DEDAŞ 15 can aldı, bir yıl geçti: Bakım-onarım hâlâ yok, tahta direkler yerinde
Geçen sene DEDAŞ sebebiyle çıkan yangınlarda 15 kişinin can verdiği Diyarbakır’da değişen bir şey yok. Ahşap direkler duruyor, bakım-onarım çalışması yapılmadı, dosyanın iddianamesi dahi hazır değil.

Fotoğraf: Evrensel
Dilan Temiz
[email protected]
Diyarbakır’ın Çınar ve Mardin’in Mazıdağı ilçelerinde elektrik direklerinden çıkan ve 15 kişinin hayatını kaybettiği yangının üzerinden bir sene geçti. Ancak yangına neden olan koşullar ortadan kalkmadı. 1984’ten beri dikili duran bakım onarımı yapılmayan elektrik direkleri ölüm saçmaya devam ediyor.
Savcılık tarafından hazırlanan ilk bilirkişi raporu, güvenlik kameralarına yansıyan görüntüler ve tanık anlatımları yangınların elektrik hatlarından sızan elektrik ile başladığını doğrulamıştı. 14 bin 900 dekar alanı kaplayan yangınlarda 78 kişi yaralandı, bine yakın hayvan can verdi. DEDAŞ ise kusurunu kabul etmediği gibi kendini aklamak üzere delil yok etti.
Çınar ilçesindeki yangında ilk görgü tanıklarından olan ve gördüklerini anlattığı için DEDAŞ’ın dava açtığı İbrahim Eren, yangından önce bir önlem alınmadığı gibi yangından sonra da DEDAŞ’ın herhangi bir önleminin olmadığını söyledi.
"DEDAŞ yangından sonra da bakım onarım yapmadı"
Eren, “Bu eski altyapı, 1984’den kalma, tahta direkleri, alüminyum teller tamamen dökülmüş, çürümüş vaziyette. Bunlar zaten sürekli tehlike az ediyor.Yangından önce de sonra da biz bunu defalarca dile getirdik. Yangından sonra da ne yazık ki sonra herhangi bir değişiklik olmadı” dedi. “Zaten mevcut o altyapılar falan halen devam ediyor herhangi bir bakım, onarım falan yapılmadı” diyen Eren, “O tarihten sonra doğru dürüst elektrik de vermiyorlar açıkçası. Bizim köyde sanayi hattı yok. Bir fazı kesmişler, tarımsal sulama yapılamıyor. DEDAŞ’ın kurum olarak aldığı herhangi bir iyileştirici bir bakım onarımı yok” ifadelerini kullandı.
“3-4 aydır elektrik yok"
Elektrik kesintisinin keyfi bir uygulamaya dönüştüğünü ve 3-4 aydır hiç elektriklerinin Eren, “Biz de bilmiyoruz nedeni. Köyde tarımsal sulama tesisi olan bazı çiftçilerin haksız yere yazılan cezaları vardı. Zaten onların da cezayı ödeme durumları olmadığı için bunu bahane ederek üç fazdan birini kesmişler. Tarımsal sulama yapılamadığı gibi şu anda köydeki sondaj kuyusu şebekesini besleyen sulama şebekesi de o sanayi hattına bağlı olduğu için o da şu anda çalışmıyor. Köye tamamen biz kendi imkanlarımızla suyu tankerlerle falan götürmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
"İlgili yerler topu birbirine atıyor"
Eren, “İlgili yerlere defalarca gittik. Elektrik kurumunun Pınar'daki şubesi olsun, Diyarbakır'daki merkez binası olsun defalarca gittik. ‘Siz ya bu parayı ödesiniz ya da size elektrik yok’ diyorlar. Kaymakamın yanına gittik sağ olsun ilgileniyor da o da topu yine onlara atıyor. Yani siz artık kendi aranızda anlaşın. Bizim burada yapacağımız bir şey yok diyor” dedi.
Fotoğraf: Evrensel
"Suyumuz da kesik"
Suya büyük bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Eren, “Şu anda biz köylüler olarak çok zor durumdayız çiftçiler tarımsal sulama yapamıyor o başka ama yalnızca o değil biz de mağduruz. Temel yaşamımızı devam ettiremiyoruz. Yaşlısı var çoluk çocuğu var susuz yaşam mı olur? En azından bu köydeki yani köy şebekesini besleyen o tarafa bir hattın çekilmesi, köyün kuyusunu çalıştıracak kadar elektrik verilmesi lazım. Bu devirde 2025 yılında hala bir köyün susuz olması çok vahim bir durum” diye konuştu.
“Dava süreci hızlandırılmalı”
Köylüler olarak şu anda en büyük taleplerinin su sorunun bir an önce çözülmesinin yanı sıra dava sürecinin de hızlandırılması olduğunu vurgulayan Eren şunları söyledi: “Savcılık daha bu davayı kabul etmemiş. Geçenlerde karşı köyde Mazıdağı'nın Yücebağ köyünde. Oradaki yakınları vefat eden aileler dava açmışlardı. Bizim köyden de dokuz kişiyi tanık olarak göstermişlerdi. Ayın 23’ünde ifade verdik tanık olarak o kadar. Yani ifadelerimizde de yangının çıkış noktası olarak bizim köyün hemen altındaki demir direkle onun bir aşasındaki tahta direk arasındaki tellerden çıktığına dair ne gördüysek onu vurguladık. İkinci olarak da hemen ertesi günü sabah erken saatlerde, beş altı gibi bütün köylüler hastanelerde cenazelerle uğraşırken DEDAŞ'ın saha ekipleri gelip bu telleri değiştirmişler. Orda delilleri ortadan kaldırdılar onu da ekledik. Bunların sonuçlanması lazım artık bir yıl oldu.”
Özdemir: Soruşturma aklamaya yönelik yürütülüyor
Dosyada henüz bir iddianame hazırlanmış değil. Diyarbakır Barosundan Avukat Mehdi Özdemir, soruşturmada ciddi ihmallerin bulunduğunu ve Dicle Elektrik Dağıtım AŞ’nin (DEDAŞ) sorumluluğunun görmezden gelindiğini belirtti. Özdemir, “Toplanması gereken delillerin toplanamaması, bilirkişi raporlarının maddi gerçeği ortaya koymaktan uzak olması gibi durumlarla dosya aklamaya dönük sürdürülüyor” dedi.
Av. Mehdi Özdemir | Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
Av. Özdemir, soruşturma kapsamında bugüne dek dört bilirkişi raporunun hazırlandığını, ancak dördüncü rapora da itiraz ettiklerini söyledi.
Özdemir, “Bir soruşturma dosyasında olması gereken, toplanması gereken delil toplanmaması, fail tespitinin yapılamaması, bilirkişi raporlarının bilimsel ölçütlerden yoksun ve maddi gerçeği ortaya koymaktan uzak olması, bugün geldiğimiz aşamada on beş kişinin yaşamını yitirdiğim bir yangın faciasına ilişkin dosyanın failsiz ve başının aklanmasına giden bir süreci inşa ediyor” dedi.
Av. Özdemir, soruşturma kapsamında bugüne dek dört bilirkişi raporunun hazırlandığını, ancak dördüncü rapora da itiraz ettiklerini söyledi. Özdemir, "Savcılık, dosyada herhangi bir fail tespiti yapmadı. İlk iki rapor yangının elektrik tellerinden kaynaklandığını ortaya koyuyordu. Ancak üçüncü rapor, ön raporu hazırlayan elektrik bilirkişisinin de yer aldığı heyet tarafından hazırlandı ve yangının elektrikten kaynaklanmadığı yönünde görüş bildirildi. Bu rapor, DEDAŞ’ı aklayan bir nitelik taşıyordu” dedi.
“DEDAŞ delilleri ortadan kaldırdı”
Yangının çıktığı sabah DEDAŞ’ın olay yerindeki elektrik tellerine müdahale ettiğini belirten Özdemir, "Delillerin ortadan kaldırıldı. Buna rağmen üçüncü alınan raporda şu cümle yer aldı: “Elektrik tellerine yapılan müdahale delilleri ortadan kaldırılmamıştır, kaybettirmemiştir” Bakın bir bilirkişi raporunda bu husus yer almaz. Bilirkişi raporu dediğimiz esasında yangının neden kaynaklandığını tespite yöneliktir” dedi. Özdemir, bu raporu hazırlayan bilirkişi heyetini Bilirkişi Kurul Başkanlığı’na şikayet ettiklerini de hatırlattı.
"DEDAŞ bakım- onarım sorumluluğu dolayısıyla yangınlardan sorumlu"
Dördüncü raporun, Ankara’dan yeni heyetle hazırlandığını belirten Özdemir, “Bu raporda da yangının atmosferik olaylar nedeniyle çıkmış olabileceği belirtildi, yine üçüncü rapora atıf yapılmış” dedi. Özdemir, yangının çıktığı bölgede yaklaşık 35-40 yıldır bakım-onarım yapılmadığına dikkat çekerek, “Bugüne kadar biz tüm aşamalarda şunu belirttik; bir yangın elektrikten kaynaklı. İki esasında DEDAŞ'ın Köksalan Köyü ve civar köylerini yani yangından etkilenen köylerde yaklaşık 35-40 yıldır bir bakım onarım faaliyeti yürütmediğini belirttik. 35-40 yıllık bir mazisi olması yer yer arızalanmasına yer yer bu tarz elektrik kaynaklı yangın faaliyetlerinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu da esasen DEDAŞ'ın bakım onarım yükümlülüğünün ihlali sebebiyle çıkan yangınlardan sorumlu olması demektir” diye konuştu.
DEDAŞ’ın sorumluluğunun altını çizen Özdemir, “Bu açıdan bakıldığında aslında Köksalan köyünde çıkan yangında elektrikten kaynaklı olmadığı bile tespit edilse esasında bakım onarım yükümünü ihlal eden DEDAŞ'ın sorumluluğu yine kabul edilmesi lazım. Atmosferik olaylar da dahil olmak üzere DEDAŞ önleyici tedbirler almalıydı. Tedbirlerin alınmamasıyla rapor kendi içinde DEDAŞ’ın kusurunun tespit edildiğini bizlere göstermektedir” dedi.
"Yaşam hakkı ihlali söz konusu"
Soruşturma sürecine dair eleştirilerini sürdüren Özdemir, şunları kaydetti: “Olayın üzerinden bir yıl geçti, ancak hâlâ ne bir fail tespiti yapıldı ne de iddianame hazırlandı. DEDAŞ’ın sorumluluğuna dair ciddi şüpheler varken etkin bir soruşturma yürütülmüyor. Bu durum, hayatını kaybeden 15 kişi açısından açık bir yaşam hakkı ihlalidir.”
Özdemir, altı ay önce yapılan itiraza rağmen savcılığın henüz bir karar vermediğini ve dosyada ilerleme kaydedilmediğini belirterek, “Soruşturmanın amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Failin tespiti, ifadesinin alınması ve buna göre iddianame düzenlenmesi gerekir. Ancak şu an ortada fail yok ve bu gerekçeyle dava açılmıyor” şeklinde konuştu.
Evrensel'i Takip Et