14 Mayıs 2011 09:35

Eşyalaşan Kumru...

Eşyanın üzerimizdeki etkilerini hiç düşündünüz mü? Koltuk takımı alayım, yemek takımı alayım, istekleri biraz daha büyütüp ev alayım, araba alayım... Bunları yapmak isterken neler değişir hayatımızda? Daha doğrusu neleri erteleriz bunlara sahip olmak için? Eşyaya sahip olma isteği kişiliğimizi nasıl değiştirir? K

Eşyalaşan Kumru...
Paylaş
Nazife Yaşar

Eşyanın üzerimizdeki etkilerini hiç düşündünüz mü? Koltuk takımı alayım, yemek takımı alayım, istekleri biraz daha büyütüp ev alayım, araba alayım... Bunları yapmak isterken neler değişir hayatımızda? Daha doğrusu neleri erteleriz bunlara sahip olmak için? Eşyaya sahip olma isteği kişiliğimizi nasıl değiştirir? Kim iter bizi eşyaya sahip olma tutkusuna, kim öğretir? Eşya insana egemen olabilir mi? Sonu var mı bu tutkunun?

Avcılık ve toplayıcılıkla geçinen topluluklar yaşamaları için gerekli bütün servetleri ortaklaşa ürettikleri için özel mülkiyet olanaksızdı. Çünkü avadanlıkların ilkelliği topluluğu ortak avlanmaya ve herkese yetecek kadar ürün toplamaya zorluyordu. Dolayısıyla işbölümü ve artık ürün söz konusu değildi. Ama üretici güçler zamanla öyle bir gelişti ki topluluk üyelerinin aynı zamanda hep birlikte çalışma zorunluluğu ortadan kalktı, tükettiklerinden daha fazla mahsul elde ettiler. Örneğin toprağın sabanla sürülmesi için birçok kişinin bir arada çalışması gerekmiyordu, bu  işbölümü topluluğun birliğini parçaladı. İhtiyaç fazlası mahsul (artık ürün) de özel mülkiyeti ortaya çıkardı. Hani derler ya ‘delikli demir icat oldu mertlik bozuldu’, bu sözü özel mülkiyete uyarlarsak, özel mülkiyet edinildi, insanlığın baş belası oldu. Bu baş belası, insanları sadece ekonomik olarak etkilemedi aileden hukuka kadar her şeyde belirleyici oldu ve bu lanet, miras yoluyla çocuklara (erkek çocuklara) geçti.

Eşyanın üzerimizdeki etkilerini hiç düşündünüz mü? Koltuk takımı alayım, yemek takımı alayım, istekleri biraz daha büyütüp ev alayım, araba alayım... Bunları yapmak isterken neler değişir hayatımızda? Daha doğru bir soru ile neleri erteleriz bunlara sahip olmak için? Eşyaya sahip olma isteği kişiliğimizi nasıl değiştirir? Kime benzetir bizi ya da kim iter bizi eşyaya sahip olma tutkusuna, kim öğretir? Eşya insana egemen olabilir mi? Sonu var mı bu tutkunun? Bütün bu soruların cevabını Tahsin Yücel, ”Kumru ile Kumru” romanında büyük bir ustalıkla anlatmış.

Buzdolabıyla başlayan tutku

Kumru, köylük yerde doğmuş, adını bile ölen kız kardeşinden almış sessiz bir kız. Görücü usulü ile iri yarı Pehlivan’la evlendirilip büyük şehre yollanır. İstanbul’da bir kapıcı apartmanında dört kişilik bir aile olurlar. Tek yapabildiği öznelerin yerini değiştirip söylenenleri tekrarlamak olan Sultan ve çok zeki Hakan ile.

Pehlivan kapıcı olmadan önce akrabaları mafya İsmail Abi’nin yanında çalışmaktadır. İnsan dövmekten tiksinir ve yemin eder bu işi yapmayacağına. Kumru evlere gündeliğe gider. Gündeliğe gittiği evlerden birinde -Tuna Hanım’ın evinde- karşılaştığı buzdolabına hayran kalır. Ve buzdolabından başka bir şey düşünemez olur, rüyalarında bile buzdolabını görür. Buzdolabını görmek için Tuna Hanım’ın gününün gelmesini iple çeker. Bu tutku komşularına kadar yayılır. Sonunda taksitle aynı buzdolabını alır. Ama Kumru büyük bir hayal kırıklığına uğrar çünkü dolabın içi Tuna Hanım’ın dolabının içine benzememektedir. Onunki gibi yiyecekler, şişeler, kutular yoktur. Bunları Tuna Hanım’a anlatır ve birlikte büyük bir markete giderek aynılarını alırlar. Tuna Hanım’ın dolabında ne varsa Kumru’nun dolabında da o vardır. Kumru dolabın boş bırakılmaması gerektiğini, tüketilenin yerine yenisinin konmasının şart olduğunu zannederek sık sık markete gitmeye başlar... Aile, dolabın doldurulması için çalışır adeta, ama yetişemez. Pehlivan, dolabı doldurabilmek için İsmail Abi’nin yanında çalışmaya başlar...

Kumru’nun buzdolabıyla başlayan bu eşya tutkusu -tutsaklığı- başka eşyalarla devam eder. “Kumru ile Kumru” kitabında Tahsin Yücel, eşyanın kişiyi nasıl biçimlendirdiğini, insanları nasıl boyunduruğu altına aldığını son derece etkileyici bir dille anlatıyor. Tabii ki tüketici toplumun ortaya çıkardığı insan ilişkilerine karşı acımasız bir eleştiriyle birlikte.

“Kumru ile Kumru” kitabını mutlaka okuyun. Bittiğinde, bu özel mülkiyet belasından nasıl kurtulur insanlık, onu merak edeceksiniz...

ÖNCEKİ HABER

Projelerle kadın işsizliği çözülebilir mi?

SONRAKİ HABER

Cumartesi Anneleri'nden Blok'a destek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa