Kamu işçisinin kazanımı ancak kendi eseri olabilir
“Sermaye ve hükümetin ücret artışı yüzde 35-40 bandına raptedilmeye çalışılmaktadır. Kamu işçisi inisiyatifi ele almadığı takdirde bu akıbetten kaçamayacaktır."

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel
Seyfi Selçuk
600 bin kamu işçisini kapsayan TİS görüşmeleri hükümetin “sefalet zammı” dayatması nedeniyle tıkanmış bulunuyor. Türk-iş ve Hak-İş’in yüzde 90 ücret artışı talebine hükümetin ilk altı ay için yüzde 16 artış önerisiyle -ki ardından dalga geçer gibi bu rakamı bir puan artırarak revize etmesi- sürecin kamu işçisi bakımından ne kadar netameli geçeceğini daha baştan belli etti. Nitekim hükümetin kabul edilemez bu tutumu karşısında başta Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay olmak üzere konfederasyonlar (Türk-İş- Hak-İş) ve bağlı sendika yönetimleri el mahkum halde grevin kaçınılmaz olacağını belirterek hükümetten anlayış göstermesini talep ettiler. Konfederasyon ve sendikalar bir yandan da bu temelde “Hükümet üzerinde baskı oluşturmak” üzere belirli süre iş bırakmadan (Üretimi durdurma) AKP il ve ilçe örgütlerinin önüne yürümeye bir dizi eylemler örgütlemeye yöneldiler. Ne ki sendikaların örgütlediği -üretimi durdurmak dışında- protesto amaçlı bu yürüyüş ve eylemlere işçiler çok az katılım gösterdiler/gösteriyorlar. Belirtmek gerekir ki -tahmin edileceği üzere- kamu işçisinin konfederasyon ve sendikaların bürokratik yönetimlerine duydukları güvensizliğin sonucu ortaya çıkan bu yaklaşım TİS’in işçilerin çıkarları temelinde bağıtlanabilmesi bakımından oldukça sorunlu ve kaygı vericidir. Öyle ki kamu işçisi TİS’in selameti açısından inisiyatifi ele alması gereken en kritik anda geri bilincin ve sol sekterizmin etkisiyle fiilen bundan ricat etmekte ve amiyane tabirle meydanı sendikal bürokrasiye terk etmektedir. Hayatın sahiciliği karşısında bu tutumun “Bindiği dalı kesmek”ten bir farkı yoktur.
Dün bugünü koşulladı
Öncelikle bu noktaya nasıl gelindiğini unutmamak gerekir. Hatırlansın. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının reel alım gücünü sürekli eritmesi karşısında daha 2024 yılının ikinci çeyreğinden başlayarak kamu işçileri ek zam talebiyle harekete geçti, bu temelde çeşitli türden eylemlere yöneldi. Konfederasyon ve sendika yönetimleri reel kayıpların TİS sürecinde giderileceğini belirterek eylemlerin önünü alabildiler. Hesapları işçilerin taleplerini zamana yayarak sündürmekti. Ama öyle olmadı. İşçilerin baskısı sonucudur ki, örneğin Harb-İş işverene sunduğu TİS önerisinde yüzde 140, Yol-İş yüzde 100 ücret artışı talep etti. Yine kimi sendikalar yüzde 100 ila yüzde 130 arası tekliflerle TİS görüşmelerine başladı. Zira konfederasyonların KÇP’de yüzde 90 talep etmiş olması tek tek sendikaların kendi TİS sürecini yürütmesine engel değil. Özetle TİS sürecini bugünkü noktaya kamu işçisinin sürecin başlangıcından itibaren inisiyatifi bütünüyle sendika yönetimlerine terk etmeyen tutumu getirmiştir. Gelinen aşamada hükümetin yüzde 16-17 gibi rakamlarla el göstermesi kimseyi yanıltmamalıdır. Özel ya da kamu sektörü olsun sermaye ve hükümetin ücret artışı “Şimşek programı”yla uyumlu olacak biçimde yüzde 35-40 bandına raptedilmeye çalışılmaktadır. Kamu işçisi inisiyatifi ele almadığı ya da tümüyle konfederasyon ve sendika yönetimlerine bıraktığı takdirde bu akıbetten kaçamayacaktır. Edilgenlik hem hükümete hem de sendikal bürokrasiye manevra alanı açacaktır.
