05 Haziran 2013 07:44

'Burası sahiden Ankara mı?'

Taksim’den tüm Türkiye’ye sıçrayan ve her geçen gün büyüyen direniş, kısa sürede Başkente de sirayet etti. Şüphesiz, başkent olması nedeniyle de Ankara’nın ciddi bir eylem-miting tarihi var. Ancak son günlerde Ankara’da yaşananlar, Kızılay Meydanını yüz bini aşkın Ankaralı doldurduğunda yaşlıca

'Burası sahiden Ankara mı?'
Paylaş
Onur Bakır

Şüphesiz süre gitmekte olan bu halk direnişi daha çok tartışılacak. Bu yazıda Ankara’da devam eden eylem sürecine dair gözlem ve izlenimlerimizi, sıcağı sıcağına, dört başlık altında aktarmaya çalışacağız.

ANKARA'NIN BAĞLARI, ANKARA'NIN GENÇLERİ!

Birincisi Ankara’da eylemlere katılanlar gerçekten oldukça genç bir profil çizdi. 80’liler ama özellikle de 90’lılar; üniversite ve lise öğrencileri, eylemlerin gerek kitle gerek coşku boyutu ile itici gücü oldu. Birçoğu hayatında ilk defa eyleme katılan on binlerce genç, polis terörüne rağmen geri adım atmadı. Gençlerin bu tutumunu, “gençlik heyecanı”, “macera merakı” ya da “gaza gelmeye” bağlamaya çalışanlara duyurulur:
Evet gençler heyecanlıydı, evet gençler maceracıydı, evet gençler hem duygusal hem “fiziksel” (!) olarak gaza gelmişti; ancak bütün bunların ötesinde gençler tepkiliydi, şikâyetçiydi, rahatsızdı, öfkeliydi, AKP’nin kendilerine çizdiği “kindar ve dindar” nesil kalıbını reddediyordu ve hepsinden önemlisi bunları toplu bir biçimde ifade etmeyi öğreniyordu. Belki aceleci bir tespit olacak ama son bir hafta, “askeri darbeden sonra doğan; sivil bir dikta rejimi altında yetişen; baskı ve zorbalığın askeri ve sivil biçimlerine tanık olan gençlerin üzerlerindeki ölü toprağını ne kadar kolay atabildiğini, bir talebi ve mücadeleyi sahiplendiğinde ne kadar ısrarcı ve inatçı olabildiğini” hepimize gösterdi.

HETEROJEN PROFİL HOMOJEN VURGULAR

İkinci olarak, Ankara eylemlerinde örgütlü kesimlerin, demokratların/devrimcilerin eylemlerin sürekliliğinde oynadığı önemli rolü not düştükten sonra; gösterilere katılanların çoğunluğunun örgütsüz ve heterojen bir siyasi profil çizdiğini söylemek mümkün. Eylemdeydi Ankara halkı, şüphesiz örgütlü kesimlerin çabaları önemli katkı sağladı ama Anakara halkı çoğunlukla birbirini örgütleyerek indi alanlara. Bu durum, eylemlerin akışına da yansıdı;  hareketin “kendiliğinden” karakteri, hem bir sıçramaya işaret ediyordu hem de yer yer dağınıklığa ve belirsizliğe yol açıyordu.

Yer yer İstiklal Marşı okundu Ankara’da yer yer “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atıldı; “devrim ve sosyalizm” çağrısı da yankılandı Kızılay’da, Gündoğdu Marşı da. Sert sloganları taraftar tezahüratlarından uyarlanmış marşlar izliyordu; sofistike sloganlar da yükseliyordu; galiz küfürler de. Sıkılı yumruklar ve zafer işaretleri çoğunlukta olmakla birlikte bozkurt işareti yapanlar da azımsanmayacak sayıdaydı. Kanaatimizce en çok öne çıkan, en çok sahiplenilen ve etrafında en çok birleşilen üç vurgu vardı: “Her yer Taksim, her yer direniş”, “Faşizme karşı omuz omuza” ve “Hükümet istifa”. AKP hükümetine ve Başbakan Erdoğan’a karşı tepki, mayasıydı eylemlerin; Taksim ile dayanışma itici güç, polis şiddeti ve zorbalığına öfke ortak duyguydu.

