11 Mayıs 2011 11:59

Turizm emekçilerinin hali

Ceyhan Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi öğrencilerinden 34'ü 2 Mayıs pazartesi günü 5 günlük staj için Bodrum'un Gümbet Semti'ndeki Royal Beach Asarlık Otele gelmişler. Ancak stajları ertesi gün başlayacağı için eşyalarını kalacakları lojmana bırakıp, yemeklerini otelde değil de dışarıda yemek istemişl

Turizm emekçilerinin hali
Paylaş
MÜGE ÖZÇELİK

Ülke ekonomisine katkısı yadsınamaz hal böyle olunca, emek yoğun olan bu hizmet sektörü en çok karı maliyetinden kıstığı emekçisinden kazanmıştır. Otellerin çoğunluğunun her şey dahil sisteme geçmesiyle birlikte, turistler artık kaldıkları otellerden çıkmayıp her şeyini oradan karşılar olmuşlardır. Bu da demektir ki otel çalışanlarına daha fazla iş düşüyor. Ve turisti otele tamamen bağlamak içinde bütün çaba çalışana düşüyor. Sektörden gelen karlar bir avuç patrona düşerken, çalışanın payına da daha fazla çalışma, daha düşük ücret, daha az boş zaman, daha az güvenceli çalışma vs. düşüyor.

Sadece deniz, güneş, kum olarak bilinen, turistlerden gelen dövizlerle esnafın, ülke ekonomisine sağladığı karlarla sektörel yatırımcıların, ülkeye gelen turist kızlarla da ülke erkeklerinin yüzünü güldüren bir sektördür turizm sektörü. Ama bu sektörün canlanması için bazılarımızın bedel ödemesi gerekir dedim ya emekçileri kastederek. İşte bu bedellerden en büyüğünü hem de canıyla ödedi 17 yaşındaki bir stajyer öğrencimiz. Hem de ne uğruna, sadece zorunlu bir okul ödevi uğruna. Stajyer öğrenciler asgari ücretin yarısını alırken, daha 2011 yılının ilk aylarında hükümetin çoğunluğunun oylarıyla kabul edilen torba yasayla artık bu asgari ücretin 1/3’ine düşmüştür. Yani 17 yaşındaki stajyer gencimiz daha hayatının baharında 200 küsur lira uğruna yaşama gözlerini yumdu. Ben de turizm öğrencisiyim ve ben de stajımı yine bir otelde yaptım. İsterseniz bir de stajyer öğrencilerin stajlarını tamamlamak için, sözleşmeli, mevsimlik ve kadrolu çalışanlarında evlerini geçindirmek için nasıl şartlarda çalıştıklarından bahsedeyim. Bir kere çalışma saatleriniz neredeyse bellisiz. Önce bir otel lojmanına yerleştiriliyorsunuz, bu otellerin insafına kalmış, bazı otellerde lojman verilmiyor, verilenlerde ise 7 kişilik odalarda, bazılarında 11 kişilik odalarda kalıyorsunuz. Sularınız çoğu zaman ya akmıyor ya da sıcak su bulamıyorsunuz. Banyo, tuvalet tek, biraz şansınız varsa mutfağınız olur, zira bütün turizm yöreleri fiyatlarını turistlere göre ayarladıkları için, dışarıda bir yerde karnınızı doyurmak isterseniz, maaşınızın yetmesi imkânsız, bu durumda ise iş mutfakta menemen ve makarna yapımına geliyor. Tipik öğrenci hali. Personel yemekhanelerinde ise durum daha vahim, bir gün önceden kalma müşteri yemekleri layık görülüyor size, kalan pilav çorba olarak, kızartma ise ısıtılarak önünüze sürülüyor, kalan yemek yoksa genelde makarna yiyorsunuz, kalmasın da makarna yiyelim diye dua ediliyor. Tabi maaşların her ay düzenli ödendiğini düşünmüyorsunuz herhalde. İlk 3 ay turistlerin otellere biraz para bırakıp kar etmeleri bekleniyor. Sezon ortasında aldığınız maaşlar ilk 3 ay yaptığınız borçlarla bitiyor. Stajyerler ise ya açlar ya da çalıştıkları halde ailelerine hala muhtaçlar. Sezon sonunda ise gelen turist sayısının düşmesi bahane edilerek maaşlarınızı yine birkaç ay gecikmeli alıyorsunuz. Maaş mevzusu işte bu kadar karışık ve sıkıntılı. Çalışıp kazanamıyorsunuz. Çalışma saatlerine gelince, mutfakta çalışıyorsanız bazen güneşi görmediğiniz bile olabiliyor, güneş doğmadan gelip, battıktan sonra kaldığınız yere götürülüyorsunuz. Personellerin çalışma saatleri gelen turist sayısına göre belirleniyor, normal mesai 8 saat iken, haftada en az 3 mesaiyle, yoğun zamanların dışındaki 1 günde izinle, normal mesaiyi sadece haftada 3 kere yapıyorsunuz. Genelde haftada 4-5 kere ekstra kalırsın yani günde 12 saat çalışırsın ama kesinlikle fazladan kaldığın bu saatlerin ücretini alamazsın. Türkiye’de sayılıdır fazla mesai ücretini veren otel, ben henüz duymadım hiçbir arkadaşımdan. Ben stajımı 2007 yılında Alanya’da Utopia World otelde yaptım. 2007’de aldığım ücret 350 liraydı, yani şuanda stajyerlerin aldıkları ücretten daha fazla alıyormuşum 4 yıl önce. Artacağına azaldı. Haftada 4 mesai yapıyordum ve yukarda da bahsettiğim gibi maaşımı hep gecikmeli alıyordum. Kaldığım lojmanda çabuk davranırsam sıcak su bulabiliyor, eğer birlikte kaldığım insanlarla anlaşabilirsem yemek yapabilmek için tüp veya elektrikli ocak alıyordum. Bu sektörde çalışanın canının hiçbir önemi yoktur. Elin mi kesildi, bütün şefler toplanır başına, senin için olduğunu zanneder sevinirsin ama bir fark edersin ki alelacele seni servise yetiştirmek için toplanmışlardır, gözlerindeki o korku başına bir şey geldiği için değil, turistlerle kim ilgilenecek korkusudur. Elin sarılır ve sen işine devam edersin. Düşer bayılır, kolonya veya suyla ayıltılır servise hazır hale getirilirsin. İşe gelemeyecek kadar hastaysan hemen iznin o güne kaydırılır ve sen izin gününü böylece yapmış olursun. İzin günümün ertesinde rahatsızlanıp otele gelemediğimde, iyileşip geldiğim ertesi gün bir şefimin yorumunu aktarayım sizlere, gayet ciddi ve sinirli bir surat ifadesiyle ‘izin ertesi hastalanılır mı, keşke izin gününde hastalansaydın’. Sanırım bu, durumun ciddiyetini yeterince açıklıyor. Ve bu kişi personeline gösterdiği despotluklarından ve patronuna yaptığı hizmetten dolayı 2011 yılında hala o otelde çalışıyor, muhtemelen uzun bir süre de oradan ayrılmaz, öyle ya önemli olan insan değildir, otelin kar etmesidir. Bunun gibi çalışma şartları, yani esnek, azıcık ücretle ve güvencesiz çalışma, az insana çok iş yaptırıp, işten çıkarttığı diğer işçilerin karını, çalışan o bir avuç insandan çıkartma sadece turizm sektörüne özgü değil tabi ki. Tabi o 1 işçi işte kalmasının bedelini 9 işçi yerine daha fazla çalışarak öder. Beterin beteri var derler, bu da Adana’dan bir örnek; Sedef Oteli, maaşlarını bildiğim kadarıyla düzenli olarak yatıran bir patrona sahip oranın işçileri, ancak her şeyin bir bedeli var ya kapitalizmde, bunun bedeli de biraz daha ağır tabi. 45 günde 1 izin yapıyorlar, izin günlerinde bile bazen çağırılabiliyorlar.    

Emek yoğun olan turizm sektörünün hali, bahsettiğim kadar esnek çalıştırılma şekilleri, içler acısı ücretleri, üst üste yığıldıkları lojmanları, gayet bayat yemekleriyle böyle. Şimdi düşünüledursun yemekten mi zehirlendiler, ilaçtan mı, içkiden mi diye. Asıl problem diğer sektörlerin sendikalaşma oranlarıyla, turizm sektörü emekçilerinin sendikalaşma oranı. Turizm emekçileri kendi talepleriyle, sendikalarıyla birleşerek, ortak çabalar vererek, sorunlarını dile getirmelidirler. Eğer susmaya devam ederlerse, sistemin onlara dayattığı bu muameleye maruz kalmaya devam edecekler. Kazanılan hakları gasp edilecek, esnek çalışma şartlarıyla hayatlarından bezdirilecekler. Evet asıl problem bu, bütün turizm emekçileri, stajyerler, sözleşmeliler, kadrolular, ortak sorunlarında birleşir, haklı talepleriyle bir araya gelir, sendikalaşır ve sistemin onlara dayattığı muameleye rağmen, onlarda kendi taleplerini patronlarına, hükümet görevlilerine, geri adım atmadan dayatırlarsa, haklarını tabi ki kazanacaklardır.

ÖNCEKİ HABER

Tek suçlu taraftar mı?

SONRAKİ HABER

Geçmişiyle yüzleşme sırası medyada

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...