Yeni kuşak kamu işçisi yaşayarak öğreniyor
“Başta kamu işçileri olmak üzere tüm işçilerin ve halkın ortak mücadelesinin sonuç vereceğini, bugünkü deneyimsiz işçi kuşağı öğrenecektir, öğrenme aşamasındadır.”

Fotoğraf: Evrensel
Demiryol-İş üyesi bir işçi
Ankara
600 bin kamu işçisini ilgilendiren kamu çerçeve protokolünde (KÇP) çalışma bakanı son teklifi bu hafta vereceğini açıklamasına rağmen teklif verilmedi. Kamu işçisine yapılan ilk iki teklif de işçiye hakaret etmek ve alay etmekten başka bir şey değildi. Kamu işçileri sözleşme görüşmeleri başlamadan önce geçmiş dönem kayıplarının karşılanması için bu dönem yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret talebinde ortaklaşmıştı. Kamu işçisinin kararlığı, kamuda örgütlü olan Türk-İş ve Hak-İş Konfederasyonlarının ortak hazırladıkları taslağa kısmen olsa da yansımıştı. Fakat gelinen noktada; uzun yıllardır yerli ve milli üretim propagandası yapan tek adam iktidarı, ülke ekonomisine milyarlarca lira değer katan 600 bin kamu işçisini yok saymaktadır.
Geçtiğimiz haftalarda Türk-İş’in açıkladığı eylem planına eksiksiz katılmaya çalışan kamu işçileri en baştan itibaren eylemse eylem, grevse grev diyerek çözümü yüksek sesle haykırmıştı. İşçiler sendikal bürokrasinin, işçileri oyalamak üzere aldığı kararların da farkında. Bu sebeple işçiler katıldıkları eylemlerde “hükümet istifa”, “Vur vur inlesin hükümet dinlesin” ve “Ankara Ankara duy sesimizi bu gelen işçinin ayak sesleri” sloganlarıyla aslında esas muhatabın iktidar ve Erdoğan olduğunu işaret etmekteydi.
Ülkenin her yerinde yapılan eylemlerde, -üstelik sendikal bürokrasinin özellikle kaçınmasına rağmen- bu sloganların atılması, kamu işçilerinin hızlı bir öğrenme sürecine girdiğini de gösteriyor. Örneğin benim iş kolumda ilk yaptığımız eylemle son yaptığımız eylemde görünür ayrımlar vardı. Artık bu iktidarın miadının dolduğu, ülkenin uçuruma sürüklendiği hem son eylem esnasında hem de ertesi gün iş yerlerinde yüksek sesle birçok işçi tarafından söyleniyordu.
Diğer taraftan KÇP’de yetkili olmasına rağmen kamu işçisini ortada bırakan, sessiz sedasız tutumuyla işçiyi tedirgin eden, sıkıştığı son aşamada “yemek boykotu” ve “İş yerini terk etmeme” kararı alan Hak-İş bürokrasisi de tek adam iktidarının ekmeğine yağ sürmektedir. Zaten uzun yıllardır iktidarla yakın ilişkisinden kaynaklı belediyelerde, kamu kurumlarında adeta işçinin başında kılıç sallayarak örgütlenen Hak-İş, bugüne kadar pratiğiyle genç kamu işçilerini sendikalardan uzaklaştırmış, güvenlerini zedelemiştir. Elbette işçilerin Türk-İş yönetimine güvensizliği olsa bile, mücadeleci işçilerin bu karanlığı aydınlatma görevi üstlenmeye başladığını söyleyebilirim.
Bir yandan da bu eylemler bazı yönleriyle 1989 Bahar Eylemleri sürecini hatırlatıyor. Ancak kamu işçilerinin çoğunluğunun 15 yıllık, ortalama 25-45 yaş aralığında olmaları ve eylem/mücadele konularında deneyimsiz, tecrübesiz olması şu an için sendikal bürokrasiyi ve tek adam iktidarını fazla tedirgin etmiyor. Fakat bu devranın böyle gitmeyeceğini, bunun için başta kamu işçileri olmak üzere tüm işçilerin ve halkın ortak mücadelesinin sonuç vereceğini bu deneyimsiz işçi kuşağı öğrenecektir, öğrenme aşamasındadır.
Kamu işçilerinin bugünkü mücadelesi; toplumun diğer kesimlerini oluşturan asgari ücretliler, metal işçileri ve kamu emekçilerinin mücadeleleriyle birleşmezse kazanım elde etmemiz mümkün değildir. Çünkü Saray uyguladığı ekonomik programıyla işçi sınıfını topyekûn daha fazla sömürmenin, bir avuç vahşi kapitalistin kârını artırmanın peşindedir. Tek adam iktidarının ve sermayenin bu programını yok etmek için örgütlenmekten, siyasal olarak mücadele etmekten başka şansımız yoktur.
(Evrensel)
Evrensel'i Takip Et