14 Mayıs 2011 11:18

Çengelli İğne - İstanbul, sen de benim gibi kadınsın!

Evimin önündeki fıstık çamıyaza hazırlanıyor. Kozalaklarını büyütüp içlerini fıstıkla dolduracak. Yazın sonuna doğru açtığı kabuklarının içinden fıstıkları dökecek. Balkonuma, bunlar da senin için diye yolladıklarını görünce, sevinç çığlıkları atacağımı biliyor. Hepsini toplasam

Çengelli İğne - İstanbul, sen de benim gibi kadınsın!
Paylaş
Ayla Belek

Eskiden İstanbul’da her bahçede bir fıstık çamı mutlaka vardı. Dolmaya, helvaya, zerdeye koymak için marketten almazdık. Bahçesinde olmayan da çocuğunu komşuya yollayıp dökülenlerden komşuluk hakkını isterdi. Yerlerdeki fıstıkları saklandıkları yaprakların altından bulmak için komşu çocuklarıyla yarışır, kabukların siyahı ile boyanmış ellerimizi birbirimize sürmekten zevk alırdık.

Kilosu yüz liranın üzerine çıkınca, ufacıcık paket dünya para olunca, dolmaya bile fıstık koymaktan kaçınır oldum. Fıstığa, pirince pahalı derken, pahalılıktan sebze alamadığım günler olacağını hiç düşünmemiştim. Faturaları ödemek için mutfağı kıstıkça kısıyoruz ama nafile.

İstanbul en pahalı kentlerden biri. Hele okutmaya çalıştığınız çocuğunuz varsa yandınız. Sürekli borç içinde, boğulmadan yüzün bakalım. Kiralar, faturalar, hepsini ödemek için aldığımız borcun bir kısmını kapatıp yeni borç bulayım derken zaten istesen de istemesen de boğuluyoruz. İstanbul’un tadını çıkarmak nedir bilmiyoruz. Evden işe, okula, oralardan eve derken gece yarısı oluyor, yatıyoruz. Bir de kadınsan ev dışında görüp göreceğin tek yer semt pazarı.

Bu sefer borç kapamak için, yeni borçlar bulmak üzere sokaktayım. Yürümekten yoruldum. Hava boğucu. Her yeri şekilsiz, yüksek binalar kaplamış. Güya denizin kenarındayım ama onu göremiyorum. Dünyanın en güzel yerlerinden birini, Kadıköy’ün boğaz girişini, Topkapı Sarayı’nı, Ayasofya’yı gören köşesini otapark yaptılar. Boş duran arabalar benim yerime İstanbul’un keyfini çıkarıyor. İskelelerin yanı çirkin çay bahçeleri ile kaplanmış. Para vermeye kıysam bile çayı içmeye ağzımın tadı isyan eder. Gürültü  uğultu olmuş beynimi oyuyor. Çatısı çökmüş Haydarpaşa yüreğimi dağlıyor. Ayaklarımın isyanını mendirek taşlarında dindirmek üzere oturuyorum.

İstanbul sen de benim gibi kadınsın, onun için seni bu kadar hırpalıyor, eziyorlar diye düşünüyorum. Sistemin haramileri, seni iktidarlarının haremine, yaka paça, yerlerde sürükleyerek, her yanını ezip çürüterek kapattılar. Dövdüler, yaraladılar, tecavüz ettiler. Yetmedi, köle pazarında satışa çıkardılar.

Yüzüne bakmaya dayanamayıp ayaklandım. Eve döndüm. Bahçe kapımdan girince çam ağacıma sarıldım. Yoldan geçenler garip bakıyor. Umurumda değil.  Komşumdan fıstık istedim. Biliyorum o da benim gibi çamın fıstıklarını biriktiriyor. Beraberce helva kavurduk. Herkese dağıttık. İçlerinde bir ben doğma büyüme buralıyım ama hepsi artık İstanbullu. Kadınlar oturduk, haramilerin çılgın projesinin ruhuna helvaları bir güzel yedik.

ÖNCEKİ HABER

Annelerin yüzüne bakmaya yüzünüz var mı!

SONRAKİ HABER

Mektup - Dünya bir yana Raki bir yana!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...