İstanbul – İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları hızla devam ederken Gazze’deki kuşatmayı delmek ve insani yardım ulaştırmak üzere çabalar da sürüyor. Özgürlük Filosundan Madleen’deki 12 kişinin uluslararası sularda gözaltına alınmasından günler sonra bu defa da Kahire’den Refah kapısına gerçekleştirilecek Küresel Gazze Yürüyüşü için Mısır’a gidenler de sınır dışı ediliyor. İçlerinde Fransız AP Milletvekili Rima Hassan’ın da olduğu 12 kişinin kaçırılmasına ve Kahire’de yaşananlara dair uluslararası kurumların sessizliği de sürüyor.

Evrensel’e konuşan Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili, Belçika İşçi Partisinden (PVDA) Marc Botenga; Avrupa Birliği başta olmak üzere Avrupa kurumlarının soykırımdaki ortaklığını değerlendirdi. Bir parlamento üyesinin İsrail tarafından kaçırılmasına dahi tepki gösterilmediğine dikkat çeken Botenga, “Ambargo uygulamamak, ilişkiyi devam ettirmek soykırıma ortak olmaktır” dedi.

Küresel Gazze Yürüyüşü için yapılan çağrının ardından Mısır hükümeti, yürüyüş için Kahire’ye gelenleri sınır dışı etmeye başladı. Şu an Kahire’de neler olduğuna dair bildiklerinizi aktarabilir misiniz?

Şu anda kuşatmayı kırmaya çalışan farklı girişimler var. Özgürlük Filosu, Gazze Yürüyüşü, diğer girişimler... Bence burada asıl önemli nokta, bu protestocuların hükümetlerimizin yapmadığını yapmaya çalışıyor olmaları. Bu yüzden birçok Avrupalı bu girişimlere katılıyor. Hatta Avrupa Parlamentosu üyeleri bile bunu yapmaya çalışıyor. Bunu yapıyorlar çünkü hükümetlerinin tutumundan çok rahatsızlar. Avrupa hükümetlerinin, soykırımdan bahsedilirken dahi, Gazze kuşatmasını kırmak için tek bir önlem almamış olmaları şok edici. Bu, birçok insanı çok öfkelendiriyor, bu yüzden bir şeyler yapmak istiyorlar. Bu yürüyüşler, özgürlük filoları bunun ifadesidir.

Yakın zamanda İsrail tarafından Madleen gemisinden kaçırılarak gözaltına alınan 12 kişi arasında AP Milletvekili Rima Hassan da vardı. Madleen’e ilişkin İsrail’in tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ve tabii AP bu durumu nasıl değerlendiriyor?

İsrail’in eylemi kesinlikle yasa dışıdır. Madleen gemisinin uluslararası sularda ele geçirildiğini çok net bir şekilde belirtmeliyiz. Bu, uluslararası hukuka aykırıdır. Aktivistlerin hapsedilmesi yasa dışıdır. Ayrıca, imzalamaya zorladıkları belgeler kesinlikle kabul edilemez. Bu insanlar rehin alınmıştır. Avrupa kurumlarının tepkisi ne oldu sorusuna gelince ise... İsrail’in, Avrupa kurumlarından güçlü bir tepki gelmeden, bir Avrupa Parlamentosu üyesini yasa dışı olarak hapsetmiş olması şok edicidir. Avrupa kurumlarının çoğu hiç konuşmadı. Avrupa Parlamentosu büyük bir açıklama yapmadı. Parlamento başkanı sadece sözcüsünün bir tweetini retweetledi.

"İsrail tüm uluslararası anlaşmaları ihlal ediyor"

Bu uygulamalara güçlü bir şekilde tepki gösterilmesi sadece Rima Hassan, Greta Thunberg veya diğer Madleen üyeleri ile ilgili değil; aynı zamanda daha küresel bir uluslararası hukuk meselesi. İsrail; Filistin’in tamamında bu şekilde uluslararası hukuku ihlal etti: Açlığı bir silah olarak kullandı, soykırım, etnik temizlik... Yani İsrail şu anda uluslararası hukukun tüm kurallarını ihlal eden bir devlettir. Viyana Sözleşmesi’ni, Cenevre Sözleşmesi’ni ve daha birçoğunu ihlal etti... Asıl mesele ise ülkelerimizin İsrail ile ayrıcalıklı bir ortaklık içinde bu suça ortak olmalarıdır. Hâlâ İsrail’e silah satıyorlar. Avrupa Birliği, İsrail kurumlarına ve hatta İsrail Savunma Bakanlığına bile kamu kaynağı aktarıyor. Bu mutlak bir suç ortaklığıdır.

Destek vermeye devam etmek derken... Özellikle İsrail’in ateşkesi bozmasının hemen ardından saldırıların yoğunlaştığını biliyoruz. AP bu konuda ne yapacak, ya da ne yapmalı?

