Ege’nin iki yakası yanıyor: Sebebi ormanların ranta açılması
Ormanlık alanlar ranta açıldıkça korunmasız kalıyor. Erdoğan ve Miçotakis hükümetlerinin izledikleri rant politikalarıyla Ege’nin her iki yakasında da yangınlar sona ermiyor.

Fotoğraf: DHA
Seyit Aldoğan
[email protected]
Atina – Yaz aylarına girilmesiyle Yunanistan ve Türkiye’de meydana gelen orman yangınları yeniden gündem oldu. Her iki ülkenin ilgili bakanlıkları ve yetkili kuruluşları geçen yıldan hiç farklı olmayan klişe açıklamalarla sorumluluktan kaçma manevraları yapıyor. Yangınlar yüz binlerin belki de milyonların yaşamını karartıyor ve geri dönüşsüz biçimde doğayı tahrip ediyor. İktidarlarsa politikaların tartışılmasının önüne geçecek demagojik ve yalan gerekçelerle sorunun temellerinden kopuk tartışmalar gündeme getiriyor.
Yüz ölçümünün yüzde 60’ından fazlası ormanlık alan olarak tanımlanan Yunanistan’da son yıllarda meydana gelen yangınlarda 200’den fazla yurttaş ve itfaiyeci öldü, 15 milyon dönümden fazla alan yandı, yüz binlerce dönüm ürün yok oldu, on binlerce hayvan telef oldu, binlerce insan evsiz kaldı.
Ormanlık alanlar ranta ve yangına açık
Değişik hükümetlerce izlenen politikaların üzerine sünger çekilirken yangınları “Kaçınılmaz doğal afetler” olarak gösteren söylemler ön plana çıkarıldı. Bazen “Doğa intikam alıyor” şeklinde mistik açıklamalar yapıldı, bazen “Felaket önlemlerin boyutlarını aşan büyüklükte” dendi. Ya da ilgili kurumların bazı yöneticileri günah keçisi yapılarak sorumluluklardan kaçıldı.
Oysa gerçekler, toplumsallaştırılması gereken ormanlık alanların sermaye sınıflarına peşkeş çekildiğini, rant alanlarına dönüştürüldüğünü ve korunmasız bırakıldığını ortaya koyuyor. Erdoğan ve Miçotakis hükümetlerinin izledikleri politikaların sonuçlarının Ege’nin her iki yakasında nasıl sonuçlara yol açtığı ortadadır. “Türkiye yüzyılının uçan ekonomisi”, “küresel güç” gecesi gündüzü olmadan yangınla savaşan itfaiyecilere 53 lira verirken, Yunan itfaiye emekçileri yıllardır taleplerinin karşılanmamasıyla geçim sorunlarıyla boğuşuyor.
“Küresel güç”, “bölge lideri” “güçlü ve istikrarlı ekonomi” propagandasından vazgeçmeyen hükümetler; yangın felaketlerinin önüne geçecek önlem ve politikaları uygulamamakta ısrar ediyor. Nedeni ise çok basit: Rant talebi ve maliyet hesabı. Özelleştirme politikalarından sosyal güvenliğe, eğitim ve sağlık hizmetlerinden ücretlere kadar izlenen politikalar doğanın korunması konusunda yeterli veri sunuyor.
Tüm sorumluluk halka yıkıldı
Son yıllarda Yunanistan’da ciddi doğal felaketler yaşandı. Hükümet ise özellikle başta itfaiye ve orman emekçileri olmak üzere sendikaların öne sürdüğü talepler yerine halkı doğal afetlere karşı ürün ve mallarını özel şirketlere sigorta etmeyi dayattı. Dev sigorta şirketlerine yeni sömürü alanları açıldı. Tarla, bahçe ve köy alanlarının kuru otlardan arındırılması halkın sırtına yıkıldı ve 500 avroya varan cezalar getirildi.
Ormanlık alanların korunması, önlemlerin alınması, gerekli donanımların sağlanması merkezi bütçeye yük ve yürütmeye sorumluluk yüklediği için ormanlık araziler bakanlığın sorumluluğundan çıkarılarak belediyelere verildi. Aynı hükümet NATO politikalarıyla silahlanmaya milyarlarca avro ayırmakta, dünyanın değişik bölgelerinde ABD-NATO ve AB’nin isteğiyle asker ve donanma bulundurmaktadır.
Aşağıdaki veriler ise kapitalizmin işçi-emekçi ve yoksul halk ile doğa karşıtlığını ortaya koyuyor. Yunanistan’ın yüz ölçümünün yarısından fazlası ormanlık alanken her 350 bin hektar ormanlık alana sadece 7 ormancı düşmektedir. AB istatistik kurumu Evrostat’ın verilerinde AB ülkeleri içinde 2021-2022 arasında 28 bin 1 orman çalışanı eksildi. AB ülkelerinin ortalama olarak orman yangınları için ayırdığı bütçe sadece yüzde 0.5 oranındadır. Bu oran 20 yıldır değişmiyor. İtfaiye emekçilerinin yayımladıkları verilere göre Yunanistan’da 4 bin 500 itfaiye elemanına ihtiyaç var.
Peki itfaiye emekçilerinin talepleri ve olması gerekenler nedir?
- Ormanların korunması ve yangınlara karşı yeterli bütçe ayrılması.
- Devlet kurumlarının ormanlık alanlara ilişkin gerekli etütleri yapması, yangınları önleme ve çevreyi koruma projelerinin yapılması.
- Eleman ve itfaiye emekçileri eksiğinin giderilmesi.
- Mevsimlik olarak alınan tüm itfaiye çalışanlarının kadroya alınması.
- Kesme ve ağaç sanayisi ile ilgili yasaların ormanları koruyacak biçimde yeniden düzenlenmesi. Talana izin verilmemesi.
- İtfaiye araçlarının modernleştirilmesi, gerekli araç ve gereçlerin alınması.
- Yangın söndürme uçaklarının alınması. Ormanların korunması ve yangınla mücadeleden belediyelerin değil hükümetin sorumlu olması.
- Ormanlar toplumsal mülkiyettir. Holdinglerin ve tekellerin yatırım ve kâr alanı olamazlar.
- Düzenli olarak çevre temizliği yapılması ve yangın tehlikesi oluşturan etkenlerin kontrol altına alınması.
- Doğal afetlerden kaynaklanan tüm zararların devlet bütçesinden karşılanması.
Her iki ülkede yaşanan yangın felaketleri, bu talepler göz önüne alınarak değerlendirilmeli. Felaketlerden sonra yapılan açıklamalar “Suçlunun güçlü olma” çabasından başka bir şey değildir. Erdoğan yönetimi, ormanlık alanlara düşen araç-gereç ve çalışan sayısını açıklamalıdır. Araç-gereç eksikliklerinin ne olduğu, etüt çalışmalarının sonuçları, alınan önlemler, sanayicilerin ormanlık alanlara yönelik yatırımları, kaç milyon dönümlük arazilerin peşkeş çekildiği, ormanlık alanları özelleştirme ve kâr alanına çeviren kaç yasa ve kararname çıkarıldığı şeffaf şekilde paylaşılmalıdır. Uçan Türkiye’nin kimleri uçurduğu o zaman daha iyi anlaşılacaktır.
Evrensel'i Takip Et