22 Haziran 2013 15:00

Vicdan sandığa sığmaz

Bu bir vicdan direnişi. Taksim’de kesilen birkaç ağacın acısı duyulsun, şehrin en barışçıl çocuklarının sabah beşte yakılan çadırları sönsün diye; direnişin ilk “duran insanı” kırmızılı kadının saçlarını savuran,  elleriyle meclise gönderdikleri vekilleri Sırrı Süreyya Önder’i omz

Vicdan sandığa sığmaz
Paylaş
Erdem Aksakal*

İnsanlar inatla, ısrarla, heyecanla iktidarın ezip geçtiği özgürlük alanlarını talep ediyor meydanlarda, haftalardır. Siyasal ve sosyal boyutları olmakla birlikte, direnişi bu kadar olağanüstü kılan, bunun vicdani bir isyan olması. Direnişin en öne çıkan kareleri ya vicdana sığmayacak şiddet görüntüleri; yaralanan, ölen insanlar, dumanlar içinde direnen canlılar ya da vicdanın simgesi olabilecek dayanışma ve paylaşım anlarıydı. Vicdan, sermaye karşıtı kitlelere revir olan Divan Oteldi. Vicdan, seküler gençlerin namaz kılanlara vücudunu siper ettiği andı. Vicdan, el ele biber gazına direnen BDP’li ve Türk Bayraklı gençlerdi. Vicdan, tanımadığı insanların yüzüne ilaçlı solüsyonlar sıkıp onları ferahlatmanın huzurunda, vicdan gazdan etkilenmiş hayvanlara evini açanlarda, evde yemek yapıp parkta tanımadığı gençlerle paylaşan teyzelerdeydi. Vicdan sokaktaydı.

İktidar ise toplum vicdanının sesine kulağını tıkadıkça, gaipten sesler duymaya başladı. Adını koyamadığı dış mihraklara sarıldı, faiz lobisi gibi olmayan gruplarla ilişkilendirmeye başladı sokağı. İktidar ve destekçileri vicdanla olan ilişkisini o kadar uzun süre önce yitirmişlerdi ki sokakta olup biteni anlayabilecek merhaleye varamadılar bir türlü. Milyonlar vicdan üzerine diktiği dayanışma kalesinde tarihe geçecek bir barışçıllıkta direnirken, muhafazakar iktidarı muhafaza etme derdine düşen medya sivil darbe, başörtülü kadına şiddet, camide içki, marjinaller, OTPOR diye bambaşka bir gürültü kalabalığı uydurdular. Vicdanın sessiz ve onurlu direnişini Nazi hareketiyle bir tutan orta yaşlı sivillerin, bunun bir anti-Sünni hareket olduğunu söyleyen “akil”lerin, halk hareketinden 28 Şubatvari senaryolar uydurmaya çalışanların garip sesi kendi karanlıklarında dahi yankı bulmadı. Vicdan  adeta bir canlı organizma gibi yaşar, büyür ve paylaşırken bunu sandığa sığdırmaya çalışma gafletinden kurtulamadılar bir türlü. Acınacak hallere düştüler.

EZBER BOZAN DİRENİŞ

Ne mi oldu bu haftalarda? Birleşik bir vicdanı oluştu ülkenin. Ezber bozuldu. Mizahla, dayanışmayla, sabırla tekrar tekrar bozduk ezberi. Yine bozabileceğimizi gördük. “Gün geçmiyor ki…” diye başlayan metinlerle eleştirirdik polis şiddetini senelerdir. Şimdi ise daha da sertleşmiş polis şiddetini “Dostum biber gazı bir harika” üslubuyla, siyah elbiseli kadının tazyikli suyu kucaklamasıyla yerle bir etti bu direniş. Anlamsızlaştı şiddet. Şiddeti uygulayanlar kendine yabancılaştı. Delirdikleri anları görür olduk videolarda. İktidarı  kaybetmemek uğruna ne yalanlar söylenebileceğini gördük. Hala aynı kaba saldırganlıkla Twitter’ın mavi kuşuna, Gezi Parkı’nın dilek ağacına saldıracak kadar paniklediklerini gördük. Bunun karşısında sakin bir dayanışma ruhunun, açık iletişimin, çok sesliliğin, örgütlü gücün kıymetini anladık. Korku eşiğinin ne kolay aşıldığını, ne kolay birlik olunduğunu gördük. Halkın demokrasi kültürü her gün çağlar atlayarak ilerledi. Şimdilerde park civarında yaşayanlar gürültüden rahatsız olmasın diye elleriyle havada sessiz alkış yapacak kadar duyarlı yığınlar oluştu. Kalbine Mehmet’in, Abdullah’ın ve Ethem’in sıcak bakışlarını kazıdı milyonlar. Yıllarca yürüdük özgürlük uğruna. Şimdi doğru yerde, tam da vicdanımızın gösterdiği yerde durarak özgürlük yolunda ilerlemeye başladık. Koşar adımlarla.

*Yazar

ÖNCEKİ HABER

Yeni düşman bulundu: Faiz lobisi

SONRAKİ HABER

Parklarına demokrasi gelmiş memleketimin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa