14 Mayıs 2011 11:22

Hep Ekmek Peşinde Koştum

Görünmeyen emek!Ev işleriyle uğraşan, hayatlarını buradan kazanan kadınları belki de en iyi ifade eden sözcük budur. Maltepe’nin Gülsuyu mahallesi de bu görünmyen emek ordusunun neferleriyle doludur.Hem kendi evinde, hem de başkalarının evinde çalışarak yaşamını kazanan çok sayıda kadının yaşadığı Gülsuy

Hep Ekmek Peşinde Koştum
Paylaş
Mehtap Okuyan - Ebru Ünal

Ev işleriyle uğraşan, hayatlarını buradan kazanan kadınları belki de en iyi ifade eden sözcük budur. Maltepe’nin Gülsuyu mahallesi de bu görünmyen emek ordusunun neferleriyle doludur.

Hem kendi evinde, hem de başkalarının evinde çalışarak yaşamını kazanan çok sayıda kadının yaşadığı Gülsuyu’nu, bilmeyen okurlarımız için, biraz anlatmak gerekir. E-5’in üst kısmında yüksekçe bir yerde bulunan Gülsuyu mahallesi, adalara nazır konumlanmış evleriyle İstanbul’u kuş bakışı görebiliyor. Manzara harika! Dolayısıyla patronların ve sermayenin iştahını kabartıyor. Bu yüzdendir ki mahalle kentsel dönüşüm kapsamında. Mahallede yaşayan kadınlar genellikle ev kadını ya da gündelikçi olarak çalışıyor. Çeşitli sektörlerde ücretli olarak çalışan kadınlar da var elbette.

İşte Gülsuyu’nun yoksul emekçi evlerinden birine, Kadime Avcı’nın evine konuk oluyoruz. Kadime abla bizi demlenmiş çayla karşılıyor. Çaylarımızı yudumlarken başlıyoruz sohbete.

Gülsuyu’ndan kalkıp İstanbul’un zengin semtlerine ev işlerine giden Kadime abla, 17 yaşına kadar, Alevi bir yurttaş olarak Sünni bir köyde hayatını yoksulluk içinde idame ettirdikten sonra evlenip İstanbul’a gelmiş. Adıyaman’da durumları nispeten daha iyiyken İstanbul’a göçle birlikte yoksullukları katmerleşmiş. İki çocuğu olunca Kadime ablanın sıkıntıları daha da artmış. Eşinin aldığı maaş yetmeyince haftada bir gün dışarıda ev işlerinde çalışmaya başlamış.

Kapıların ardında büyüyen çocuklar

Kadime abla sıcakkanlı, canayakın bir kadın. Yüzündeki çizgiler, hayatın ona yüklediği anlamlarla dolu. “Siz çalışırken çocuklara kim bakıyordu?​” diye soruyoruz, yüzü kederle gölgeleniyor: “Maddi durumumuz iyi olmadığı için haftada bir gün ev işlerine gidiyordum. Benim işe gittiğim gün eşim bakardı çocuklara. Akşam aldığım gündelikle evin haftalık pazarını yapardık. Sonra her gün gitmeye başladım. Çocukları mecburen evde bırakmak zorundaydım. O kapıların arkasında, dört duvar arasında büyüdü benim çocuklarım. Para pul yok, mecburdum evde bırakmaya.”

Ekmek için satılan alyans

“8 yıl önce… Evi yavaş yavaş yapıyoruz ama durumumuz yok. O dönemde 450 TL ücret alıyorum, onun da bir kısmı yol parasına gidiyor. Ekmek parası bulamadığımız günlerin birinde çocuklar aç kalmasın diye alyansımı satmak zorunda kaldım” diyerek çaresiz kalışının ağırlığını hüzünle, bir parça da öfkeyle aktarıyor.

Kadime abla temizliğe gittiği evlerde çok şey yaşamış. Kendisine çok dokunan bir olayı şöyle anlatıyor: “Ağaoğlu villalarına temizliğe gitmeye hazırlandığım bir sabah saat altıda yeni doldurduğum bir kaynar konserve kavanozu patladı ve ayağıma saplandı. (Ayağındaki izi bize göstererek) Bunlarda hiç insaf yok. Durumu anlatmama rağmen o halde işe gelmemi söylediler. Ayağıma galoş geçirdim çünkü ayakkabı giyemiyordum. Temizlik yapacağım eve gelene kadar ayak balon gibi şişti.” Evin sahibi, temizlik yaparken kendi çocuklarına yaklaşmamasını söylemiş. Kendi çocuklarına mikrop kapar diye yaklaştırılmadığını ama söz konusu temizlik olunca çalıştırıldığını belirten Kadime abla, “Sokaktaki köpek kadar değerimiz yok” diyerek sitem ediyor. Vaatler palavra

Ekmek parası kazanmak için çok ağır bedeller ödemek zorunda kaldığını söylüyor sık sık. “Sabah saat sekizde evden çıkıp akşam dokuzda eve geliyorum. Sigorta yok, yol parası yok, insanca bir muamele yok. Evin kahvaltısından akşam yemeğine, temizliğinden çocuk bakımına kadar her şeyi yapan bizleriz ama karşılık yok. Bütün bunların üstüne bir de eğilip kalkmaktan kaynaklı sağlık problemleri çekiyorum. Şimdi eğilip kalkamıyorum çünkü dizimde menüsküs var.”

Bütün bu yaşanmışlıkların ardından konu yaklaşan seçimlere geliyor ve CHP’nin çok tartışılan “Aile Sigortası” hakkında ne düşündüğünü soruyoruz. “Bunların hepsi boş vaatler, biz yedi köken CHP’liyiz, kendimizi hep böyle bildik, böyle büyüdük ama inandırıcı değil” diye kestirip atıyor. Sorunun bir şeyler vermekle değil, iş olanağı sağlamakla çözülebileceğini ifade ediyor. ’Azıcık aşım, kaygısız başım’

Kadime abla “Nasıl bir hayat yaşamak isterdin?​” sorumuza gülerek, yarı şaka yarı ciddi yanıt veriyor: “Erkek olarak doğmak isterdim, her şeyin cefasını kadınlar çekiyor, her şeyi dert ediyorlar. Erkekler biraz gamsız oluyor!” Hayattan beklentisinin çok büyük olmadığını ise “azıcık aşım kaygısız başım” sözleriyle dile getiriyor.

“Yaşamımız boyunca hep ekmek peşinde koştuk. Evin ihtiyaçları, su, elektrik, telefon faturaları, çocukların ihtiyaçları derken hayatımızın renklenmesine dair hiçbir şey yapamadık” diyen Kadime abla, bu kaderin değişmeyeceğine inanıyor. “Zenginlerle yoksullar her zaman var oldu, bu değişmez” derken, aslında bütün bir hayatın yükünün altında daha fazla ezilmek istemediğini gözlerinden anlıyorsunuz.

ÖNCEKİ HABER

Mamaklı kadınların gözünden seçimler

SONRAKİ HABER

Seçimlere giderken ‘kent hakkı’nı inşaa etmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa