11 Mayıs 2011 11:18

1 Mayıs ve CHP saflarındaki gençler

1 Mayıs uluslar arası işçi sınıfı bayramı, taşeronlaştırmaya, işsizliğe, sınavlardaki şifrelere, paralı sağlığa, işten atmalara, adaletsiz eğitim sistemine, özelleştirmeye, kadına yönelik şiddete, staj sömürüsüne, basına yönelik saldırılara, savaşa, inkâra, IMF’ye, NATO’ya, ABD’ye karşı ülkenin d

Paylaş
VELİ ŞAHİN

CHP ve tabanı anlaşamayan, sürekli çelişen bir durumda olmuştur. Örneklemek gerekirse genelde CHP’ye oy verenler “CHP’nin kötünün iyisi” olduğu için oy verdiklerini ya da “küçük” partilere oy verdiklerinde %10 barajı olduğu için oyların boşa gideceğini düşündükleri için veya sadece AKP belasından kurtulmak için oy verdiklerini ifade ediyorlar. Fakat bu çelişki, son dönemde kaset skandalıyla birlikte istifa eden ve tabanında kötü bir ad olarak anılan Deniz Baykal’ın yerine, “kahraman”, “halkçı” olarak meydana çıkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle bitecek gibi durmaktaydı.

1 Mayıs alanlarında CHP üyeleri ve gençliği “Bağımsız Demokratik Türkiye”, ”halkların kardeşliği”, ” yaşasın devrim ve sosyalizm”, ”iş, ekmek, özgürlük”, ”kahrolsun ABD emperyalizmi” vb. gibi dövizler taşıyarak, sloganlar atarak alanları doldurdular. Bu sloganlara en çok ise kendi kortejleri içerisinde gençliğinin daha fazla eşlik etmesi dikkat çekiciydi. Elbette 1 Mayıs alanlarını CHP üyelerinin ve gençliğinin bu talepler etrafında toparlanması sevindirici bir şey olduğu açıktır. Fakat son dönemde CHP’nin aldığı politik tavırlara bakıp, 1 Mayıs alanındaki CHP’ye (yani tabanına) baktığımızda çelişen bir durumun tekrar doğduğunu görmemiz uzun olmadı.

Geçtiğimiz günlerde CHP’den bir heyet ABD’ye ziyarette bulundu. CHP’nin ziyaret nedeni “AKP’nin anti-Amerikancı” propaganda yapıyor olmasından dolayı ABD’ye AKP’yi şikâyet ediyor olmasıydı! “Kendilerinin iktidara geldiklerinde daha iyi bir Amerikancı politika izleyeceklerini”  ABD’ye ilettiler. Fakat 1 Mayıs’ta alana gelen CHP bayrağı altında yürüyen kadınlar, öğrenciler, işçiler bu politikanın tam karşıtı bir tutum alıyor samimi bir şekilde Amerikan karşıtı sloganlar atıyorlar.

IMF’yle anlaşmalara karşı çıkmadıklarını söyleyen, NATO gibi halklara karşı kurulmuş bir örgütle anlaşmalara imza atmış, 1952’de NATO’ya üye olmaktan çekinmeyen hatta son dönemde tezkere kararının altına imza atarak NATO’yla ilişkisini tazeleyen bir CHP’yi görüyoruz. Yine 1 Mayıs alanlarına dönüp baktığımızda CHP kortejlerinde yürüyen kadınlar, öğrenciler, işçiler IMF karşıtı, NATO karşıtı sloganlar atıyor. Barış çağrısında bulunuyorlar.

Diyarbakır’da 18 yaşında bir çocuk öldürülüyor CHP’den ses yok. Sendikalaştıkları için işçiler işten atılıyor CHP’den ses yok. Sürekli kendisini çok partili sistemi yani “demokrasiyi” getirdiğini söyleyen CHP’den partiler kapatılırken, aktif siyasetçiler cezaevlerine atılırken ses yok. “Seçme ve seçilme hakkını” kendilerinin getirdiklerini savunan CHP de devletin bütçesinden trilyonlarca paranın seçim döneminde partilere aktarılmasında sakınca görmemekte, işçi ve emekçi adayların önüne böylelikle set çekmektedir. Binlerce faili meçhul cinayet varken CHP’den ses var icraat yok! “Kürt sorununun çözümü için Kürt demek şart değil” diyerek Kürt halkını inkâr etmeye devam ediyor. Fakat yine 1 Mayıs alanlarına dönüp baktığımızda CHP kortejlerinde yürüyen kadınlar, öğrenciler, işçiler demokratik Türkiye özlemini dile getiriyor.

“Türkiye laiktir, laik kalacak” politikası izleyen CHP, diyanet işlerine vergilerin ayrıldığı, Alevilerin özgürce ibadet yapamadığı, zorunlu din derslerinin olduğu bir ülkeyi laik bir ülke olarak görmekte onunla da kalmayıp Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakçıoğlu’na “aramızda olursanız seviniriz” diyerek kendi partilerinin saflarına davet etmektedir.  Aslında Alevilerin sorunlarının çözümü için uğraşmadığını bu faaliyetleriyle göstermiştir. Ve hiçbir milletvekili adayının Alevi hareketi içinden olmadığı da ortadadır.

Taşeron çalışma, bir esnek çalıştırma biçimi olarak, tüm kazanılmış hakları gasp edilmiş ve sosyal haklardan tümüyle yoksun olarak olağanüstü düşük ücretle ve sendikasız… Vb. çalışmadır; kuşkusuz kaldırılmalıdır. Kılıçdaroğlu kaldırılması gerektiğini söylüyor ancak bunu seçimden sonraya iktidar olmasına bağlıyor. Ama burada sormak lazım CHP’nin iktidar olduğu belediyelerde kaldırması için tüm ülkede iktidar olması mı gerekiyor? Mesela Kılıçdaroğlu CHP’li belediyelerle o belediyenin işçileri arasında geçen kavgada neden işçilerin tarafına geçip sorunların çözümüne yardımcı olmuyor? Yine 1 Mayıs alanlarına dönüp baktığımızda CHP kortejlerinde yürüyen kadınlar, öğrenciler, işçiler sendika, sigorta ve düşük ücretlerin yükseltilmesini istemektedir.

Seçim sloganlarından biri “herkes için CHP”. Ayrıca TV reklamlarında “zengin fakir herkesin partisiyiz” diyorlar. Yani Türkiye’deki sınıf ayrımını görmezden gelerek “tarafsızlık görüşüne” vurgu yapmaktadır.  Milletvekilli adaylarını da sanırım o yüzden patronlardan oluşturmaktadır. Kayseri CHP milletvekili Şevki Kulkuloğlu o yüzden mi işçilerin maaşını ödememektedir?   Gerçekten “tarafsız” olabilir mi?  Tarihin ve bilimin perspektifiyle bakacak olursak bu mümkün değildir. Tarafsız olması mümkün değildir. Çünkü sınıflara bölünmüş toplumsal yapı içinde, her olay, her nesne ve insanlar arasında ya da insanlarla doğa arasında ki her ilişki, eninde sonunda ana sınıflardan birinin ya da ötekinin sınıf mücadelesinin araçlarından birisi olarak, anlam ve değer kazanmaktan kaçınamaz. Yine 1 Mayıs alanlarına dönüp baktığımızda CHP kortejlerinde yürüyen kadınlar, öğrenciler, işçiler işçi iktidarı olan sosyalist sistemin sloganını atmaktadırlar.

Verdiğimiz örneklerde açıkça ortadır ki CHP’yle katılan insanların birçoğu samimi duygularla 1 Mayıs alanında buluşmuşlardır. Samimiyetsiz olan ve insanların duygularını istismar eden CHP’dir! AKP’yle CHP arasında hiçbir fark yoktur. Kendileri arasındaki savaş ben daha iyi sömürürüm, halkı vaatlerimle kendime daha iyi inandırırım savaşından başka bir şey değildir. Söylemlerde, icraatlarda savundukları toplum modeli de ortada. AKP, CHP, MHP ve diğer düzen partilerinin sömürü ve baskıdan başka halka hiç bir şey sunamadıkları açıktır. Tek çözüm kendi adaylarımızdan yana yani emek, demokrasi ve özgürlük bloğunun adaylarından yana olmaktır. Çözüm sadece 12 Haziran seçimleri de değildir kuşkusuz. Yukarıda saydığım birçok sorun için, tüm emekçiler, kadınlar, gençler ve ezilen halklar kendi örgütlerimizde, gençlik örgütlerimizde, sendikalarımızda, derneklerimizde ve emekten yana partilerde örgütlenerek mücadele etmeliyiz. Bağımsız ve demokratik bir dünya ancak böyle bir mücadelenin sonucu olacaktır. 

ÖNCEKİ HABER

Emek, demokrasi ve özgürlük: Muktedirin fobileri muktedire karşı!

SONRAKİ HABER

Birim ve kitle çalışması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa