‘Yargılanması gereken savaş politikasıdır’
111 TUTUKLU 205 KİŞİ YARGILANIYOR
2011 yılının ekim ayında İstanbul’da BDP il ve ilçe örgütlerine, siyaset akademisi ve derneklere düzenlenen operasyonun ardından gözaltına alınan ve aralarında akademisyen, yazar, insan hakları savunucularının da bulunduğu 111’i tutuklu 205 kişinin yargılandığı ‘KCK’ İstanbul ana davasının 5’inci duruşması, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde bulunan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Dava, duruşmaya giden avukatlar ile basın mensuplarını taşıyan aracın kaza yapması nedeniyle gecikmeli olarak, mahkeme heyetinin, tutsak Kürt siyasetçilerin kimlik tespitini yapmasıyla başladı.
SİYASETÇİLER ADINA ORTAK SAVUNMA
Duruşmanın sabah yapılan oturumunda 40 tutuklunun kimlik tespiti Kürtçenin Kurmanci ve Zazaki lehçelerinde tercümanlar eşliğinde yapıldı. Kimlik tespitlerinin tamamlanmasının ardından Avukat Sinan Zincir söz alarak, tutukluların savunmalarının BDP MYK Üyesi Mustafa Avcı ve BDP Bağcılar İlçe Örgütü Eski Eş Başkanı Eşref Yaşar’ın yapacakları savunmalarla başlamasını talep etti. Zincir’in kararını değerlendiren mahkeme heyeti, talebi kabul etti. Ara verilen duruşma, BDP MYK Üyesi Avcı’nın tutsak siyasetçiler adına yapacağı ortak savunma ile devam etti.
Duruşmaya verilen öğle arasında ise duruşma salonu önünde Gökkuşağı Kadın Derneği tarafından basın açıklaması düzenlendi. “Siyasi tutsaklar serbest bırakılsın” yazılı pankartın açıldığı eyleme duruşmayı izlemek için gelen onlarca tutuklu yakını da katıldı. Sık sık ‘Jin jiyan azadi’ ve ‘Siyasi tutsaklara özgürlük’ sloganlarının atıldığı eylemde Gökkuşağı Kadın Derneği adına basın açıklamasını Bircan Şahin yaptı.
‘SİYASİ TUTUKLULAR SERBEST BIRAKILSIN’
Şahin, 2009 yılından bu yana AKP iktidarının barış mücadelesi veren, demokratik siyaset yapan başta kadınlar olmak üzere aralarında Kürt siyasetçilerin, gazetecilerin ve avukatların da bulunduğu binlerce kişiyi KCK operasyonları adı altında ‘tutsak’ aldığını söyledi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 21 Martta okunan mesajının ardından gelişen sürece de değinen Şahin, “Tarihsel bu çağrıyla yeni bir sürece girildi. Kürt sorununun çözümü, demokratikleşme ve özgürlük için müzakere ve diyalog sürecinde biz kadınlar aktif olarak yer almaktayız. TMK kaldırılmalı, yeni eşit ve özgürlükçü bir anayasa oluşturulmalı, ana dilde eğitim hakkı anayasal güvence altına alınmalı, seçim barajı kaldırılmalı” diye konuştu. Yaşanan süreçle birlikte tüm tutukluların da serbest bırakılmasını istediklerini belirten Şahin, “Yargılanması gereken kadınlar değil savaş politikalarını yürütenler ve uygulayanlardır. Siyasi tutsaklar serbest bırakılsın” dedi.
AVCI: SÜRECİN YANINDAYIZ, DAVA ARTIK DÜŞMELİ
Duruşmanın öğleden sonra yapılan son oturumunda tutsak Kürt siyasetçiler ve insan hakları savunucuları adına BDP MYK üyesi Mustafa Avcı Kürtçe tercüman eşliğinde savunma yaptı.
Türkiye'nin Kürt sorununun çözümü noktasında yaşanan siyasi gelişmeler bakımından tarihi bir süreçten geçtiğini ve bu tarihi süreçte yargılandıklarını ifade eden Avcı, tutuklandıkları tarihten bu yana Türkiye'nin siyasal atmosferinde ve toplumsal psikolojisinde büyük farklılıklar yaşandığını söyledi. Avcı, "Çünkü bu değişimin temelinde Kürt sorunu var. Bizler de Kürt sorunundan doğru yargılanıyoruz. Her şeyden önce yine tüm Kürt siyasetçileri gibi yargılanıyor olmamızın nedenleri Kürtlerin cumhuriyet tarihi boyunca inkar edilmesi her türlü insani ve halkı taleplerinin bastırılması yoğun asimilasyon ve her türlü anti demokratik uygulamalara maruz kalmasıdır" dedi. Tüm çabalara rağmen Kürt halkının yoğun baskılardan kurtulamadığını belirten Avcı, "Kürt halkına zindanlar meşru görüldü, faili meçhuller yaşandı. Tüm bunlara rağmen halkımız anadilinden, onurundan taviz vermeyip mücadelesine devam etti. Devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla Kürtçeyi yok etmek ve Kürtleri Türkleştirmeye çalışırken Kürtlerin ruhsal dünyasında derin travmalara yol açtı. Ancak Kürtler 'dilim varlığımdır, onurumdur dilsiz yaşam olmaz' bilinciyle hareket ederek büyük bedeller pahasına asimilasyon ve baskılara direndi" diye konuştu.
