Emperyalistler mengeneyi sıkıyor: ‘İran halkının iradesine evet, siyonizmin istismarına hayır’
İsrail’in İran’a karşı başlattığı savaş bir haftayı aştı. İran’da en az 263’ü sivil olmak üzere 657 kişi hayatını kaybetti.

Fotoğraf: Tasnim
Ela Ava
[email protected]
İsrail’in saldırıları İran halkının temel ihtiyaçlarını karşıladığı tarım ve sanayi bölgelerinde sürüyor. ABD, İran’a ne zaman saldıracağının hesabını yapıyor. Bu saldırıların “rejime karşı ve İran halkı için” olduğu iddiasına yanıtı, İran rejimine karşı mücadele ettikleri için cezaevine atılan kadın emekçiler veriyor: “İran halkının diktatörlükten kurtuluşu, yalnızca halkın mücadelesi ve toplumsal güçlere yaslanmakla mümkündür”
İsrail’in İran’a karşı başlattığı savaş bir haftayı aştı. 13 Haziran Cuma sabahından bu yana İran’da en az 263’ü sivil olmak üzere 657 kişi hayatını kaybetti, 2 bin 37 kişi yaralandı. İsrail, İran’ın birçok nükleer tesisini, fabrikaları, sanayi ve askeri bölgeleri, havalimanlarını, yerleşim yerlerini hedef aldı.
ABD’nin desteğiyle başlayan saldırılar, tıpkı İran-ABD’nin müzakereleri sürecinde yaşandığı gibi Trump’ın bir adım ileri, bir adım geri söylemleriyle şiddetlenerek devam ediyor. Savaşın başlamasından birkaç gün önce, “Hamaney şansını kaybetti, harekete geçiyoruz” diyen ABD Başkanı Trump, önümüzdeki iki hafta içinde doğrudan saldırıya katılıp katılmayacağına karar vereceğini açıkladı ve İran ile anlaşmanın “Önemli olasılıkta bir ihtimal” olduğunu söyledi.
Bazı gazeteler de Trump’ın İran’a yönelik saldırı planlarını onayladığını, ancak bunların uygulanması konusunda henüz nihai kararını vermediğini belirtiyor. Bu tartışmaların ana odağı ise Tahran’ın güneyinde yer alan, uranyum zenginleştirme sahası olan Fordo tesisleri. Tartışmalar genellikle dağın derinliğinde inşa edilen Fordo’nun imha edilmesinin ABD’nin cephaneliğinde bulunan “sığınak delici” bombaların kullanılmasıyla mümkün olduğu ve bunun için İsrail’in ABD’ye ihtiyacı olduğundan bahsediliyor. Nitekim bu tartışmalar İran ve ABD arasında başlayan müzakereler sürecinde de farklı biçimleriyle karşımıza çıkıyordu. Sanki ABD’nin tek meselesi İran’ın nükleer silaha erişmesini engellemekmiş gibi propaganda yapılıyor. Zayıflatılmış ve boyunduruk altında alınmış bir İran yönetiminin, ABD’nin Ortadoğu için tasarladığı yeni görünüm için elzem olduğu aşikar.
Halkın temel ihtiyaçlarının üretildiği bölgeler hedefte
İran’ın içinde ise tedirginlikle birlikte ileriye dönük kaygıların arttığı da ortada. İsrail, “hedefimiz sadece İran rejimi”, “Biz sadece askeri tesisleri hedef alıyoruz” diyerek başlattığı savaşı meşrulaştırmaya çalışıyordu ancak daha ilk haftadan niyetinin bu olmadığını gözler önünde serdi.
İsrail tıpkı Filistin’de yaptığı gibi İran’da da en temel altyapıları vuruyor ve Filistin’de sürdürdüğü “Halkı aç bırakma” taktiğini sürdürüyor. İsrail’in dün şiddetli bir şekilde İran’ın kuzeyinde bulunan Gilan eyaletinin Reşt, Sefidrud Sanayi Bölgesini bombaladı. Bu bölge ülkenin gıda ve metal gibi temel ihtiyaçlarının temin edildiği bölgelerden biri. Pirinç başta olmak üzere sebze, meyve, süt ürünleri, hayvancılık, özellikle balık çiftliklerinin yoğun olduğu, 700 hektar genişliğinde ve 30 bin kişinin çalıştığı bir bölge. Bu merkez cuma gece boyunca İsrail tarafından yoğun bir şekilde bombalandı. Keza İran’ın kuzeyi, önemli askeri merkezlerin yer almaması sebebiyle özellikle Tahran halkının sığındığı bir bölgeydi.
