Geleceğimizi patronun ve sendikal bürokrasinin insafına bırakmayalım
"Mevcut hakları korumak, yeni haklar kazanmak ve ücret mücadelelerinden başarıyla çıkmak için iş yeri komiteleri etrafında da işçiler kenetlenmeli."

Fotoğraf: Evrensel
EMEP Eskişehir İl Başkanı Ceren Kökoğlu
Eskişehir’deki fabrika ve iş yerlerinde son dönemde yaşanan gelişmeleri, işçilerin mücadelelerini, tartışmalarını ve partimizin önerilerini aktarmıştık. İşçilerden gelen değerlendirme ve eleştiriler üzerine, partimizin önerilerini biraz daha somutlamak geçen yazıda ifade ettiğimiz örgütlemek, işçi komiteleri kurmak nedir; biraz daha açmak istedik. Ayrıca sendikal bürokrasiye karşı verilen geçmiş işçi mücadelelerine değineceğiz.
İşçiler, Erdoğan-Şimşek programının sefalet dayatmasına karşı insanca yaşanacak bir ücret için mücadelesini sürdürürlerken bir yandan da sendikal bürokrasinin ayak oyunlarıyla da uğraşmak durumunda kalıyorlar. Sohbet ettiğimiz birçok işçi sendikasından rahatsız olduğunu net bir biçimde ifade ediyor. Sendikaların bu haliyle işlevsiz olduğunu, işverenle kol kola olduklarını ve işçilerin değil, patronların istedikleri ücretlere imza attıklarını söylüyorlar. Sıklıkla, “Bizim işçilerden bir şey olmaz, her yerde olur bizim fabrikada olmaz, birilerinin çıkıp liderlik etmesi lazım, yoksa olmaz…” ifadelerini duyuyoruz. Kendisini dahil etmeden yapılan bu yorumlarda, bir işçi olarak kendisinin özne olabilme olasılığı ise ne yazık ki işçiler için bir seçenek olmuyor.
Bugün Eskişehir’de imzalanan tüm toplu iş sözleşme süreçlerini ele aldığımızda hiçbirinin işçilerin istediği düzeyde bir kazanımla noktalanmadığını görüyoruz. Temel neden ise işçi sınıfının örgütlü hareket etmemesidir.
Talepler belirlemek ve talepler için mücadele
Fabrika veya iş yerinde yaşanan sorunlar tespit edilmeli ve bu sorunların çözümü için talepler oluşturulmalıdır. Bu talepler tüm işçileri kapsamalı, gerçekçi ve uğruna mücadele edilecek nitelikte olmalıdır. Bunu başarabilmek tüm vardiyalarda, birimlerde, işletmelerde yani iş yerinin en küçük biriminde örgütlenerek başlayıp tüm iş yerini temsil edecek iş yeri komitesine varan iş yerinin tüm sorunlarına karşı etkili olabilecek ve işçiler arasından, işçilerin onayıyla seçilmiş komiteler aracılığı ile gerçekleşebilir.
Uzun zamandır Beko Fabrikasında yemekler hem işçilerin istedikleri lezzette değil hem de doyurucu olmaktan çok uzak. Ancak bu durumu değiştirmek için işçiler örgütlü bir karşı koyuş gösteremediklerinden yemeklerin kalitesinde de bir değişiklik olmuyor. İşçileri temsil eden bir komite, yemekhane sorununu çözmek için yetkilerle görüşüp işçilerin ortak iradesini iletebilir. Sendikayı bu konu ile ilgili bir tutum almaya zorlayabilir. “Yemekhanede yemek yemiyoruz” gibi protestolar örgütleyebilir. Tabii alınacak kararları, yapılacak eylemleri tüm işçileri bir şekliyle sürece dahil ederek yapması gerekir. Tüm işçilerin karar alma ve uygulama anlamında işin içinde olması yapılacak eylemlerin daha güçlü geçmesine neden olacaktır. Bu da patronun geri adım atmasını sağlayacaktır. Yine Beko’dan devam edecek olursak taleplerden bir diğeri de işten hiçbir işçinin rızası olmadan çıkartılmaması olabilir. Bu karar işçinin iş güvencesini işvereninin iki dudağı arasında olmaktan çıkaracaktır. Keyfi bir biçimde işten atmaların önüne geçecektir. Beko’da kısa bir zaman sonra TİS süreci başlayacağı için bir TİS hazırlık komitesinin kurulması da anlamlı olacaktır. Şimdiden yan yana gelerek TİS’te yer alması gereken maddelerin neler olacağı tespit edilmeli, istenecek zam oranının yüzde kaç olacağı, iyileşmesi gereken yan haklar vb. ortaya konmalı ve “Bu talepler elde edilemediği sürece TİS imzalanmamalı” diyerek bir mücadele hattı örülmelidir. Aksi takdirde pazarlık MESS ile Türk Metal arasında sıkışacaktır.
Yine işçilerin aktardığı ve Eskişehir’de en çok şikayet edilen konulardan bir diğeri iş yerlerinde uygulanan mobbingler. Bu nedenle yaşanan stres, işçinin hata yapmasına, iş kazası geçirmesine neden oluyor. İş kazası geçiren işçi işten atılma korkusuyla hastaneye gitmeye bile tereddüt ediyor. Hastaneye giden işçilere ise ifadesinde kendisinin hata yaptığını söylemesi için tehditler savruluyor. Bu baskı ve mobbing ortamından kurtulmanın yolu da yine örgütlü olmaktır. Baskı ve mobbing teşhir edilerek sonlanmasına dair bir dizi eylemsellik örgütlenebilir. Devam etmesi durumunda üretimden gelen gücü kullanma da dahil olmak üzere çeşitli önlemler planlanabilinir.
Bu şekilde gelecek bir kazanım işçilerin motivasyonunu artıracaktır. Bu deneyimin öğreticiliği yeni kazanımlara da yol açacak, bir kez birleşerek kazanan işçi mücadele ve dayanışma ile daha büyük amaçlara ve daha emin adımlarla yürüyecektir.
Sendikal bürokrasiyi yola getirmek için örgütlü davranmak
Sendikal bürokrasinin iş yerindeki örgütlülüğü esas olarak bir örgütsüzlüktür. Tarihsel olarak sendikal bürokrasinin ortaya çıkışına baktığımızda zaten bu durumu yaratmak için var olduğunu anlarız. Sermayedarlar, elde ettiği kârın bir kısmını çeşitli işçilere vererek onları diğer işçilerden ayrıcalıklı hale getirmiştir. Bu işçi aristokrasisinin sendikalara yansıması sarı sendikalar aracılığı ile olmuştur. İşçi sınıfına “diyalog ve uyum” diyerek sınıfın çıkarlarını savunmayı bırakır, oluşan mücadele eğiliminin önüne geçmek için her türlü oyuna başvururlar. Burjuvazinin hem siyasi hem ekonomik fikirlerini işçiler arasında egemen görüş olarak örgütlemeye çalışırlar. Özetle işçi sınıfı haklarını korumak ve taleplerini kazanmak için hem işverenle hem mevcut iktidarla hem de kendi içinden çıkarak patronların hizmetine giren sendikal bürokrasi ile mücadele etmek zorundadır. Bu mücadele esnasında işçiler yalnız olmamalıdır. Yanı başında çalıştığı işçilere güvenmek ve onları kazanmak durumundadır. İşçi sınıfının çıkarından başka bir çıkarı olmayan ve kurtuluşu işçilerin iktidarında gören sınıfın partisi ile buluşmak durumundadır. Eğer böyle bir bilinçle hareket etmezse işçiler, geçen yazıda da belirttiğimiz gibi işlerini ve geleceklerini işverenin ve sendikal bürokrasinin insafına bırakmış olurlar.
Kendi tarihimizden öğrenmek
12 Eylül 1980’den bu yana 89 Bahar Eylemleri, 91 Zonguldak maden işçilerinin görkemli Ankara yürüyüşü, 2015 Türk Metal bürokrasisini sarsan Metal işçilerinin eylemleri yakın dönemde Antep Tekstil işçilerinin hak alma mücadeleleri, Belediye işçilerinin grevleri de yine Türkiye işçi sınıfı tarihine geçmiş deneyimler… Bu direnişlerin önemli bir kısmı kazanımlarla bitmiştir. Bitmeyenler de çok büyük ses getirmiş ve bir sonraki direnişlere önemli bir deneyim olarak yazılmıştır. Yine bu direnişlerin kazanımla sonuçlanması ya da büyük ses getirmesinin en temel sebebi ise işçilerin örgütlü bir biçimde hareket etmesi olmuştur. Bursa’daki metal işçileri kendilerini satan iş birlikçi sarı sendikadan kurtulmak için işçi demokrasisinin nasıl uygulanacağını da göstermişlerdi. Direniş esnasında atılacak olan tüm adımlar bütün işçilerin katılımıyla belirlenmiş, iç örgütlülüğü sağlam olan ve metal fırtınanın amiral gemisi Renault’da neredeyse tüm talepler kabul ettirilmişti. İç örgütlülüğü zayıf, sözcüsü, komitesi olmayan fabrikalarda ise direniş kazanımsız sonlanmıştı. Eskişehir Arçelik ve Otosan fabrikaları bu duruma örnektir. Ufak bir kıpırdanmanın ardından sendikal bürokrasi gerekli tedbirleri almış ve eylemler neredeyse başlamadan sonlanmıştı.
Bu tartışmalardan çıkan sonuç ise mevcut hakları korumak, yeni haklar kazanmak ve ücret mücadelelerinden başarıyla çıkmak için iş yeri komiteleri etrafında da işçiler kenetlenmeli. Tüm ön yargılara tüm olumsuzluklara rağmen işçiler yan yana gelmeyi başarmalı ve hakkı olanı almalıdır.
Evrensel'i Takip Et