11 Mayıs 2013 17:30

Bangladeş’te bir mendil niye kanar?

“Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri.”Edip CanseverBu yazı yazıldığında Bangladeş’in başkenti Dakka’da yıkılan binadan çıkartılan ölü tekstil işçisi sayısı bini geçmişti. Kapitalizm kendi rekorlarını kırdı Asya’da. 8 katl

Bangladeş’te bir mendil niye kanar?
Paylaş
Elif Görgü

Edip Cansever

Bu yazı yazıldığında Bangladeş’in başkenti Dakka’da yıkılan binadan çıkartılan ölü tekstil işçisi sayısı bini geçmişti. Kapitalizm kendi rekorlarını kırdı Asya’da. 8 katlı bir binaya 1038 ölü işçi sığdırdı. Fabrikanın duvarları arasında ezilmekten kurtulanların büyük bir kısmı, tekstil makinalarında ömür öğütmeye geri döndü bile belki.

18 yaşındaki Shapla dönemeyenler arasında. Yıkılan binadan sağ kurtulan Shapla’nın artık bir kolu yok. Çok üzgün. Ama sevdiklerini sıkıca kucaklayamayacağı için değil, tek koluyla kimse ona iş vermeyeceği için...

KADINLARIN SIRTINDA YÜKSELEN TEKSTİL

Bangladeş, 1971 yılında Pakistan’dan bağımsızlığını ilan eden, 150 milyon nüfuslu bir Asya ülkesi. İşgücünün çoğu tarım sektöründe, çay ve pirinç üretiminde çalışıyor. Ülkede bağımsızlıktan önce tek bir tekstil fabrikası vardı. Bağımsızlıktan sonra ilk fabrika ise 1976 yılında açıldı. Ardından tekstil patlaması yaşandı. O ilk fabrikadan 37 yıl sonra bugün, ihracatın yüzde 85’ini tekstil sektörü oluşturuyor. 4 bin 825 tekstil fabrikasında 3 milyonu aşkın işçi çalışıyor. İşçilerin yüzde 85’i kadın. Kadın işçilerin yaşları 18 ila 30 arasında değişiyor.

Tekstil sektörü genç kadın işçilerin sırtında yükseliyor ve sonra yine gelip onların sırtlarına yıkılıveriyor işte.

O GÜN İŞÇİLER BENETTON İÇİN ÜRETİM YAPIYORDU

1980’den sonra ekonomik reformlar yapılmış ülkede. Pakistan’la ipleri koparan Bangladeş o ipleri binlerce tekstil işçisine dokutarak Avrupa emperyalizmine bağlamış. Kimin kolu, kimin bacağı, kimin mezarı sıkışmış o iplerin arasına, orası pek ilgilendirmemiş medeni Avrupa’yı.

Bangladeş ekonomisi yabancı yatırımlara açılmış, özelleştirmeler başlamış ve tabii ki gelsin patronlara vergi afları, teşvikler; ucuz fabrika binaları, ucuz emek ve ucuz ölüm günleri...

Bugün doğrudan yabancı yatırımların üçte biri başta İngiltere olmak üzere Avrupalı şirketlere ait. Bangladeş’in yıllık 20 milyar dolarlık tekstil endüstrisinde üretimin yüzde 60’ı Avrupa ülkeleri için yapılıyor. Bangladeş’te tekstil fabrikalarıyla anlaşmalı olan 40 kadar batılı ünlü marka var. Bunlar arasında H&M, JC Penney, Gap Inc, Inditex, Levi’s, Marks&Spencer, Tesco, Target, Nike, Primark ve Benetton bulunuyor.

Bu arada o 24 Nisan sabahı saat 08.30’da, 8 katlı Rana Plaza yıkıldığı sırada işçiler, İtalyan devi Benetton için üretim yapıyordu. Benetton, Rana Plaza’daki tekstil fabrikasıyla iş yaptığını reddetmişti ancak daha sonra kabul etmek zorunda kaldı. “Benetton’un birleşmiş renkler”i, o renkleri sabahın köründe birleştirmek için can veren işçilerle birlikte enkaz altında kaldı.

SALDIRI DA YÜKSELİYOR MÜCADELE DE

Toprağın kökü sen şimdi baş kaldır! Her şeyi kaybetmiş durumda iken korkacak ne var? Açlığın gücü ile fethedeceğiz Neşe dolu dünyayı. Arkadaşım biz yaratacağız. Soyguncu-Kral başını eğ, eğil. Medeni dünya buna hayretle baksın Biz toprağın kökü olanın gücüne...

Şiirin sahibi, Bangladeş’in “asi şairi” Nazrul, bağımsızlığı için mücadele ettiği ülkesinin, duvarları işçilerin üzerine çöken bir tekstil hapishanesine dönüştüğünü hiç görmedi.

Bugün enkaz başında ölülerinin nöbetini tutan 3 milyon Bangladeşli tekstil işçisi de tüm bu yaşananlara sessizce boyun eğmiyor elbette; açlığın gücüyle, soyguncu krallara karşı sanayi bölgelerini fethediyor zaman zaman.

1984 yılında kurulan Ulusal Tekstil İşçileri Federasyonu’nun bugün 1000 fabrikada işçi komiteleri bulunuyor. Sendika son 7 yılda üye sayısını ikiye katladı. 2010 yılında yükselen asgari ücret mücadelesinde de önemli rol oynadı. Oldukça çatışmalı geçen grevler ve ayaklanmalar sonucunda asgari ücrete 4 yılda ilk defa zam yapıldı. Ancak asgari ücret, açlık sınırını bile geçmiyor henüz.

“Sessizlik, kirlerini süpürüp yürüyünce fırtına olur” demiş Bengal asıllı bir diğer ünlü şair Tagore. Bangladeş’te kapitalizmin işçi katliamlarına dönüşen vahşiliği, işçileri geçici sessizliklerini süpürüp fırtınaya yürümeye zorluyor...


SANAYİ İÇİN ÖZEL POLİS GÜCÜ KURULDU!

2007 yılında Bangladeş’te hükümet olağanüstü hal ilan etti. Tüm sendikaları ve işçi haklarını askıya aldı. İşverenler bu durumu fırsat bilerek sendika liderlerinin tutuklanması, sendikaların dağıtılmasını provoke etti. Patronların tuttuğu çeteler, işçiler arasında terör estirdi. Tekstil bölgelerinde örgütlenmek isteyen işçilere şiddet olağan hale geldi. Olağanüstü Hal 2008 Aralık’ına kadar sürdü. Sonra herhalde patronlar “çete maliyetini” çok yüksek bulduklarından olsa gerek, devlet kendi çetesini kurdu tekstil fabrikalarında. 2006’da başlayan ve 2010 yılında yükselen işçi eylemleri nedeniyle ve patronların talebi üzerine hükümet, sanayi bölgelerinde istihdam edilmek üzere yeni bir polis gücü oluşturdu. Bunlara Sanayi Polisi deniyor ve tek görevleri “tekstil endüstrisini zarar ettirmek isteyen” işçilere engel olmak! Eylemlere saldıran Sanayi Polisi işçileri öldürmekten de çekinmiyor.

Bunlardan biri 2012 yılında öldürülen Bangladeş İşçi Dayanışma Merkezi yetkilisi Aminul Islam. Kaçırılan Islam’ın işkence görmüş cesedi günler sonra bulundu.


BANGLADEŞ’te en alttakiler arasında 3.5 milyon hazır giyim işçisi var. 350 sandalyeli Bangladeş Meclisinde ise 30 milletvekili aynı zamanda tekstil patronu. Tekstil sanayi için de kanunları işte onlar çıkartıyor. Daha az ekonomik güce sahip olan birçok patronun da hükümetle ciddi ilişkileri bulunuyor. Örneğin yıkılan Rana Plaza’nın sahibi Mohammed Sohel Rana, iktidardaki Avami Partisinin bölgedeki yerel gençlik liderlerindendi.

İşçi sendikalarıyla ilişkileri bulunan Bangladeş İşçi Dayanışma Merkezi yetkililerinden, Babul Akhter, bir gazeteciye, tekstil patronlarının yarısının şu veya bu şekilde güçlü politik bağlantıları olduğunu, asgari ücretin düşük kalmasında bu bağlantıların önemli rol oynadığını söylüyor.


AYDA 140 SAAT FAZLA MESAİ

SENDİKALARIN hesabına göre tek başına yaşayan bir işçi için bile açlık sınırı ayda 42 avro. Ancak asgari ücret 25-38 avro arasında değişiyor. Bangladeş yasalarında resmi çalışma saati günde 8 saat. Buna rağmen çalışma süreleri 15-16 saatin altına düşmediği gibi genellikle fazla mesai de ödenmiyor. 41 fabrikadan 1000 kadın işçiyle yapılan bir ankete göre, işçilerin yüzde 32’si ayda 140 saat fazla mesai yapıyor. Diğer bir yüzde 30’u ayda 60-100 saat arası, yüzde 14’ü de 40 saatten az fazla mesaiye kalıyor.  Bangladeşli işçilerin çoğu banka kredileri ve kredi kartlarıyla yaşamaya çalışıyor.

İş kazalarına gelince 1990’dan bu yana 33 büyük tekstil fabrikasında yangın çıktı, 400 işçi öldü. 24 Kasım 2012’de Tazreen fabrikasında çıkan yangında 112 kişi yaşamını yitirdi. Rana Plaza’nın enkazından çıkan ceset sayısı ise 1000’i geçti.

ÖNCEKİ HABER

Kaybedecek bir şeyi olmadığı yerde insanın derinliği ortaya çıkıyor

SONRAKİ HABER

Şimdi çözüm zamanı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...