İran halkı iki gündür internete erişemiyor
Bu saldırılar İran’da iki gündür neredeyse tamamen internetin kesintili olduğu bir süreçte gerçekleşti. İran televizyonunun İsrail tarafından bombalanmasının ardından bu televizyon yayınları yapılamayacak duruma geldi. İran rejimi de yaygın internet kesintileri yapıyor ve iki gündür internete erişim nerdeyse yok.
Bu koşullar sürerken özellikle sanayi bölgelerindeki işçi ve emekçiler can güvenliği olmadan çalışmak zorunda bırakılıyor. Hayat bombaların gölgesinde devam ederken İran’ın içindeki muhalifler bu süreçte savaşa karşı daha güçlü ses çıkarılması gerektiğini savunuyor.
Evin Cezaevinden yükselen ses: Emperyalist istismara hayır
Batı iş birlikçisi, sağcı muhalifler ve İsrail’in alçakça “İran’a özgürlük getireceğiz” söylemlerine karşı çıkanları “bunlar rejimci” diye suçlarken, bu kesimlere yanıt İran rejimine mücadelede ağır bedeller ödemiş, yıllardır cezaevinde olan ve hatta idam cezasıyla yargılanan kadınlardan geldi. İran’da Evin Cezaevinde kalan 4 tutsak kadının yaptığı açıklama bütün tartışmalara nokta koyan nitelikte.
1 Mayıs’a çağrı yaptığı gerekçesiyle 7 yıllık hapis cezası alan İşçi Rehyane Ansari; Mahsa Amini eylemlerinde öldürülen 17 yaşındaki Ali Muzafferi’nin mezarı başında bulunduğu gerekçesiyle 6 yıl ceza alan Sakine Pervane; İran’da birçok alanda mücadele sürdüren ve kutsal değerlere hakaret ve İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı propaganda yapmak suçlamasıyla 7 yıl hapis cezası alan Golroh İrayi ve kadın hareketinin öne çıkan isimlerden ve idama mahkum edilen Kürt siyasetçi Verişe Moradi’nin açıklaması “Halk iradesine evet, siyonizmin istismarına hayır” diyor. Açıklamanın bir kısmını şuraya bırakalım:
“İsrail, Ortadoğu’daki Amerikan kışlası olarak, İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya emperyal güçlerinin temsilcisi olarak sahneye çıktı ve daha ilk günden itibaren Filistin, Irak, Afganistan, Suriye, Yemen ve son olarak da Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımla barbarlığını dünyaya gösterdi. Bu ülkelerin hiçbirinde ne atom bombası vardı, ne de uranyum zenginleştirme hazırlıkları.
Soykırımın mantıklı gerekçeye ihtiyacı yoktur, fakat ‘Batı demokrasisi’, dünyadaki vahşetini meşrulaştırmak ve iddia ettiği demokratik imajı korumak için daima bir bahane peşinde. İran’a yapılan saldırı, sivil halkın katledilmesi ve ülkenin altyapısının yok edilmesi, siyonist rejim ve ABD tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu saldırı hem dünyada hem de Ortadoğu’da kınanmalıdır.
Bu saldırının ardından İsrail’i desteklemek ve yıkıcı gücüne umut bağlamak -bunu yapan her birey, grup veya siyasi oluşum- her ne hayale kapılmış olursa olsun, alçakça ve onursuzcadır. Biz İran halkının diktatörlükten kurtuluşunun, yalnızca halkın mücadelesi ve toplumsal güçlere yaslanmakla mümkün olduğunu savunuyoruz.
Çünkü bu güçler, tarihin her döneminde sömürü, sömürgeleştirme, savaş çıkarma ve katliamla kendi çıkarlarını elde etmeye çalışmış, bölge ülkelerine yalnızca yıkım getirmiştir. Bu durum açıkça gösteriyor ki, yeni Ortadoğu tasarımında yalnızca, İsrail’in koşulsuz bölgesel egemenliğini kabul eden sistemler ayakta kalabilecektir.”
Bu açıklama savaş ve baskı arasındaki karanlığa umut olabilecek nitelik taşıyor. İran’da işçilerin, emekçilerin, diktatörlüğe karşı mücadele edenlerin bugün en hayati isteği savaşın, ABD- İsrail’in her türlü müdahalesinin son bulmasıdır.
Evrensel'i Takip Et