SINIFSAL KARŞILAŞMA VE BİRLEŞME

Ankara’nın çalışan nüfusunun yüzde 81’ini ücretliler oluşturuyor; ücretlilerin yüzde 76’sı hizmetler sektöründe çalışıyor, bunların kayda değer bir kısmı da kamu emekçisi. Dolayısıyla Ankara ağırlıkla bir beyaz yakalı emekçiler kentidir. Sanayi daha çok kent çeperinde konumlanmıştır. Özellikle Kızılay ve civar semtlerinde, kamu ya da özelde hizmetler sektöründe çalışan, sosyo-kültürel düzeyi görece yüksek bir kesim ile öğrenciler ve emekliler, çalışmakta, okumakta ya da yaşamaktadır.  Gençlerin yoğun katılımının yanı sıra bu profil, Kızılay eylemlerine de büyük ölçüde rengini verdi.

Öte yandan Kızılay, belki de olağan bir dönemde hiç olmadığı kadar kent yoksullarını da ağırladı. Giderek bir tüketim alanı olma niteliği ağır basan ve bu niteliği itibari ile kapılarını kent yoksullarına “ucuz işgücü” olarak açan Kızılay’da, kent yoksulları da azımsanmayacak ölçüde boy gösterdi ve “mekânsal dışlanmışlığın” öfkesini de alana yansıttı. Böylece Kızılay eylemleri, emekçi sınıfların mensubu olan, ancak aralarında kayda değer sınıf içi farklar bulunan toplumsal grupları da yan yana getirdi. Akıllı telefonlarından “tweet” atanlar, afili gaz maskeleri ve teçhizatları olanlar da vardı; taraftar kaşkolü ile kendini korumaya çalışan, eylem sırasında kaybettiği arkadaşını arayacak kontörü olmadığı için diğer eylemcilerden telefonlarını ödünç alanlar da. Kızılay eylemleri, böyle bir karşılaşma ve bununla birlikte birleşme haline de kapı araladı. Ayrıca belirtmek gerekir ki, mahalle eylemlerinde, Ankara’nın yerelliklerindeki toplumsal yapı, sokaklara yansıdı.

GRİ ANKARA'DAN DAYANIŞMANIN ANKARA'SINA

Son olarak, Ankara’da doğmuş ve 30 yıldır Ankara’da yaşayan biri olarak, “büyüklerimize” teyit ettirdikten sonra gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz ki, Ankara yakın tarihinin en kapsamlı ve kitlesel halk hareketi ve dayanışmasına sahne oldu. Özellikle 1-2 Haziran tarihlerinde sanki Ankara’ya sihirli bir değnek dokunmuştu. Başbakan hakir gördükçe, polis saldırdıkça, Ankaralılar, daha çok kenetlendi. Herkes birbirinin yardımına koştu, gaz maskelerini paylaştı, birbirini ayağa kaldırdı, korumaya ve yarasına merhem olmaya çalıştı. Birçok insan, ellerinde limonlar ve solüsyonlarla birçok noktada bekledi, gazdan etkilenenlere ilk yardım yapmayı vazife edindi. Kızılay esnafı, göstericileri barındırarak, ücretsiz limon, süt, sirke, su, içecek ve yiyecek temin ederek, direnişe büyük katkı sağladı. Kızılay ve civarında oturanlar, özellikle 2 Haziran’da polisin cadı avına başladığı sırada, kapılarını eylemcilere açtı. Sosyal medya, yalnızca bir örgütlenme aracı olmakla kalmadı; somut biçimde dayanışmaların hızla örgütlenebilmesine de vesile oldu.

Kızılay’daki birçok siyasi parti, kitle örgütü, meslek odası ve sendika, yalnızca bir sığınak işlevi görmedi aynı zamanda, revir haline getirilerek, yaralananlara ilk tıbbi müdahalenin yapılabilmesini sağladı. Bu ülkenin önlüğü ak, yüzü ak doktorları, diş hekimleri, sağlık emekçileri ve tıp öğrencileri, gerek sokakta gerek revirlerde ilk tıbbi müdahaleleri yaptı. Bazı özel hastaneler bile yaralıları ücretsiz tedavi etti! Ankaralıların aklı hep, ağır yaralanan, ölümün eşiğine gelen kardeşlerinde oldu. Polisin sınır tanımaz müdahalesi, sokak hayvanlarını da son derece olumsuz etkiledi; eylemciler ve veterinerler mümkün mertebe çok hayvanı kurtarmak için çaba gösterdi. Hükümetin ve polisinin halka açtığı savaşta, adeta muharebe koşullarında, gözlerinden yaşlar gelerek yaralıları tedavi eden sağlık emekçileri, gönlümüzü bir kez daha fethetti!   

SİNİRLENİNCE...

Sözün özü “gri şehir” olarak anılan Ankara, gaz bombalarının etkisi ile tarihinin belki de en gri günlerini yaşarken, mücadelenin ve dayanışmanın en güzel renklerine büründü. Muhtemelen İstanbullular da, Ankara’nın en çok “İstanbul’a dönüşünü” değil İstanbul’la dayanışmasını seviyorlardır artık! Gezi Parkı direnişi ile başlayan ve ülke sathına yayılan bu halk hareketi üzerine muhakkak çok şey söylenecek ve çok şey yazılacaktır. Ancak bu direniş hepimizin güveninin, inancını ve umudunu bilemiştir. Bir eylemcinin taşıdığı dövizin özetlediği üzere:
“Sinirlerince çok güzel oluyorsun Türkiye!”.


HAREKET ANKARA'YA NASIL SIÇRADI?

Taksim ateşinin Ankara’ya sıçraması uzun sürmedi. Hükümet ve sermaye basının göstermediğini, Hayat TV, Halk TV gibi televizyonlardan izleyen, internet sitelerinden takip eden, en çok da sosyal medya ağlarından öğrenen Ankaralılar, çok geçmeden soluğu sokaklarda aldı. İstanbul’da olduğu gibi Ankara’da da barışçıl gösteri hakkımızın ve ifade özgürlüğümüzün, AKP hükümeti ve polisince vahşice ayaklar altına alınması, Başbakan Erdoğan’ın kibirli, aşağılayıcı ve hak/hukuk tanımaz üslubu ile birleşince, Ankaralıları geri çekmek bir yana daha çok alanlara döktü. Melih Gökçek’in saçmalıkları da tuzu biberi oldu. Ankara’da ilk adres 31 Mayıs’ta Kuğuluparktı. Ankara’nın bir nevi Bağdat Caddesi olan Tunalı Hilmi Caddesi ve civarı, Ankara’da faşizme karşı direnişin ilk uğrağı oldu! İlerleyen günlerde eylemlerin merkezinde Kızılay yer alırken; Ankara’nın dört bir yanı direniş alanına döndü. Kızılay’da gaz bombaları ve polis vahşetinden usanan eylemcilerin imdadına, mahallelerinden sökün edenler yetişti.


DİRENİŞİN GÜZERGAHI

Ankara’nın otobüs-dolmuş hatları direniş ağına dönüştü. Tuzluçayırlılar, Mamak’taki civar semtlerden gelenlerle birlikte, Cebeci-Siyasal-Kurtuluş-Kolej hattını da peşine takıp Kızılay’a akın etti. Öveçler, İlker, Sokullu ve Dikmen halkı, Ankara’nın meşhur Dikmen Caddesi’nden doğru Kızılay’ın yolunu tuttu. Esat-Seyranbağları hattı ile Maltepe hattı ve civar semtler Kızılay’a sürekli kan taşıdı. Eskişehir Yolu, direniş yolu oldu. Yüzüncü Yıl Halkı, Hacettepe, ODTÜ ve vakıf üniversitelerinden öğrenciler, gece gündüz, vize-final demedi, direnişin güneybatı güzergahını besledi.  


ANKARA'NIN DÖRT BİR YANI

Kızılay’a ulaşamayanlar, varabildikleri son noktada direnmeyi sürdürdü. Ankara’nın hemen hemen tüm ilçeleri ve mahalleleri, özellikle akşam saatlerinde yoğunlaşan eylemlere tanık oldu; Batıkent’ten, Keçiören’e, Etimesgut’tan, Altındağ’a, Mamak’tan, Gölbaşı’na Ankara’nın dört bir yanında, yüz binlerce Ankaralı sayısız eylem düzenlendi. Ankara direnişi Çankaya’yı aştı, Ankara’nın köşesini, bucağını sarıp sarmaladı. Altını çizmekte yarar var; AKP’nin oldukça güçlü olduğu Keçiören İlçesi’nde binler Keçiören sokaklarını inletti. Tencereler, tavalar, aşlıklar, ıslıklar, sloganlar, Başkentin ezberini bozdu.