Daha önceki yıllarda da PKK tarafından siyasal çözüme zemin olsun diye birçok kez tek taraflı ateşkeslerin ilan edildiğini belirten Avcı, ancak o dönemlerin iktidarlarının yaklaşımlarının tüm barış olanaklarını heba ettiğini sözlerine ekledi. Avcı, "Oslo sürecinden sonra hükümet açılım projesinden vazgeçti. Yerine entegre strateji olarak nitelendirdiği konsepti devreye soktu. Bu konseptle sadece PKK'yi değil, BDP'yi ve tüm sivil toplum kuruluşlarını da kapsayacak bir şekilde bir yönelim başlatıldı. Çok geçmeden bu yolun yol olmadığı acı ve yıkımdan başka hiçbir işe yaramayacağı herkes tarafından bir kez daha anlaşıldı. Bizler sözü edilen sürecin mağdurları olarak bize yapılmış haksızlığa hukuksuzluğa rağmen dışarıdayken yürüttüğümüz barış ve özgürlük mücadelesini cezaevinin ağır koşullarında da yürütüyoruz" diye konuştu.
PKK Lideri Öcalan'ın 21 Mart'ta yaptığı açıklamayı ise "miladi" bir açıklama olarak nitelendiren Avcı, 2013 Newroz'u ile birlikte toplumda büyük bir umut ve sevincin yaşattığını ifade etti. Barış sürecinin toplumsal umut ve beklenti yarattığını da sözlerine ekleyen Avcı, "Son 5 ayda yaşanılan gelişmeler baş döndürücü nitelikte olduğu kadar ümit verici de. Ülkemiz ve halklarımız adına sevindiricidir. Gecikmiş de olsa girilmiş olan bu yol aklın ve kardeşlik hukukunun gösterdiği yoldur. Bizler de bu sürecin yanındayız. Başarısı için de çaba içinde olacağız. Koşullarımız ne olursa olsun halkımızın özgür ve demokratik bir topluma kavuşması için mücadelemizi yürüteceğiz" dedi. Avcı, savunmasının sonunda ise şu ifadeleri kullandı: "Tutuklu durumda olan tümümüzün serbest bırakılması ve davanın düşmesi gerekir. Bu hem hukukun gereğidir, hem de Türkiye demokrasisinin ulaşma çabasında olduğu düzeyin gereğidir. Kaldı ki bizim mahkemeden beklentimiz yalnızca davamızın seyri ile ilgili değildir. Serbest bırakılmamamız ve davanın düşmesi olması gerekendir. Beklentimiz bu dava şahsında mahkeme heyetinin geliştireceği hukuki yorumla çözüm sürecine sunacağı katkıdır" dedi.
Avcı'nın savunmasının ardından mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.
AVUKAT VE GAZETECİLERİ TAŞIYAN ARAÇ KAZA YAPTI
‘KCK’ İstanbul ana davasını izlemek üzere bugün İstanbul’dan Silivri’ye giden ve içinde avukatlar ile gazetecilerin de olduğu 11 kişinin bulunduğu araç, Selimpaşa Metro Dinlenme Tesisleri yakınında tekerleğinin patlaması sonucu yoldan çıkarak, takla attı. Kaza sırasında yaralanan ve aralarında Gazetemiz Muhabiri Eda Yıldırım Hayat Televizyonu Spikeri Burcu Tunç, DİHA Muhabiri Mütha Çetin, ETHA Muhabiri Yıldız Tar ve BirGün Gazetesi muhabiri Elçin Yıldıray’ın da bulunduğu 7 kişi, Silivri Anadolu Hastanesine kaldırıldı. Hastanede hayati tehlikesi olmayan 7 yaralının da tomografisi çekildi. Tomografisi çekilen 7 kişinin ayakta tedavisi yapıldı. (İstanbul/DİHA)
DİYARBAKIR’DA ‘DEMOKRATİK SİYASET’ SAVUNMASI
BDP milletvekilleri, belediye başkanları, insan hakları savunucuları ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu 98’i tutuklu, 175 kişi hakkında açılan KCK Diyarbakır ana davasına Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde bugün devam edildi. Duruşmada, BDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak, BDP Van Milletvekili Kemal Aktaş, Kürt Siyasetçi Hatip Dicle, İHD Eski Diyarbakır Şube Başkanı ve İHD Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erbey’in de aralarında bulunduğu 40’ı tutuklu 2’si tutuksuz 42 kişinin yanı sıra müdafi avukatlar ve Kürtçe tercümanlar hazır bulunurken, yargılananların aileleri ve Avrupa Parlamentosu Eski Almanya Milletvekili Feleknas Uca da duruşmayı izledi.
Duruşmanın bugünkü ilk oturumunda DTP Eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Bayram Altun, DTP Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komisyonundaki 9 kişi adına 25 sayfalık “Demokratik siyaset ve demokratik toplum savunması” adıyla ortak savunma yaptı. Altun, savunmasını ana dili olan Kürtçe ile tercüman aracılığı ile yaptı. DTP Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komisyonunun iddianamede yok sayıldığını ve onun yerine ‘KCK Komitesinin ikame edildiğini kaydeden Altun, “İleri sürüldüğü gibi DTP komisyonu değil, KCK TM komitesi isek bu durumda ‘DTP’nin komisyonu nerede?’ diye sormalı ve iddia makamınca yanıtlanmalıdır. İddianamede hakkımızda ‘sözde komisyon’ türünden sıfatlar kullanmak, ucuz bir yaklaşımdır. Komisyonun ‘sözde’si olmaz” dedi. (DİYARBAKIR)
Evrensel'i Takip Et