Şu anda, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu, İsrail’in Filistin’de işlediği soykırımı açıkça kınayamamıştır. Elbette daha fazlasına, önlemler almaya ihtiyacımız var. Ayrıcalıklı ortaklıktan bahsetmiştim, bir ortaklık anlaşması var. Bu anlaşma derhal askıya alınmalı veya iptal edilmelidir. Şu anda tek yapılan -o da sokaklardaki kitleler sayesinde- Avrupa Komisyonunun anlaşmayı gözden geçirmeyi kabul etmek zorunda kalmasıdır. Bu bir kazanım olsa da aynı zamanda gülünçtür. AP şu anda ‘İsrail’in insan haklarını ihlal etme ihtimalini’ değerlendiriyor. Elimizde Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi, yardım kuruluşları, Birleşmiş Milletler var. Ve Avrupa Birliği ‘İsrail’in insan haklarını ihlal edip etmediğini’ kontrol edecek. Bu bir saçmalık.

"Avrupa NATO’nun ihtiyacı doğrultusunda silahlanıyor"

Bir yandan da Avrupa’da silahlanmanın hızlandığını, silahlanmaya ayrılan bütçenin arttığını biliyoruz. Sizce Ortadoğu’da süren savaşlarla Avrupa’nın silahlanma hızı arasında bir korelasyon var mı?

Avrupa’da silah bütçesinin artması çok olumsuz bir gelişme. Avrupa, askeriye ve silahlanma için dünyanın çoğu ülkesinden çok daha fazla harcama yapıyor. Örneğin Rusya’dan çok daha fazla harcama yapıyoruz. Rusya’dan çok daha fazla tankımız, topumuz, savaş uçağımız ve gemimiz var. İkincisi, savunma fonu içinde bile, İsrailli şirketlerle iş birliği yapılıyor. Bu elbette kabul edilemez. Avrupa Birliği’nin amacı kendini daha iyi savunmak değil, dünya çapında daha güçlü bir emperyalist aktör olmak. Ve ne yazık ki, bu sadece kendi emperyalist gündemiyle ilgili değil. Aynı zamanda ABD, yani NATO’ya tam bir itaatle de yapılıyor bu.

Silahlı sistemlerin NATO’nunkine tamamlayıcı ve uyumluluk göstermesini dayatıyorlar. Böylece, çok ağır silahlanmış bir Avrupa’ya sahip olacağız. Ve bu, sadece ABD’nin çıkarlarına hizmet etmek için olacak.

Peki bugün Filistin’deki soykırımı bitirmek için Avrupa devletlerinin atması gereken olduğu acil adımlar nedir?

Dediğim gibi, Avrupa Birliği’nin İsrail ile ayrıcalıklı ilişkileri var. İsrail ürünleri AB pazarına ayrıcalıklı erişim hakkına sahip. Bu durumun derhal sona ermesi gerekir. İkincisi, doğrudan ve acil bir askeri ambargo uygulanması gerekiyor. Aslında bu, Uluslararası Adalet Divanı tarafından zaten açıklığa kavuşturulmuş bir konu. Bu yüzden AB, mevcut politikasıyla soykırıma suç ortağıdır. Askeri ambargo uygulamazsanız, soykırımcı bir devlete katkıda bulunmuş olursunuz.

"Devletleri tavır almaya iten, halkların protestoları"

Elbette kuşatmayı kırmak da öncelikli. Avrupa Birliği İsrail’den bunu ‘nazikçe’ istemekle yetinemez. Yaptırımlara ihtiyacınız var. İsrail’e yaptırım uygulamazsanız, İsrail sizi dinlemeyecektir. Bu nedenle Avrupa ülkeleri kuşatmayı kırmalı, tüm bu girişimlere tam destek vermelidir. Örneğin, Özgürlük Filosu AB tarafından korunmalıydı.

Dolayısıyla atılması gereken adımlar çok açık. Bu adımların atılmaması teknik bir sorun değil, analiz sorunu da değil. Şimdi soru, eyleme geçmek için siyasi iradeye ihtiyaç olması. Bu siyasi iradeyi sağlayacak olan ise daha fazla seferberliktir. Üniversiteleri işgal eden öğrencilere, liderlerine baskı uygulamak için sokaklara çıkan herkese, kitlesel seferberliklere teşekkürler.

Size sormak istediklerimiz bu kadardı. Sizin buradan söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Türkiye’de de birçok insanın Filistin ile dayanışma için mücadele ettiğini bilmek beni çok mutlu etti. Filistinliler için, ama aynı zamanda küresel adalet için de, sömürgeciliğe karşı bu savaşı yürütmemiz ve dayanışma içinde olmamız gerçekten çok önemli. Ne derlerse desinler, bu İsrail’in halklara karşı yürüttüğü bir savaş.