27 Mayıs 2013 10:26

Kalıcı barışın 'yol haritası' belirlendi

Ankara Sürmeli Otel'de 25-26 Mayıs'ta 500'ü aşkın akademisyen, sanatçı, yazar, politikacı, aydın ve kurum temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen Demokrasi ve Barış Konferansı'nın sonuç bildirgesi açıklandı.Bildirgede, sürecin kalıcı bir barışa ulaşması için çoğulcu, eşitlikçi ve öz

Kalıcı barışın 'yol haritası' belirlendi
Paylaş
Sultan Özer / Gökhan Uysal

Bildirgede, sürecin kalıcı bir barışa ulaşması için çoğulcu, eşitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasiyi bütün kurumlarıyla oluşturmanın ve buna işlerlik kazandırmanın kaçınılmaz olduğu vurgulandı.


‘ÖZERK MARMARA DA İSTİYORUZ’

Demokrasi ve Barış Konferansı sona erdi fakat konferanstaki birçok konuşma akıllarda kaldı. Konferansta yüzden fazla kişi konuşma yaparken, barış süreci, yeni anayasa ve toplumsal sorunların çözümü noktasında birçok görüş beyan edildi.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, AKP’nin sanki hep iktidarda kalacakmış gibi hareket ettiğini, muhaliflerin de bu durumu kabullenmiş bir edada olduğunu söyledi. AKP’yi  iktidardan indirecek gücün örgütlülük olduğunu belirten Tuncel, demokratik özerklik konusunda ise “Sadece demokratik özerk bir Kürdistan değil, özerk bir Marmara da istiyoruz” dedi.


KÜRTLER 90 YILDIR ANA SÜTÜ TATMADI

PROF. DR. Mehmet Elbistan, Kürtlerin taleplerinin ana sütü gibi hak olduğunu, fakat 90 yıldır Kürtlerin bu sütü hiç tatmadığını söyledi. Elbistan, Kürtlerin verdiği mücadeleyle diğer halkların da kaderini değiştirip, önünü açacağını belirtti. BDP Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu ise düne kadar Türkler ve Kürtlerin birbirine namlunun ucunda baktığını belirtti.


SOKAĞA ÇIKMADAN MÜCADELE EDEMEYİZ

GAZETECİ Pınar Öğünç, hakların önüne yeni bir gelecek tasarlama şansının çok sık gelmeyeceğini, bu süreçte ellerine geçen şansı iyi değerlendirmek zorunda olduklarını dile getirdi. Öğünç, kaybedilen toplantı ve yürüyüş haklarına yönelik bir birim oluşturulmasının önemine vurgu yaparken “Sokağa çıkma hakkını kaybedersek nasıl mücadele edeceğiz?​” diye sordu. Pir Sultan Abdal Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül ise, “Zulmet aleminin efendileri helalleşelim diyorlar. Bizi yakan sizdiniz, biz kimsenin hakkını yemedik. Ey katiller, utanmazlar, insanlıktan yoksunlar! Biz sizinle helalleşmek, yüzleşmek istemiyoruz” dedi. Bülbül, Kürt halkına destek vermediklerini, onlarla birlikte yürüdüklerini dile getirdi.


KÜRTLER YALNIZ BIRAKILMAMALI

EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, emperyalizmle mücadelenin sadece Kürtlere bırakılmaması, kendilerinin de kapitalizm ve emperyalizme karşı tutum alması gerektiğini söyledi.

Gazeteci ve Yazar Cemal Uşak ise, “Bu süreçte ne söylediğimizden daha önemlisi nasıl söylediğimizdir. Kamuoyunu ikna etmeyen hiçbir projenin başarıya ulaşması şansı yoktur” dedi.

HDK Kadın Meclisi ve Barış İçin Kadın Girişimi adına konuşan Yıldız İmrek, kadınların sadece kendileri için değil sınıfın sömürüden kurtulması için de, savaşın mağduru olarak da var olduğunu söyledi. İmrek, yeni dönemde kadınların barış mücadelesinin yeni toplumcu mücadelede esas olarak kabulünün önemli olduğunu söyledi.


HER KESİM SÜRECE DAHİL EDİLSİN

YEŞİLLER Sol Gelecek Partisi Genel Başkanı Sevil Turan, toplumun her kesiminin siyaset sürecine dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Turan, gençlerin ve LGBT bireylerin haklarının güvence altına alınmasının da önemine vurgu yaptı. Turan, yürütülen süreçte uluslararası mevzuatların gölgesinde kalmadan ekolojik hakların da güvence altına alınmasını istedi.

Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, diplomaside müzakerenin en az verip en çok almak olduğunu söyledi. “Masada ceberut AKP ve Türkiye solu HDK var” diyen Hamzaoğlu, müzakere sürecini uluslararası tecrübeye sahip kişilerin de izlemesi önerisinde bulundu.

Sanatçı Ferhat Tunç ise, bu süreçte devletin Dersim’le hesaplaşması gerektiğini söyledi. Tunç, Dersim soykırımıyla ilgili Ordu’lu bir vatandaşın tanık olduğu manzaraları anlatırken, o dönem yakılan Kürtçe bir ağıtı da seslendirdi.


BARIŞ MİTİNGİ DÜZENLEYELİM

DÖNDÜ Taka Çınar, demokratikleşmede, dinler karşısında inançsızlara yönelik laikliğin de savunulması gerektiğini söyledi. Alevi konferansında dile getirildiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılmasını isteyen Çınar, yol temizliği konusunda somut olarak TMK ve Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması gerektiğine dikkat çekti. Çınar barış mitingleri yapılması önerisinde de bulundu. Eski BDP Milletvekili Akın Birdal, “Gerillaların, mahkumların, asker annelerinin, barış isteyenlerin gözü burada. Bir ajandamız olmalı. Gerilla iki ay içerisinde çekilecek. Biz bu sürede ne yapacağız, bunu belirlemeliyiz. Bugün ‘Bir milyon barış istiyor’ diye bir kampanya yapalım, kısa sürede sonuca ulaştıralım” dedi.


AYDINLAR HALKI TEMSİL EDEMİYOR

YAZAR Ayhan Bilgen ise, barış sürecinin kendilerinin dışında ilerlediğini, bu gerçeği itiraf etmeleri gerektiğini söyledi. Bilgen, birbirlerini motive etmenin önemli olduğunu fakat hitap ettikleri kitlelerle ve yapamadıklarıyla da yüzleşmek gerektiğini söyledi... Bilgen, “Ben dindarları nasıl temsil etmiyorsam, aydınlar da halkımızı temsil edemiyor. Demokrasi bir usul tartışmasıdır. Barışı kim getirirse getirsin diyebiliriz ama demokrasiyi kim kuruyorsa kursun diyemeyiz” dedi.


ROMANLAR DA SÜRECE KATILMALI

AYVALIK Romanlar Kültürünü Yaşatma Derneği Başkanı Mustafa Çelik, Romanların göbek atarak anıldığını fakat belirli yerlerde kendilerine görev alanı sağlanmasını, onlara öncülük edilmesini talep ettiğini söyledi. Hakikatle yüzleşme ve adalet mücadelesinde Romanların da unutulmamasını isteyen Çelik, Romanların sürece dahil edilmesi durumunda daha verimli sonuç elde edileceğini söyledi.

Yardımcı Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu ise, yeni anayasada herkesin gücü doğrultusunda kendine yer edineceğini, öncelik olarak da işçi sınıfının örgütlenmesi gerektiğini söyledi. İşçi sınıfının muhafazakarlar tarafından örgütlendiğini belirten Müftüoğlu, kendilerinin bu alanı açarak kendi alanlarındaki mücadeleyi örgütlemek gerektiğini ifade etti.


ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK TÜM COĞRAFYANIN TALEBİ

BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük talebinin sadece Kürtler üzerinden değil Mezopotamya ve Ortadoğu haklarının talebi olarak vurgulanması gerektiğini söyledi. Baluken, konferansta gençlik vurgusunun eksik kaldığını belirtti.


SÜRECİN TAKİPÇİSİYİZ...

Sonuç bildirgesinde konferans katılımcılarının, barış ve müzakere sürecini izlemekle görevlendirildiği belirtilerek, “Güvenlikçi politikalara asla geri dönülmemesi, sürecin kesintiye uğramaması ve geliştirilmesi gereğini özellikle vurguluyor ve bu bakımdan üzerimize düşen bütün çabaları gösterme kararlılığını ilan ediyoruz” denildi.
Gerçek bir barışın sağlanması için bugünden başlayarak geçmişe kadar uzanan tüm katliamlarla, faili meçhullerle, kayıplarla, soykırımlarla yüzleşilmesi çağrısı yapılırken, günümüzden geriye doğru, insanlığa karşı işlenmiş bütün suçları, zaman aşımı olmaksızın ortaya çıkarmak ve adaleti tesis etmek için üzerlerine düşünenin de yapılacağı belirtildi.
Çözümün yalnızca tek taraflı fedakarlıklarla sağlanamayacağını ifade edilen bildirgede, Mecliste bulunan siyasi partilere çağrı yapılarak, iktidar partisiyle birlikte yasal reform adımlarının, demokratikleşmenin hızlandırılması, yeni anayasa çalışmalarının seçimlerden önce sonuçlandırılması, çözüm sürecinin ruhuna uygun bir çalışma temposunun, tarzının ve dilinin parlamentoda da geliştirilmesi gerektiği belirtildi.
 Barışın sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu ve Suriye’de de gerçekleşmesi hedefinin Konferans katılımcılarının ortak mücadele konusu olduğu ifade edilerek, Reyhanlı’da yaşanan katliamın barış ihtiyacının ne kadar acil olduğunu ortaya koyduğu dile getirildi.
Kürt sorununun çözümü için ortak mücadele verileceği vurgusu yapılan bildirgede, Türkiye halklarının da bu çözüm sürecine dahil olma çağrısı yapıldı. Konferansın farklı ses ve görüşlere açık olduğu belirtilerek, tüm mağdurların birlikte hareket etmesi gerektiği belirtildi.
Bundan sonraki çalışmaların, ‘Hakikat, Yüzleşme ve Adalet Komisyonu’, ‘Hukuk, Yol Temizliği ve Yeni Anayasa Komisyonu’, ‘Toplumsal Müzakere ve Demokratik Siyaset Komisyonu’ ve bunların koordinasyonu aracılığıyla sürdürüleceği de ifade edildi.


SONUÇ BİLDİRGESİNDE NELER VAR?

Ülkenin farklı halkları ve inanç grupları, inançsızları, aydınları, akademisyenleri, gençleri, kadınları, LGBT’lileri, emekçileri, sendikacıları, siyasi parti ve grupları, başlatılan müzakereleri doğru bir yönde ilerletmek, kalıcı bir barışı tesis etmek, hepimizin hak ve özgürlüklerini kapsayacak eşit ve ortak bir demokratik gelecek kurmak için birlikte hareket etmeye, çözüm inisiyatifini geliştirmeye ve toplumsallaşan bir barış hareketini örmeye karar verildiği belirtilen bildirgede şu sonuçlar yer aldı:
* Bugün Türkiye’nin çözüm ve barış sürecinin önemli bir aşamasında bulunduğunu saptıyoruz. Kürt sorununda çözüme yönelik görüşmeler sürecinin desteklenmesi ve geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Konferansımızın, müzakere sürecinin kesintisiz olarak sürdürülmesi için kararlı bir tutum ve çaba içerisinde olacağını ilan ediyoruz.
* Sürecin kalıcı bir barışa ulaşması için çoğulcu, eşitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasiyi bütün kurumlarıyla oluşturmanın ve buna işlerlik kazandırmanın kaçınılmaz olduğunu vurguluyoruz. Demokrasiyle barışın birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğunu bir kez daha saptayarak, demokratikleşme yönünde atılacak adımların barış sürecini de ilerleteceğini belirtiyoruz.
* Bugün bazı yaklaşımların, barış ve demokratikleşme sürecinin karşılıklı güven içerisinde ilerleyebilmesi açısından kimi sorunlar yarattığını görüyoruz. AKP Hükümeti’nin, hegemonyacı ve otoriter bir siyaset anlayışı ile çözüm sürecinin sağlıklı gelişiminin önünde sorun alanı yaratmaması gerektiğini belirtiyoruz. Güven sağlayıcı adımların tek taraflılık karakteri göstermemesi, karşılıklı güvenin artırılması, çözüm ve barış sürecinin güçlendirilmesi için hükümeti sorun alanlarını daraltacak adımları gecikmeden atmaya davet ediyoruz.
* Müzakerelerin sonuç alıcı bir biçimde sürmesi ve geliştirilmesi için, şu aşamada müzakereyi büyük kısıtlar altında yürüten Sayın Abdullah Öcalan’ın ‘sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının’ sağlanması ve toplumun çeşitli kesimlerinden oluşan heyetlerle iletişim imkanlarının yaratılması gerekliliğini belirtiyoruz.
* Nefret dilinin değil, barış dilinin yaygınlaşmasının, karşılıklı anlayış ve saygının bu sürecin selameti açısından yaşamsal önemini vurguluyoruz.
* Barış ortamının ve müzakerelerin toplumsallaşması için demokratik mücadeleye yönelik engellemelerin sona erdirilmesi; bu kapsamda ifade, örgütlenme, toplantı ve gösteri özgürlüklerinin hiçbir şekilde kısıtlanmamasının önemini hatırlatıyoruz.
* Hasta ve çocuk tutsaklar başta olmak üzere, siyasi tutukluların serbest bırakılmasını sağlayacak yasal düzenlemelerin geciktirilmeden ele alınmasını talep ediyoruz.
* Halkların dil, kültür, inanç ve kimlik haklarının evrensel olduğunu, bunların bir pazarlık konusu haline getirilemeyeceğini ve bu hakların eşit yurttaş olmanın gereği sayıldığını bir kez daha vurguluyoruz.
* Çözüm ve demokratikleşme sürecinin her aşamasında, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerin eşitlik hukukunu, kadın-erkek eşitliğini sağlayıcı adımlarla kalıcı ve gerçek bir barış sağlanacağına olan inancımızı bir kez daha dile getiriyoruz.(Ankara/EVRENSEL)

SONUÇ BİLDİRGESİ TAM METNİ: http://evrensel.net/news.php?id=57928

ÖNCEKİ HABER

Ayakkabı işçileri iş bıraktı

SONRAKİ HABER

KESK, grev öncesi referandum sandıklarını kuruyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa