10 yıldır Türkiye’de yaşayan Suriyeli Hasan anlatıyor: "Savaş çocukluğumu çaldı"
20 Haziran Dünya Mülteciler Gününde milyonlarca kişi evlerini terk etmek; güvencesiz, ağır işlerde çalışmak zorunda. Onlardan biri de Hasan: “Çocukluğum savaşla çalındı, gençliğim çalışarak geçiyor."

Fotoğraf: MA
Eylem Nazlıer
[email protected]
İstanbul – Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü. Türkiye, dünyada en çok göçmen barındıran ülkelerin başında geliyor. Bu devasa nüfus, ucuz iş gücü olarak görülüyor, ağır koşullarda ve düşük ücretlerle çalışmaya zorlanıyor. Onlardan biri de 25 yaşındaki Hasan. Hasan 20 Haziran’ı karşılarken; önce çocuk, sonra genç bir göçmen olarak geçirdiği 10 yılı anlatıyor.
Savaş, 15 yaşında işçiliğe mahkum etti
Hasan, 10 yıl önce savaş nedeniyle Suriye’nin Halep kentinden İstanbul’a göç etmiş. Türkiye’de hiç okula gitmemiş. Ancak okuma-yazma öğrenmek için kurslara katılmış, Türkçesi akıcı. “Suriye’de okuldaydım. Ama savaşta okulu bırakmak zorunda kaldım. Halep’te kendi evimiz vardı, burada kira ödemek için sürekli çalışmak zorundayız” diyor.
Hasan en son Küçükçekmece Marmara Sanayi Sitesinde tekstil sektöründe çalışmış. Gece vardiyasında, günde 13 saat. “Sabah sekizde çıkıyorum, eve geliyorum. Kahvaltı yapana kadar saat 10. Ne kadar uyuyabilirim ki? Yine akşam 7’de işteyim.”
Sağlık sorunları nedeniyle doktora gitmiş. Tanı net, yetersiz beslenme ve uyku bozukluğu: “Doktor, yaşadığım sağlık sorunlarının beslenme yetersizliğinden ve uyku eksikliğinden kaynaklandığını söyledi. Baktım ki artık vücut dayanmıyor, işten ayrıldım.”
Anlattığına göre zorunlu mesailer, düşük ücretler ve patron keyfiyetine dayalı uygulamalar sürüyor: “Bir gün işe gelmediğim için iki günlüğümü kestiler. Kimseye de bir şey diyemiyorsun, çünkü yabancısın.”
"Hayal kurmayı unuttum ama yeniden deneyeceğim"
Hasan’ın çocukluğu savaşla parçalanmış. Savaş çıkmadan önce hayalinin asker olmak olduğunu anlatıyor, kısa sürede vazgeçmiş tabii: “Sonra büyüdüm… Ve askerlerin askerlere sıktığını gördüm. Çocukların öldüğüne tanık oldum. O an anladım ki, o hayal artık bana ait değil. Silah da üniforma da artık bana savaşı, ölen çocukları ve bizim göç hikayemizi hatırlatıyor.”
Hasan’ın ailesi 9 kişiden oluşuyor. Ağabeyi ve ablası evlenerek evden ayrılmış. Şu anda anne, baba ve 5 kardeş birlikte yaşıyorlar. Kaldıkları evin kirası 15 bin TL ve bu yük yalnızca çalışan iki kişi tarafından karşılanıyor. İki kardeşi lisede.
Hasan, halk eğitim merkezine gitmiş, Eylülde kayıt yaptıracak. Lise diplomasını alıp mimar olmayı deneyecek. “Gelecekten beklentin ne?” diye sorduğunuzda bir an duruyor. Sonra gülümseyerek cevaplıyor: “Hayal kuracak zamanım olmadı. Kendimi bildim bileli çalışıyorum. Okumak imkanını bize tanımadılar.”
"Yerinden edilmeyi en iyi biz anlarız"
İsrail’in İran’a dönük saldırıları, Suriye’deki yeni rejim, yeniden çıkma ihtimali olan bir savaş... Hasan’ın hepsiyle ilgili tek bir ortak korkusu var: “Savaş benim için sadece çocukların, insanların öldüğü bir şey. Çocuklarda travma olarak kalıyor.” Savaşın gerçek tanığını dinliyoruz: “Ben de okulumu, evimi, çocukluğumu bir gecede kaybettim.”
Hasan, İsrail’in saldırılarını kaygıyla takip ediyor. Çünkü o, savaşın ne demek olduğunu çok iyi biliyor: “Korkuyorum. Yeniden insanlar yerinden, yurdundan olacak. Memleketinden bambaşka bir ülkeye gelmek kolay değil. Savaşın en büyük yükünü yine çocuklar taşıyor. Bu savaşların biteceğine inanmıyorum, hep yoksulların başına geliyor.”
Suriye’de yeniden savaş çıkmasından da endişeli. Ülkesindeki yönetimden memnun olmadığını dile getiriyor: “Şu anki rejimden kimse memnun değil. Daha sistem oturmadan baskı başladı. Eğitim sistemi bile ayrımcı... Suriye’ye gitmek isterim ama şu an bu imkansız.”
"Beslenme yetersizliğinden bodur kaldım"
Hasan anlatıyor: “25 yaşında olduğumu söylediğimde şaşırdınız değil mi? Ben düzgün yetişemediğim için, yeteri kadar beslenemediğim için yaşım da göstermiyor. Sağlıksız beslenme, gıdaya erişememe... Büyüyemedik açıkçası.”
Hasan, özel hayatını konuşurken duraksıyor. Kız arkadaş edinme konusunda kararsız. Nedeni ise yaşadığı geçmişin ve kimliğinin getirdiği ön yargılar. “Sonuçta okuyamadığımı falan anlatmak çok zor. Bazen karşısındaki kişi ırkçı da olabiliyor” diyor. Bu yüzden de çoğu zaman uzak durmayı tercih ediyor.
Hasan’ın Suriye’deki evi halen ayakta. Ancak artık içinde kendisi değil, başka bir aile yaşıyor. “Evimiz duruyor, biraz zarar görmüş ama ayakta. Şu anda orada tanıdık bir aile kalıyor. Onlar da savaşta Türkiye’ye gelmişti, Gaziantep’te kalıyorlardı. Burada hayat pahalı olunca geri dönmek zorunda kaldılar. Kendi evleri hasar alınca bizim eve yerleşmişler.”
Evine dair en çok özlediği şeyin okul yolculuğu olduğunu söylüyor Hasan: “Okul evimizin tam karşısındaydı. Evden çıkıp karşı kapıdan okula girerdim. Sadece o anlarım var aklımda. Okuldan eve, evden okula gidişlerimi özlüyorum.”
"Köpeklerin bile kalamayacağı yerleri ev diye sundular"
Hasan, göç ettikleri ilk yıllarda barınma koşullarının ne kadar ağır olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Zor zamanlar geçirdik. Gerçekten, affedersiniz, köpeklerin bile kalmayacağı yerleri ev diye insanlara verdiler. O dönemlerde yaşadığımız yerler, insan onuruna yakışır değildi. Hâlâ bodrum katlarını, dükkan gibi yerleri ev diye kiraya verenler var. İnsanlar mecbur kalıyor.”
"Denetimden kaçmak için yangın merdiveninden çıkarıyorlardı"
Hasan, göçmenlerin iş yerlerinde yaşadığı güvencesizliği ve denetimlerden nasıl kaçıldığını şöyle anlatıyor: “Çoğu göçmen gibi bizim işyerinde de sigortasız çalışan çoktu. İş yerinde 35 kişiydik ama neredeyse yarıdan fazlasının sigortası yoktu. SGK’den denetime geleceklerini önceden haber alıyorlardı. Patronlar hemen hazırlık yapıyor, sigortasız çalışanları dışarı çıkarıyordu. Yangın merdiveninden indiriyorlardı, sanki hiç orada değilmişler gibi. Üç defa böyle oldu. Oysa koca fabrikada sekiz kişi sigortalı görünüyordu. İnsan düşünür; bu kadar büyük bir yerde sadece sekiz kişi mi çalışıyor?”
"Çocukluğumu elimizden aldılar"
Hasan’ın hayatı, yaşıtlarınınkinden çok farklı olmuş hep. Sosyal yaşantısı neredeyse yok denecek kadar az. “Bir kafeye gidip arkadaşlarla oturmak bile lüks. İki kahve içseniz 150 lira tutuyor. Çalışmayan bir arkadaşımız varsa, o ay ne yapacağını kara kara düşünüyor” diyor.
Aynaya bakınca kendini tanıyamadığını söylüyor: “Mutlu değilim. Daha iyi bir hayat yaşayabilirdim. Kardeşime bakıyorum, Z kuşağı… Boyu benden uzun. Çünkü o düzgün beslendi, okula gidebildi. Ben ise yeterince beslenemedim, sürekli ağır koşullarda çalıştım. Büyüyemedim, kısa kaldım. Çocukluğumu elimden aldılar, gençliğim ise çalışarak geçiyor.”
120 milyon kişi zorla yerinden edildi
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre Türkiye’de ikamet izniyle bulunan göçmen sayısı 1 milyon 107 bin 532, geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı ise 3 milyon 113 bin 478 olarak açıklandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2021 verileri ise çalışma izni verilen toplam göçmen sayısının 168 bin 103, Suriyelilerin ise 91 bin 500 olduğunu gösteriyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisinin 2013-2022 raporuna göre, son 10 yılda 834 göçmen işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Ayrıca, 2013-2024 arasında 72’si Suriyeli 81 göçmen çocuk işçi de iş kazalarında hayatını kaybetti.
Öte yandan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (UNHCR) 13 Haziran 2024 raporuna göre, 2023 sonu itibarıyla dünyada zorla yerinden edilenlerin sayısı 117.3 milyonu buldu.
ABD’de göçmen işçi avı
Dünyada da aşırı sağ eğilimlerle beraber yükselen göçmen karşıtı politikalar sürüyor. Amerika’daki göçmenler Dünya Mülteciler Günü’nü Trump yönetimin adeta göçmen avına dönmüş politikalarıyla karşılıyor. Göçmen polisi, yani Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesinin kolluk kuvvetleri (ICE), restoranlarda, mağazalarda, günlük işçi pazarlarında, işçi mahallelerinde emekçileri hedefleyen operasyonlar yürütüyor. ABD’nin California eyaletine bağlı Los Angeles kentinde, ICE tarafından pek çok göçmen, yasa dışı bir şekilde gözaltına alındı. Göçmenlere destek amacıyla başlayan protestolara karşı sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Los Angeles, Meksika ile sınır kentlerden biri olması nedeniyle ağırlıkla Latin Amerika ülkelerinden gelen göçmenlerin yaşadığı bir kent ve statüsüz göçmen nüfusunun önemli bir bölümünü barındırıyor. Los Angeles’ta 12 milyon olduğu tahmin edilen statüsüz göçmen nüfusun 8 ila 9 milyonu Latin Amerika kökenli.
Evrensel'i Takip Et