İstanbul — Emek Partisinin “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyası kapsamında İstanbul’da, Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evinde düzenlediği forumda işçiler, sendikacılar, hukukçular ve siyasetçiler buluştu. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi'nin yıl dönümünde yapılan buluşmada, işçilerin hazırladığı yasa teklifinin 16 Haziran’da Meclise sunulacağı duyuruldu. Forumda konuşanlar, örgütsüzlük, düşük ücret ve ağır çalışma koşullarına karşı birleşik mücadelenin zorunluluğuna dikkat çekti.

"Bu yasa bizim yasamız gibi"

TKIS Blinds işçisi, sendikalaşma sürecinde yaşadıkları baskıları anlatarak “Patronun bakanlığa yaptığı itiraz nedeniyle yetki alamadık. Halbuki çoğunluk sağlandı, her şey tamam. Yasa, patronun sadece itiraz ederek süreci kilitlemesine izin veriyor. Bu kampanya bizim için başlatılmış gibi hissettik. Talepler, yaşadığımız her şeye birebir uyuyor: barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş. Sanki bizim yaşadıklarımızı bilen biri yazmış gibi. Bu yasa bizim yasamız gibi” dedi.

"Baraj işçiye prangadır"

TEKSİF Genel Başkan Danışmanı Binali Tay ise baraj uygulamasının yarattığı engellere değinerek, “Yıllarca örgütlü olduğumuz ama baraj altında kaldığımız için yetki alamadığımız iş yerleri oldu. Patron, ‘Sendika burada yok’ diyordu çünkü resmen yok sayılıyordu. İşçiye pranga bu barajlar. O yüzden bu kampanyayı çok kıymetli buluyorum. 12 Eylül hukukunun hâlâ yürürlükte olduğu alanlardan biri sendika yasalarıdır.” dedi.

Esenyurt’tan bir işçi ise, patronların sendikalaşma sürecine karşı uyguladığı yıldırma politikalarını şöyle anlattı: “Sendikal çalışma yürüttüğüm için işten atıldım. Önce bizi tehdit ettiler, sonra gözaltına alındık. Patronlar, iş kolunu değiştirip örgütlenmeyi boşa çıkarıyor. Şimdi bir mücadele yürütüyoruz. Kampanyadaki üç talep bizim yaşadığımız sorunun doğrudan cevabı. Biz de mahallemizde imza topluyoruz, çünkü bu bizim geleceğimiz.”

"Kamu işçisine grev hakkı bile çok görülüyor"

DİSK/Genel-İş Anadolu Yakası 2 No’lu Şube Başkanı Ali Sönmez, kamuda yaşanan baskılara dikkat çekti: “Belediyelerde işçiye dayatılan sefalet sözleşmeleri, grev yasağıyla tamamlanıyor. İzmir’de grev kırıldı. İstanbul’da da baskılar sürüyor. Belediye yönetimleri artık iktidarın baskısıyla değil, doğrudan kendi iradesiyle bunu yapıyor. Kamuda çalışan işçilere grev hakkı bile çok görülüyor. Bunun karşısında birleşik mücadele zorunlu hale geliyor.”

"15-16 Haziran’ın ruhuna uygun bir teklif"

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Ergin, hukuki çerçevenin işçilerin lehine dönüştürülmesi gerektiğini söyledi: “İşçinin grev hakkı fiilen var, ama yasal olarak yasaklı. Bugüne kadar bu hak, fiilen mücadeleyle kazanıldı. Şimdi o mücadelelerin sonucunu yasalaştırmak istiyoruz. Bu teklif, 15-16 Haziran’ın ruhuna uygun şekilde işçinin hak ve özgürlüklerini temel alıyor.”

"Bu sadece bir yasa teklifi değil, mücadele çağrısıdır"

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, forumda yaptığı konuşmada yasa teklifinin arkasındaki sınıfsal iradeyi ve mücadelenin kolektif doğasını vurgulayarak, “Hazırladığımız teklif, dört sayfalık teknik bir metin değil sadece. Bu teklif, işçi sınıfının uğradığı hak gasplarına, örgütlenme önündeki engellere, grev yasaklarına karşı bir karşı koyuşun belgesidir. Türkiye’de işçiler, sendikalaşmak istediklerinde önce işten atılıyor, sonra aylarca, yıllarca süren mahkeme süreçlerinde süründürülüyorlar. Grev kararı aldıklarında ise ya yasakla karşılaşıyorlar ya da fiilen kırılıyor. Üstelik bu tablo sadece özel sektörle sınırlı değil; kamu işçileri de baskı ve yasaklarla kuşatılmış durumda” dedi.

Barajlar nedeniyle yüz binlerce işçinin, sendikalı olsa da toplu sözleşme hakkından yararlanamadığını söyleyen Aslan, “Bu yüzden ‘barajsız sendika’ diyoruz. Grev hakkı anayasal olsa da fiilen yasaklandığı için ‘yasaksız grev’ diyoruz. Ve her gün tazminatsız atılan, taşeronda güvencesiz çalışan milyonlarca işçi adına ‘güvenceli iş’ diyoruz. Bu kampanya, yalnızca Emek Partisinin değil; tüm işçi sınıfının ortak mücadelesidir. Biz bu yasa teklifini işçilerle birlikte hazırladık, Meclise de işçilerin iradesiyle sunacağız.” diye konuştu.

"Patronlar kendi hukukunu yaratmış durumda"

Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan ise konuşmasında, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu hukuksuzlukları ve sermayenin fiili tahakkümünü şu sözlerle değerlendirdi: “Bugün Türkiye’de sadece ekonomik bir kriz yaşanmıyor. Aynı zamanda bir hukuk ve adalet kriziyle karşı karşıyayız. Patronlar yalnızca işçileri değil, hukuk sistemini de kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiriyor. Yasalara göre suç olan uygulamalar, fiilen cezasız kalıyor. Sendikalaşma anayasal bir hak ama işveren sadece ‘İtiraz ediyorum’ diyerek süreci yıllarca kilitleyebiliyor. Grev hakkı, ‘milli güvenlik’ bahanesiyle sürekli engelleniyor. Fiilen bir sınıf hukuku işliyor. Patronlar, kendi hukuklarını yaratmış durumda.”

Yasa teklifinin, işçilerin kendi yaşadığı sorunları temel alarak oluşturulmuş bir belge olduğunu söyleyen Bayhan, “İçinde hiçbir ezber yok; sadece sahada, fabrikada, atölyede yaşanan gerçeklik var. Grev hakkının genişletilmesi, sendikal barajların kaldırılması, iş güvencesinin sağlanması… Bunlar soyut talepler değil, işçinin her gün yaşadığı somut sorunların çözümüdür. O yüzden bu yasa teklifi, sadece bir hukuk metni değil; sınıf mücadelesinin bir parçasıdır. Yasalaşması ise Meclisteki dengelerle değil, işçilerin mücadelesiyle olacak. Eğer işçiler birleşirse, bu düzen değişir” dedi.

Yasa teklifi 16 Haziran’da Mecliste

Ocak ayından bu yana süren kampanya kapsamında yüzlerce fabrikada, iş yerinde ve mahallede on binlerce imza toplandı. İşçilerin hazırladığı yasa teklifi, 16 Haziran'da Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) sunulacak.