20 Mayıs 2013 13:07

AKP sanatı ters düz ediyor

Devlet Tiyatrolarının özelleştirilmesi tartışmaları geçtiğimiz yaz aylarından beri gündemde yerini korudu. Başbakan’ın “Tiyatrolardan zarar ediyoruz” gerekçesiyle tiyatroların özelleştirileceğini ilan etmesinin ardından, devlete bağlı sanat kurumlarını yeniden yapılandıran yasa taslakları hazırlanıyor.Hazırlanan yeni ta

AKP sanatı ters düz ediyor
Paylaş
Gökhan Uysal

Hazırlanan yeni taslağa göre, hem Devlet Tiyatroları hem de Devlet Opera ve Balesi kapatılacak, sanatla ilgili tüm konularda yetki bakanlar kurulu tarafından atanacak 11 kişilik ‘Türkiye Sanat Kurulu’nda olacak. Kurul, hangi projenin hangi düzeyde destekleneceğini belirleyecek, şartlara uyulmazsa desteğini geri çekebilecek. Kurul gerekli görürse sanat alanında hizmet alımı yoluyla da proje alabilecek. Taslağın aynen yasalaşması halinde tiyatrocular, opera ve bale sanatçıları ile Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bünyesinde görev yapan sanatçılar halen görev yapmakta oldukları ilin kültür ve turizm müdürlüğü emrinde görevlendirilmiş sayılacak.

Radikal Gazetesi’nden Hacer Boyacıoğlu’nun haberine göre, konuyla ilgili üç ayrı taslak hazırlandı. Bu taslaklardan en çok öne çıkanı, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi’nin kapatılmasını ön gören, Türkiye Sanat Kurumu’nun oluşturulmasını planlayan taslak oldu.

TÜRKİYE SANAT KURUMU OLUŞTURULUYOR

Sanat projelerinin değerlendirilmesi, desteklenmesi ve yaptırılması için idari ve mali özerkliğe sahip, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Türkiye Sanat Kurumu kurulacak. Kurumun karar organı ‘Türkiye Sanat Kurulu’ olacak. Kurul 11 üyeden oluşacak. Kurul üyelerinin altısı desteklenen farklı sanat dallarından birer temsilci olarak Bakanlık tarafından seçilecek. Kurul üyeleri Kültür Bakanı’nın teklifi üzerine bakanlar kurulu kararıyla atanacak. Görsel ve işitsel yapımlar ile tiyatro, opera, bale, dans, halk dansları, uyarlamalar, müzik, plastik sanatlar ve geleneksel sanat dallarında kültür ve sanata katkı sağlayacak nitelikteki projelerin desteklenmesine kurul karar verecek. Ayrıca kurul gerekli görürse hizmet alımı yoluyla da projeler yaptırabilecek. Özel nitelikteki proje ve yapımlar ile yaşayan insan hazinelerinin ve maddi desteğe ihtiyacı olan sanatçıların doğrudan desteklenmesine de kurul karar verecek. Üstün yetenekli çocukların eğitimi konusundaki destek için de kurul kararı belirleyici olacak.

PROJELERE EN FAZLA YÜZDE 50 DESTEK VERİLECEK

Kurul projeleri değerlendirirken tiyatro, müzik, opera, bale, dans, halk dansları, uyarlamalar, diğer görsel ve işitsel sahne sanatları, plastik sanatlar ve geleneksel sanatların geliştirilmesi-yaygınlaştırılması, çağdaş ve verimli bir iletişim ortamının oluşturulması gibi kriterlere dikkat edecek. Kurulca verilecek destek miktarı, projenin yüzde 50’sini geçemeyecek. Kurulun gelir kaynaklarının başında ise Milli Piyango İdaresi olacak. Bilet gelirlerinin bir kısmı kurul bütçesine gidecek.

Oluşturulan Kurul, geleneksel Türk tiyatrosunu geliştirme desteği adı altında sanatın muhafazakârlaştırılması tartışmalarının altını dolduracak. Ayrıca, yazım desteği, salon, sanat galerisi-sergi salonu desteği, sahneleme ve sergileme desteği adı altında destekler verilecek. Destekleri amaç dışı kullananlardan ise verilen destekler geri istenecek.  

SANATÇILAR EMEKLİLİĞE TEŞVİK EDİLECEK

Devlet bünyesinde görev yapan ve yaş haddinden emekliliğine az kalan sanatçılar için teşvikli emekli ikramiyesi olacak. Yaş haddinden emekliliğine en fazla üç yıl kalanlara yüzde 40, üç-altı yıl kalanlara yüzde 50, altı yıldan fazla kalmış olanlara yüzde 60 fazla ikramiye ödenecek.


TASLAĞIN YASALAŞMASI ŞUNLARI ÖN GÖRÜYOR:

* Devlet Tiyatrosu ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Kanunu yürürlükten kalkacak. Kurumlara ait bina, tiyatro ve opera salonları Türkiye Sanat Kurumu’na devredilecek.
* Kültür Bakanlığı, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü sanatçılarından en az 15 yıl görev yapmış konservatuar mezunları, isterlerse konservatuar ve güzel sanat fakültelerine öğretim görevlisi olarak atanabilecek.
* Taslak yasalaşırsa Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nde genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı ve şube müdürü kadrolarında olanların görevi bitecek.
* Taslağın yasalaşmasının ardından büyükşehir ve il belediye bütçelerinde de sanat faaliyetlerinin desteklenmesi için ödenek ayrılması zorunluluğu gelecek.
* Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüklerinde istihdam edilmekte olan ‘sanatkâr memur’ unvanlı sözleşmeli personel, pozisyonlarıyla birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmiş sayılacak.
* Kültür ve Turizm Bakanlığı veya bağlı kuruluşlarında çalışan sanatçılar da il kültür müdürlüklerine aktarılacak. Bu personele aylık sözleşme ücretlerinin dört ikramiye ve iki teşvik ikramiyesi hariç kısmı aylık olarak ödenmeye devam edilecek. Sanatçılar, izin almak kaydıyla sanatsal faaliyetlerde çalışabilecek.


Taslağı gazetemize değerlendiren Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) Başkanı Tamer Levent, Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi’nin isminin ve varlığının tamamen kaldırılmayı amaçlandığını söyledi.

Levent, senelerdir birçok taslağın var olduğunu, şimdiki taslağın da işlemeyecek bir yapıyı getireceğini belirtti. Levent, yeni bir yapının oluşması için ilgili örgütlerle birlikte Kültür Bakanlığı’nın bir araya geldiği bir kurultay yapılmasını talep ettiklerini dile getiren Levent, şu ana kadar bin 500 imza topladıklarını, yeteri kadar imzanın toplanmasının ardından da taleplerini Bakanlığa ileteceklerini söyledi. Üniversitelerden ve sanatçılardan görüş alınmadan hareket edilmesini eleştiren Levent, “Başbakan geçen yıl sanatçının memuru olmaz dedi. Biz de aynı şeyi düşünüyoruz. Mevcut 657, Fikir ve Sanat Eserleri Üretme Kununu’yla çelişiyor. Biz yıllarca telif haklarının mücadelesini verdik, taslakta özlük haklarının tanımı dahi yok. 657’nin altında özlük hakları var fakat sanatçılara yönelik hiçbir şey yok. Özerklik denen kavram oluşturulacak olan Kurul’la ortadan kalkıyor. Kurulun altısı sanat alanlarından gelecek fakat bunu da Bakanlık seçecek. Ayrıca beş bürokrat da yine Bakanlık tarafından kurula atanacak. İşleyiş bütünüyle arapsaçına dönecek. Özerk bir yapı oluşturacaklarını söylüyorlar kurulda beş Bakanlık bürokratı olacak. Nasıl özerk bir kurul olacak bu? Başbakan’ın sık kullandığı bir söz var “Attan düşmeyen, attan düşeni anlamaz” diye. Attan düşen sanatçıları, attan düşmeyen bürokratlar nasıl anlayacak” dedi. (Ankara/EVRENSEL)


'E EYLİ ALA ULA AMBİRLEYLİ AP UP'TAN 'TÜRKİYE SANAT KURULU'NA...

Üstün Akmen

Durum hiç açıcı değil!
Demek ki, ödenekli tiyatrolarda bundan böyle kadrolu oyuncu alınmayacak, sadece sözleşmeli oyuncu çalıştırılacak, emekliliği gelenler emekli olmaya özendirilecek, mevcut kadrolu oyuncular bir havuzda toplanacak.
Oysa bilenler biliyor ki, kadrosu olmayan kurum, tasfiye halindeki bir kurumdur.
O halde amaç: Ödenekli tiyatroların tasfiyesi…
Emekliliğe özendirilmeyle de yıllar içinde oluşmuş olan mesleki birikim, deneyim ve usta çırak ilişkisini ortadan kaldıracaklar.
Ne kazanacaklar?
Her ödenekli sanat kurumunun prodüksiyon tiyatrosuna dönüşmesini sağlayacaklar!

DEVİR ŞAPŞALLIĞI

Oyunculuk sanatı, akademik tiyatro anlayışından uzaklaşacak.
Emekli olmayan oyuncular bir havuzda toplanacak, sanatımızı özelleştirme sevdalıları sanatçılarımızı taşeronlaştıracak, özel projelerle sanatçıyı da rant kapısı yapacak.
Bundan sonra kuruma sınav karşılığı kadrolu sanatçıların alınmayacağı gerçeğine gelince: Oyun başına dışarıdan temin edilecek sözleşmeli sanatçılarla iş kotaracaklar. Bu konumda çalışmak isteyenlerin, yönetim kadroları karşısında biat kültürüyle mesleklerini icra etmelerini sağlayacaklar.  
Haaa… Bir de sahnelerin Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nden alınıp valiliklere ya da il kültür müdürlüklerine devredileceği şapşallığı var!
Sahnesiz bir kurumun ne hale geleceğini varın siz hesap edin, ister ağlayın, isterseniz gülümseyin.
Yeter ki şapşallığa ortaklık etmeyin!

MUHAFAZAKÂR SANAT

Diğer taraftan, Devlet tiyatrolarına bağlı bölgelerin özel idarelere ya da belediyelere devredilmesi söylentileri ise trajedinin bambaşka boyutu...
Geçtiğimiz aylarda gazetede okumuştum, Başbakanımız Efendimiz Devlet Tiyatroları’nda son on yılda sergilenen oyunlar hakkında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bilgi istemişti.
Neden istemiş, niçin istemiş olabilir sizce?
Sizi bilmem ama bence, Başbakanımız Efendimizin repertuarla ilgili de sıkıntısı belirmişti.
Muhafazakâr sanatın gündeme alınması hususu gündeme getirilmişti.  
Kurumun varlığının ortadan kaldırılmasına yönelik tavır belirginleştirilmişti.
5441 sayılı yasanın sağladığı tüzel kişiliğin ortadan yok edilmesi amacı öne çekilmişti.
Yani bütün bu çalışmalar, çabalar muhafazakâr sanat tutkusundan esinlenilmişti.  
Aslında, sanatın önüne “muhafazakâr” sıfatını takmalarındaki amaç, “sağcı sanat yapıtları üretmek” değil, var olan sanatın kendilerince beğenilmeyen taraflarını budamaktan ibaretti.
Siyaset ve ekonomi alanında at koşturdukları meydanın kültür-sanat alanına da yayılmasıydı istedikleri.  

SANATIN OLUŞMASI

Şimdi!
Sanat kurumlarının yeniden yapılandırılması sürecinden anlaşılan şu ki,  tiyatroyu da rant alanına teslim etmeyi planlıyorlar. “Devletin tiyatrosu mu olur” diyorlardı ama şimdi ellerinde tuttukları devletin kontrol mekanizmasına gereksinim duyuyorlar.
Çünkü hegemonyayı sağlayacak kültür-sanatı elde etmeyi amaçlıyorlar.
Aynen neo-liberallerin “devlet ekonomiden çekilsin, işleri piyasaya bıraksın” demeleri gibi!
Sonrasında her başları sıkıştığında devletin müdahale edip emekçilerin sırtındaki yükü artırmasını ve halkın parasının toplandığı hazinedeki varlığın zenginlere aktarılmasını istedikleri gibi!  
Oysa bilmedikleri şu ki, sanatı kimse oluşturamıyor!
Sanat, Başbakanımız Efendimiz istemese de oluşuyor, o istedi diye asla oluşmuyor.
Oysa şöyle bir bakın Allah aşkına, “muhafazakâr sanat oluşturmalıyız” diyenler bugüne değin sinemada yok, ana akım kitaplarda yok, dizilerde yok, tiyatroda yok, plastik sanatlarda yok, psikolojide yok, reklamcılıkta yok.
Basında iktidar desteği ile asalak olarak varlar.  
Veee doğal olarak “geleneğe” sığınıyorlar.
Kültür-sanatın insanlığın bir bütün olarak tarihi birikiminin ifadesi olduğunu hâlâ anlayamadılar, bilmiyorlar.  
Bu arada tiyatro, opera, bale sanatçıları da: “Bir süredir varlık nedenine yapılan saldırıların ve nihayet bu bilginin karşısında ayağa kalkmayan, sesini esirgeyen, hesap sormayan, sözün kısası demokratik direncini göstermeyen herkes sanatçı-manatçı değil, bordrolik memurdur. Eh, o zaman da bu haberde öngörülenlerin tamamını hak etmişlerdir” diyen Yücel Erten’i hiç kuşkum yok ki haklı çıkarıyorlar. 

ÖNCEKİ HABER

Emek'e çifte buldozer

SONRAKİ HABER

Müzakere sürecine Avrupa’dan destek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...