Mücadeleyi örgütlemek, grevi örgütlemek
Kamu işçisi şunu unutmamalıdır: Hükümetin ve sermayenin tavrı ortadadır. Konfederasyon ve sendika üst yönetimlerinin ne yapacakları ise üç aşağı beş yukarı geçmiş deneylerle tahmin edilebilir durumdadır. Dolayısıyla kamu işçileri alacakları tutumla bir bakıma kendi kaderlerini kendileri belirleyecektir. Görünen köy kılavuz gerektirmezmiş. Şayet konfederasyon ve sendika yönetimleri son dakika golü olarak bir ihanet belgesine imza atarak bir oldubittiye getirmedikleri takdirde -ki işçiler buna izin vermemelidir- süreç grevle ve onun sonuçlarıyla noktalanacaktır. O aşamada birinci olarak savunma sanayi (Harb-İş) başta olmak üzere kimi iş kolları bütünüyle ya da kısmi grev yasağı kapsamındadır. İkinci olarak Saray rejiminin grev sicili ortadadır ve muhtemelen grevleri erteleyecektir -fiili yasaklama-. Kamu işçileri bu gelişme karşısında ne yapacaktır? Metal işçilerinin yolunu izleyip yasakları tanımayarak grevleri fiili olarak sürdürecek midir? Kazanmak istiyorsa bunu yapmalıdır. Zira sendikal bürokrasinin yasakların arkasına sığınacağı gün gibi aşikardır. Gelgelelim kamu işçisi mevcut halde bunu nasıl gerçekleştirebilecektir? Gelinen yerde en can alıcı soru/sorun budur. Halihazırda kamu işçileri grev aşamasında gerçek anlamda örgütsüz ve hazırlıksız durumdadır. Grev kararı almak, greve çıkmak ancak bir başlangıçtır. Başarılı olabilmek için grevin tepeden tırnağa örgütlenmesi her gelişmeye yanıt verecek biçimde yeniden yeniden örgütlenmesi gerekir. En başta grev alanı (fabrika ve işletmeler) yalnızca grev gözcülerine bırakılmamalı, terk edilmemeli, işçiler için bir okula dönüştürülmelidir. İşçiler serbest iradeleriyle grev komitesini ve ona bağlı çalışacak “basın yayın, propaganda”, “dayanışma”, “mali”, “güvenlik” vb. komitelerini seçimle belirlemelidir. Grev komitesi grev boyunca en yetkili kurum olmalıdır. Unutmamak gerekir ki işçilerin grevine yönelik saldırganlık salt yasaklamalar ve fiili müdahalelerle sınır kalmayacak, kara propagandayla ideolojik olarak da mahkum edilmeye, emekçi halk yığınları nezdinde itibarsızlaştırılmaya çalışılacaktır. Bunun en son örneği İzmir’de 23 bin belediye işçisinin grevi sırasında yaşandı. İşçiler hazırlıksız yakalandı ve kara propagandayla desteklenen kuşatmayı yaramayarak geri çekildiler.
Üretimden gelen güç ve bunun dolaysızca devreye sokulması olan grev eylemi hiç şüphesiz işçi sınıfının sermaye ve burjuvaziye -ve onun iktidarlarına- karşı en etkili silahlarının başında gelmektedir; ve fakat içinin dolu olması koşuluyla. Bu yüzdendir ki kamu işçileri deyim yerindeyse “Pireye kızıp yorganı ataşe atma”malıdır. İnisiyatif alarak eylemlerin en güçlü biçimde geçmesini sağlamalı olası bir grevi en örgütlü biçimde hayata geçirecek hazırlıklara şimdiden girişmelidir. Gelinen yerde salt sendika bürokrasisine yönelik çakmaların bir getirisi yoktur. Tersine sendikacıları da işin içine çekecek bir irade azim ve kararlılık gösterilmelidir.
(Evrensel)
Evrensel'i Takip Et