1 Haziran 2013 17:44

Turkana mücadelesinde ‘ama’ yok!

Sinem Uğurlu / Özlem Temena

Barajın yapılması durumunda bölgede yaşayan yerlilerin yaşam tarzı nasıl etkilenecek?

Hem Etiyopya hem Kenya’da bilim insanlarının araştırmaları gösteriyor ki; bu barajların tüm havzada ciddi ekolojik etkileri olacak. Sadece gölde değil, tüm havza birbiriyle ekolojik ilişki içerisinde ve dolayısıyla her yer etkileniyor.

Öncelikle göl küçülecek, su oranında düşüşler yaşanacak. Baraj tamamen dolduğu zaman 5-7 yıl içerisinde tüm gölün suyu kurumuş olacak. Gibe 3 Barajı zaten 5 barajlık bir kompleks. Yani hepsi Omo Nehri üzerinde olan 5 Gibe Barajı var. Barajın alt kısmındaki topluluklar yerinden ediliyor ki, büyük sulama projeleriyle büyük tarım alanlarına sahip olunabilsin. Baraj yapıldığı zaman balıkların olduğu deltada insanların geçimini sağladığı bir alan da yok olmuş olacak. Zaten var olan mevcut azalmış suyun kullanımı konusunda topluluklar arasında çatışmalar çıkıyor. Kaynaklar iyice kısıtlandığı zaman çatışmaların iyice şiddetlenmesi bekleniyor.

Senin de bağlı olduğun Turkana Gölü Kardeşliği’nin yerliler arasında yaşanan çatışmaları önlemede rol oynadığını biliyoruz. Bunu nasıl yaptınız?

Farklı topluluklar içerisinde çalışıyoruz. Örneğin bu günlerde toplulukları bir araya getiren kültürel bir festival gerçekleştireceğiz. Burada, barajlara karşı bir arada neler yapabiliriz, bunu konuşacağız. Güneydeki topluluklarla da görüşüyoruz. “Birbirimizle mücadele yerine, aynı amaç için mücadele bizi daha güçlü kılar” diyoruz. Kampanyamız Etiyopya’dakileri de destekliyor. Çünkü oradaki hükümet insanların baraj karşıtı mücadeleye katılmasına izin vermiyor.

Kenya hükümetinin bu süreçte tutumu ne oldu?

Baraj projesi 2007’de başladı. Ancak barajın bilgilerine 2008’de eriştik. Kenya hükümetine sorduğumuzda “Bilgimiz yok” dedi. Kenya hükümeti sürekli bu projenin varlığını yalanladı. Ancak daha sonra öğrendik ki, hükümet 400 megavatlık elektrik alma konusunda taahhütte bile bulunmuş. Hatta baraj yapılmadan önce çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci hiç işletilmemiş. Bu zaten herhangi bir projede için bile çok büyük bir ihlal. Bu büyüklükte bir proje için ÇED sürecinin işletilmesi asgari bir şart. Dünya Bankasından kredi almak için daha sonradan bu süreç yürütüldü. Bu geç yürütülen ÇED sürecinin birincisi Salini (Projeyi üstlenen İtalyan şirket) tarafından kiralanan bir firma tarafından yapıldı. Ancak havzanın bütünü üzerinde değil, sadece nehir gözetilerek yapıldı. Ama gölle nehri birbirinden ayıramazsınız. Biz bu süreçte, Kenya hükümetine dilekçelerle başvurup bilgi istemeye devam ettik. Cevap verilmedi. Parlamentoya taşıdık, ama hükümet yine yanıtlamadı. Mahkemeye taşıdık konuyu ve dava halen sürüyor.

Peki uluslararası kuruluşların kredi vermesini nasıl engellediniz?

Dünya Bankası, Afrika Kalkınma Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası kredi veriyordu. Bu üç kuruma da başvurular yaparak bunların çekilmesini sağladık. Başvurulardan, dilekçelerden, sokaktaki etkinliklere, toplantılara, gösterilere kadar her şeyi yaptık. Avrupa’da bu işin lobisini yapmaya başladık. Avrupa’daki kurumlara da baskı yaparak vazgeçirdik.

Ama şimdi de Çin kredi veriyor...

Bizim mücadelemizde “Ama” diye bir şey yok (Gülüyor). Biz şimdiye kadar ne gerekiyorsa onu yaptık. Şimdi Çin kredisi söz konusuysa, şimdi de onunla mücadele edeceğiz.


Bu kadar büyük bir baraj, yerli kabilelerin  yaşamını da etkileyecek. Peki yaşam tarzınız hakkında bilgi verir misin? Geçim kaynaklarınız, geleneksel inanışlarınız ...

Biz Kuzey Kenya’da yaşıyoruz. Bize Turkana halkı deniyor. Yaşadığımız yer yarı çöl bir bölge. Hatta neredeyse tamamı çöl. Göçebe bir yaşamımız var. Hayvancılıkla uğraşıyoruz. İnek, koyun, keçi, eşek, deve. Hayvancılığın dışında balıkçılık yapılıyor. 47 ayrı kültürel yapı var Kenya’da. Bu yapıların Afrika’ya özgü bir inanç sistemi var. Kendi tanrılarımız var. Bizim tanrımızın adı Akuj. Ama Batı’nın etkisiyle Katolik Hıristiyanlık da Kenya’da yayıldı.

Örnek verebileceğin ritüeller var mı?

Örneğin erkekliğe geçiş törenleri 2 hafta sürüyor bizde. Farklı hayvanların kanları, sütle karıştırılarak içiliyor. Bu ritüelleri topluluktaki yaşlı insanlar yönetiyor. Her kabilenin farklı pratikleri var.

Para ile olan ilişkiniz nasıl ilerliyor?

Geçim kaynaklarımızın dışında çayı, şekeri almak için paraya ihtiyaç duyuyoruz. Eskiden daha farklıydı durum. Örneğin şeker alacaksak bir eve giderdik. Evler aynı zamanda dükkandı. Artık ayrı ayrı dükkanlar inşa ediliyor. Eskiden evlerimizi de doğadan elde ettiğimiz maddelerle yapardık. Şimdi modern şekilde inşa ediliyor.

Doğayla, göl ve nehirle olan ilişkiniz nedir?

Doğayı korumaya dayanan bir ilişki var. Örneğin suyu asla harcamayız. Sürümüzü otlatırken, yine oradaki habitatın korunması öngörülür. Bazı yerlere hayvanlar hiç sokulmaz. Isınmak için ağaç kesilecekse eğer sadece ölü ağaçlar kesilir.