DİRENİŞİN MİZAHI

İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye’de olduğu üzere direniş, kendi mizahını da üretti. Duvarlara, sloganlara, sosyal medyaya yansıyan ya da bizzat şahit olduğumuz; nefes almakta zorluk çektiğimiz koşullarda, bir nebze olsun gülmemizi sağlayan bazı öğeleri not düşelim:
* Ankaramız değişiyor… Gazılay, Dövenpark, Tomalı Hilmi.
* Ankaragücü düştüyse Hükümet de düşecek.
* Arkadaşlar “şöyle eli sopalı gruplar varmış” böyle “binlerce polis varmış” gibi haberlere itibar etmeyiniz. Kızılay sizi bekliyor.
* Arkadaşlar, biz hala “her yer Taksim” diye bağırıyoruz. Taksime çoktan girmişler bile, “Diren Ankara seninleyiz” diye slogan atıyorlarmış. (Kızılay halka açılmadan biraz önce).
* CNN Türk Tunus Caddesindeki mevzuyu ‘çatışma’ olarak anlatıyor. Ulan biz dün beş yüz kişi bir limonu kesmeye bıçak bulamadık; ne çatışması?
* ODTÜ Kimya, biber gazına karşı özel solüsyon üretmiş, sürünce biber gazı işlemiyormuş!


KISA BİR KRONOLOJİ

1 Haziran: Kızılay’da yüz bin!
1 Haziran Ankara için tarihi bir gündü. Ankaralıların Kızılay Meydanı’nda toplanmasını engellemek için Ankara Emniyeti, elinden geleni ardına koymadı. Tomalar, akrepler, helikopterler, sular, gazlar, coplar, Ankaralılara kar etmedi. Ankara direndi ve akşama doğru polis, kent merkezini kent sakinlerine terk etmek zorunda kaldı. Yanılmıyorsak eğer, Kızılay Meydanı, 1990’ların ortasında KESK’in kuruluş dönemindeki eylemlerinin ardından ilk defa en az yüz bin kişiyi ağırladı. 1 Haziran günü ne polisin gazı, ne Ankaralıların inadı tükendi. Geceye doğru, polis Kızılay Meydanı’ndan büyük ölçüde çekilmişti.

2 Haziran: Polisin ‘cadı’ avı
2 Haziran günü polis, daha acımasız ve vahşice saldırdı Ankaralılara; Kızılay’ın tüm cadde ve sokaklarını gaza boğdu; civar semtlerden yürüyenlerin önünü kesti, akşam saatlerine doğru adeta cadı avına çıktı. 1 Haziran’da da çok sayıda yaralı ve gözaltı vardı belki ama 2 Haziran’da Ankara devletin ceberrut yüzünü çok daha net gördü; polis kelimenin tam anlamıyla cana kastederek, yalnızca göstericileri değil herkesi hedef aldı, kapalı alanlara bolca gaz attı, revirleri dağıttı, önüne geleni şiddet uygulayarak gözaltına aldı, işkence yaptı.

3-4 Haziran: Silkiniş ve grev
3 Haziran Pazartesi günü polis Kızılay ve civarında bir araya gelen her gruba vahşice saldırdı; gün içinde düşük yoğunluklu çatışmalar yaşanırken, eylemler akşam saatlerinde mahallelerde devam etti. 4 Haziran’da grev dopingi geldi, gün işyeri önü eylemleri ile başladı ve devam etti. 4 Haziran Salı günü öğleden sonrası ise gerçekten görülmeye değerdi! Her gördüğü kalabalığa gaz atmayı artık refleks haline getiren Ankara polis, bu alışkanlığından vazgeçmemişti belki ama Bülent Arınç’ın açıklamasının ardından gözle görülür ölçüde geri basmıştı. Gençler, öğle saatlerinde Kızılay’da irili ufaklı birçok eylem yaptı. Akşam saatlerinde Kızılay ve çevresi yine eylem alanı oldu. Gece mahalle eylemleri devam ederken 4 Haziran salı günü, Ankara, 5 Haziran grevi ve mitingi için hazırlık yaptı, güç topladı.

ÖNCEKİ HABER

AKP gövde gösterisine mi hazırlanıyor?

SONRAKİ HABER

Taksim Dayanışması taleplerini iletti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...