine yönelik Ülkü Ocakları’nın özel bir çabasının olduğu herkes tarafından biliniyor. Hem dinci çevreler hem de milliyetçi örgütlenmeler, emekçi sınıflardan gençleri politik olarak etkilemek için yoğun çaba gösteriyor, gençliği kuşatmanın envai çeşit yöntemini uyguluyor. En kaba haliyle, gençlik kesimleri üzerinde etkisi olan politik akımları şöyle kategorize etmemizde, çok fazla yanlış olmayacaktır. Dünyayı din penceresinden yorumlama, tüm sorunların ve kötülüklerin sebebinin din dışı uygulamalar olduğunu savunma ve insanlığı kurtaracak olanın da, İslamiyet dinine (ya da fark etmez Hıristiyanlığa) uygun bir siyasi yapılanmanın olduğu fikrine inanma, dünyadaki tüm Müslümanlara birleşme ve İslamiyet eksenli ‘dünyevi politikalar’ üretme çağrısı ve çabası… Dünyadaki tüm gelişmeleri milliyet bakış açısıyla değerlendirme, kötülüklerin sebebi olarak, “tarihi kirli, kanı bozuk vs” milliyetleri gösterme ve “yüce bir milletin” (örneğin Türk milletinin) dünyaya hâkim olmasıyla (ya da fark etmez Fransız milletinin, İngiliz milletinin vs.) dünyanın kurtulacağı düşüncesi üzerinden tüm Türkleri birleştirme ve her şeyi Türklük ile yorumlayan politikalar geliştirme... Yukarıdaki iki yaklaşımın da aslında aynı şeye hizmet ettiğini düşünen üçüncü yaklaşım ise, dünyadaki -bugün ve tarih bakımından da- tüm gelişmeleri sınıflar arasındaki mücadelenin sonuçları olarak değerlendiren ‘sınıf perspektifli’ yaklaşım. Dünyadaki tüm sorunların sebebi olarak, dünyayı yöneten bir avuç tuzu kurunun, patron sınıfının bitmek tükenmek bilmeyen kâr hırsı olarak gören ve dünyanın ancak patron sınıfına karşı hangi milliyet ve inançtan olduğu fark etmeyecek şekilde, emekçi sınıfların birleşmesi ile açlıktan, yoksulluktan, savaşlardan ve tüm kötülüklerden kurtarılabileceğini, hatta sınıfların da böyle ortadan kaldırılabileceğini düşünen ve insanları kendi sınıf çıkarları temelinde birleşme ve politikaya buradan yön vermeye çağıran yaklaşım… Kabaca kategorize ettiğimiz bu yaklaşımlar kuşkusuz “salt bu kadar kabaca” değerlendirilemez. Ancak Emek Gençliği’nin ‘Genç olmak işçi sınıfına bağlanmaktır’ çağrısının kısaca neye denk düştüğünü anlatmak bakımından faydalı olabilir. Emek Gençliği, işçisi, işsizi, öğrencisiyle; Türk-Kürt, Alevi ya da Sünni’siyle, her milliyetten ve inançtan Türkiye gençliğini, böyle bir politik tutum belirlemeye çağırmaktadır. Dünyayı değiştirecek olan yegâne güç işçilerin, sınıf olarak örgütlendikleri ve ‘dünyevi gelişmelere’ müdahale ettikleri bir politik yaklaşımın, kuşkusuz gençliğin enerjisi, bilgisi ve yetenekleri olmaksızın ete kemiğe bürünmesinin kolay olmayacağı açıktır. Bu bakımdan, Türkiye’nin birçok sanayi bölgesinde kurdukları komiteler etrafında birleşerek, kendi inisiyatiflerini, bir araya gelme ve mücadele etme konusunda yeteneklerini geliştiren işçilerin gerçekleştirdikleri ‘işçi kurultayları’ işçilerin sınıf olarak kendilerini hayatın her alanında ifade edebilecekleri bir gelişim sürecinin başlangıcı olarak hem işçilere hem de işçi sınıfı mücadelesiyle henüz tanışmış olan biz gençlere umut veriyor. Ancak, umut vermesinden de öte, esas olan, var olan durumun değiştirilmesi için yapılması gerekenlerdir. Bu bakımdan da aslında, işçi kurultayları, işçi sınıfının fikriyle ve mücadelesiyle buluşmuş olan gençlere somut görevler çıkarmaktadır. İşçi sınıfının örgütlülük düzeyinin zayıflığı ve birer işçi sınıfı örgütü olan sendikaların işçi sınıfının mücadelesine -en yumuşak ifadeyle- titrek yaklaşan bürokratlarca kuşatılmış olması, birleşmek ve mücadele etmek için bir araya gelen ileri işçi kuşaklarına ‘işçi sınıfı mücadelesiyle buluşmuş gençlerin de ‘omuz vermesi’ görevini daha acil bir sorumluluk olarak ortaya çıkarıyor. Bunun da ötesinde, özellikle üniversite gençliğinin, üniversitelerin birikiminin ileri işçi kuşaklarıyla, işçi sınıfının yaşadığı sorunların ve mücadelesinin de akademik dünyayla buluşturulması gibi bir sorumluluğu bulunmaktadır. İşçi sınıfının sınıf olarak kendisini ortaya koymasına giden yolda, ‘proleterlerin aydınlanması-aydınların proleterleşmesi’ işçi kurultaylarında ortaya çıkan birliktelikle, üniversiteler arasında bağ kurmaktan geçmektedir. Kurultaylarda işçilerin yürüttükleri tartışmalar sonucunda ortaya çıkan ‘kararlar listesi’ne bir göz atmak dahi, işçi sınıfı gençliğinin pratik olarak nasıl acil sorumluluklarla karşı karşıya olduğunu gösterecektir. Ancak, bununla birlikte ve daha da ötesinde, daha yaşanabilir savaşsız ve sömürüsüz bir dünyanın yaratılma mücadelesinde, dünyayı değiştireceğine inandığı işçi sınıfının ahvalini görmek, mücadeleyle henüz tanışmış olan her genç için, bu uzun soluklu mücadelenin, “ilahi, duygusal” vs bir şey değil, olabildiğine somut, gerçek olduğunu görmesi bakımından da önemlidir. İşçi sınıfının sendikal bürokrasi ile mücadelesini gören, anlayan ve omuz veren; işçi sınıfının patronla mücadelesinde kavgada yer tutan; işçi sınıfının sınıf olarak politika yapmasında rol oynayan; işçi sınıfının giderek ulusal hatta uluslararası çapta birleşmesi için sorumluluk alan gençler, -yani bizler- sürecin bizi de nasıl değiştirdiğinin mutlu şaşkınlığını yaşadıkça, işçi sınıfına bağlanmanın önemini de daha iyi kavrayacaktır. İşçi sınıfı, değiştirme rolünü, sadece iktidarı ele geçirdiğinde oynamamaktadır. Sınıf olarak karakteristik özellikleriyle, disipliniyle, tarzıyla günübirlik mücadelesinde temas ettiği her kesimi olduğu gibi, gençleri de etkileyen ve değiştiren bir güçtür işçi sınıfı… Örneğin, gençliğe özellikle şırıngalanmak istenen, bencillik, küstahlık, kariyerizm, rekabet vs gibi özellikler, işçi sınıfının mücadelesiyle fikren olduğu gibi, pratik olarak da buluşan gençlerde daha hızlı bir şekilde törpülenmektedir. Sınıf olarak birleşen ve mücadele etmeye başlayan işçilerin, değiştirmedeki yeteneklerini mücadeleyle henüz tanışmış gençler olarak yalnızca gözlemlerimizle dahi sıraladığımızda, uzun uzadıya anlatabiliriz kuşkusuz. Bu nedenle, ‘genç olmak işçi sınıfına bağlanmaktır’ çağrımız, bu yönleriyle de bir kez daha değerlendirilmelidir. Ancak böyle bir değerlendirme ve yeniden mevzilenme, tam anlamıyla ‘işçi sınıfının gençliği’ dediğimiz bir birlikteliği yaratacaktır. Ve ancak, gençlik ve işçi sınıfının bu türden –kuşkusuz geliştirilmiş- birlikteliği, gidişata müdahale etme ve dünyayı değiştirme eylemimizde başarılı olmamızı sağlayacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Bê ziman jiyan nabe!*

SONRAKİ HABER

Testiler diyarı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...