12 Haziran 2013 16:35

Biz kazanacağız çünkü...

Sabaha polis baskınıyla uyanan Taksim’e gitmek için gazeteden çıkıyoruz. Arkadaşım Rıza eczaneden gaz maskesi almak için içeri giriyor ve çıktığında “Gezi Parkı’na gittiğimiz için para almadı” diyor. Tesadüflere denk gelmiyorsak Paşalılar, bizi her Gezi Parkı’na gidişte böyle desteklerle uğurluy

Biz kazanacağız çünkü...
Paylaş
Vural Nasuhbeyoğlu

Akşam saatlerinde geliyoruz meydana, hava henüz açık ve meydan kalabalık. Gün boyu saldıran polis AKM önüne çekilmiş. Park’a girmek için merdivenlere yöneldiğimde ilk kez yerlerde birikmiş çöpler görüyorum. Polisten önce tertemiz olan meydanda çöp dağları oluşmuş. Merdivenlerin arkasında bir grup halay çekiyor.
Gezi Parkı da meydan gibi kalabalık ve sakin. Parkta dolaşıp çadırlarda sohbet ediyoruz. Elimizdeki hastane maskelerini gören SES’liler “Bunlar işe yaramaz” diyerek bize yeni maskeler veriyor. Tam yeni maskelerimizi almışken sakinlik bir ses bombasıyla bozuluyor. Ardından hemen yanı başımızdaki çadırın üstüne ve yanına gaz bombaları düşüyor. Bir anda gözlerimiz yanıyor ve nefes alamaz oluyoruz. Bu sırada parkın dışına doğru hareketlenme başlıyor. Sonra sükunet çağrıları “Sakin olun, yavaş yavaş ilerleyin” telkinleri kalabalığı rahatlatıyor. Ama parka gaz yağmaya devam ediyor. Gazın etkisini giderecek “fısfıs dayanışması” dört bir yanda gazdan nasibini alanların gözlerine, yüzlerine solüsyon sıkıyor.
Özellikle uzun süre Park’ta yaşayan gençlerde dayanışma duygusu refleks haline gelmiş. Kaçmıyor, her geçene ellerindeki Talcidli şişeleri göstererek “sıkayım mı” diye soruyorlar.
Dün akşam, binlerce insanın üzerine atılan gaz bombaları bir izdiham yaratmamış, insanlar birbirini ezmemişse bunda geliştirilen örgütlü dayanışmanın ve yarattığı sağduyunun payı büyük.
“Faşizme karşı omuza omuza, Her yer Taksim her yer direniş” sloganları gazın ayırdığı kitleyi yeniden birleştiriyor bu arada. Kendimize geldikten sonra parkın dışına doğru çıkıyoruz.
Divan Otelinin çevresi oldukça kalabalık. Yaralılar, gazdan fenalaşanlar bu civardaki otellere getiriliyor. Başbakanın saymayı unuttuğu “fesat lobileri” buraları da üs tutmuş. Oteller kapılarını açmış, otel lobileri yaralanan çapulcular için şifa merkezi olmuş.
100 metre ileride çatışma sürerken yanı başımızdaki köfteci dikkatimizi çekiyor. Şaka mı bu diye birbirimize bakıyoruz. Hiçbir şey yokmuş gibi köfteleri çeviren köfteciye “Korkmuyor musun?​” diye soruyorum. Cevabı gecikmiyor, “Ne korkucam. 10 gündür buradayım”
Yarım ekmek ne kadar diye soranlar, “bir tane ver” diye seslenenler var etrafında. Alanı dolduran binlerce genç de korkmuyor. Hemen ileri gaz maskesi, baret satanlar ve almak için pazarlık yapanların sesleri gaz ve ses bombasının sesine karışıyor. Başörtülü genç bir kız, Başbakanın “marjinaller, provokatörler” sözlerine kızıyor. Üç genç aralarında durumu değerlendiriyor, ne olacağını tartışıyor. İçlerinden biri öfkeli ve kararlı bir ses tonuyla kalabalığı göstererek “Buraya kimse otobüslerle taşınmadı. Kimse para alarak bu meydana gelmedi. Canı pahasına burada insanlar. Onun için biz kazanacağız” diyor.
Bir ses bombası daha patlıyor. Bu kez çok yakında. Yine başlıyor sloganlar, “Her yer Gezi her yer direniş”
Biraz daha ileride Şişli’den gelen bir genç yolda karşılaştığı bir başkasına soruyor: “Bu tarafta barikat var mı?​” Cevap veriyor sorunun muhatabı bir diğeri: “Polis barikatı mı, halk barikatı mı?​”
Direniş, barikat, gaz maskesi... Günlük hayatın bir parçası haline geliyor.
“Milli iradeye saygı” mitingleri düzenlemeye hazırlanan Başbakan kabul eder mi bilmem ama sokaktakiler iradelerine, yaşamlarına saygı duyulmasını istiyor. Öyle gazla bombayla vazgeçecek gibi de görünmüyor...

ÖNCEKİ HABER

Başbakan sendikacılara teşekkür edecek

SONRAKİ HABER

Kuğulu’da direniş güzeldir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...