Çocuğunuzla ‘alışılmadık’ bir yaz geçirin
Bir yerlerde dönüp dolaşan ‘15 günlük tatil için 11.5 ay çalışıyoruz’ söylemi soğuk bir gerçeklik olarak zihnimizde yer ediyor.

Fotoğraf: Unsplash
Mine Göl-Güven
Oyun ve işin, öğrenme ve oyunun birbirinden keskin sınırlarla ayrıldığı bir dönem yaşıyoruz. Sanki dolu zaman gibi bir kavram varmışçasına bizlere boş zamanımızda ne yaptığımız soruluyor. Çocuklar evden okula, okuldan eve “taşınmanın” dışında kendi zamanlarını ilgi, istek ve ihtiyaçlarını yönetebilecek yetkinlikte yetiştirilmiyor. Çocukluk konumu yetersizlik fikri üzerine inşa ediliyor. Bu durumda uzatılmış bir çocukluk, neoliberal sistemin, siyasetin ve ekonominin kullanışlı nesnesi olan bir “bireyin” tekrar ve tekrar üretilmesini sağlıyor. Boş zamanlarınızı da değerlendirmelisiniz! Peki nasıl? Tatile çıkın! Bir yerlerde dönüp dolaşan “15 günlük tatil için 11.5 ay çalışıyoruz.” söylemi soğuk bir gerçeklik olarak zihnimizde yer ediyor. Oysa ki ne bizler ne de çocuklarımız için iş/okul ve hayatın birbirinden bu kadar keskin çizgilerle ayrılmasına gerek yok. Derin ve eleştirel düşündüğümüzde farkına varıyoruz ki buna ihtiyacımız yok. Ama şartlar bizi buna itiyor (mu)? Köylerimiz de elden gitti. Bir çoğumuzun döneceği bir köyü yok. Özlediğimiz sakin doğa belki bir yerlerde hâlâ sakin ama onu bize dayatılan “tatil” tanımı içine dahil ediyor muyuz? Bu çemberden çıkmak mümkün mü? Çocuklarımız için denemeye değer. Çünkü:
Bir kitap var: Doğadaki Son Çocuk. Yazarı Richard Louv[1]. Kitabın açılışı oğlunun yazara sorduğu soruyla yapılıyor: “Baba, sen çocukken hayat niye daha eğlenceliymiş?”(s.1). Nesiller arası oyun çalışmalarını incelediğimizde ortaya çıkan tablo çok sevimsiz. Örneğin bugünkü çocuklar 30 yıl önceki çocuklara kıyasla haftada 9 saat daha az serbest zamana sahipler. Bu, haftada en az 1 saatlik bir kayıp demek. Ulusal Oyun Enstitüsü Kurucusu Dr. Stuart Brown’ın, on ülkeyi ve yaşları 5 ile 12 arasında olan çocuklara sahip 12 bin anne-babayı kapsayan bir çalışmasında ebeveynlere çocuklarının ne sıklıkta ve ne sürede dışarıya oyun oynamaya çıktığı soruluyor[2]. Çalışma sonucunda her iki çocuktan birinin mahkumlardan ortalama 1 saat daha az dışarı çıktığı tespit edildi. Bu çalışmaya göre, çocukların üçte biri günde ortalama sadece yarım saat dışarı çıkabiliyor. Çocukların 1/10’u orman, göl ve benzeri doğal ortamlarda düzenli bir şekilde bulunmuyor. Veriler o kadar korkutucu ki bilinen bir temizlik şirketi Türkiye’nin de dahil olduğu ulusal bir kampanya başlattı: “Kirlenmek güzeldir”. Kampanyanın diğer adı da “Çocuklara Özgürlük”[3].
Kirlenmek eşit bir dünyada güzel. Sınıfsal farklar çocukların farklı kaygılarla yetişmesine yol açıyor. Öyle veya böyle çocuklara bir elle verilen öbür elle alınıyor. Gelir ve eğitim seviyesi yüksek olan ebeveynler okula yaptıkları onca yatırımın! kaybolacağı düşüncesiyle çocukları yaz okullarına gönderiyor. Burada çocuklar…yüzme, ata binme, İngilizce, futbol, basketbol, voleybol, zeka oyunları, satranç, resim, müzik, dans, drama, yoga…liste çok uzun. Resmin öbür tarafında düşük eğitim ve gelire sahip ebeveynlerin kendileri çalışırken çocuğuyla kimin ilgileneceği kaygısı var. Yaz kamplarına, kurslarına, tatile verilecek para yok. Anne-baba çalışıyorsa evde çocukla ilgilenecek kimse yok. Geriye televizyon ve ucuzundan edinilmiş bir tablet kalıyor. Yoksun ve yoksul mahallerde çocuk ve gençlerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek donanımlı spor ve sanat birimleri mutlaka ve özellikle olmalı. Bu alanlar ya yok ya çok kötü yönetiliyor. Bu durumda küçük çocuklar güvensiz ortamlarda, bazen evde yalnız, bazen de etraflarında buldukları güvenlikle ilgili endişelerin olduğu boş arazilerde zaman geçiriyorlar. Bu bir özgürlük gibi görünebilir. Özellikle kurslu günlerden nefes alamayan çocuklar tarafından bakıldığında. Fakat bu bir seçim olmadığı müddetçe özgürlük olarak nitelendirilemez, özellikle güvenlik sorunlarını düşündüğümüzde.
Sınıfsal eşitliğin yok sayıldığı çocukluk coğrafyasında, sınıfsızlığın var olduğu tek alan kamusal alan olabiliyor. Burada hiçbir çocuğa yer yok! Çocukların kendi yaşantılarını tasarlamada (en azından günlerini planlasalar) ve günlük yaşantıya dahil olmada, kültürel, sportif, sanatsal alanlara dahil olma, hayata karışma haklarının gasbedildiğini de gözlemliyoruz. X’te haftada bir kez “Bu çocukların restoranda işi ne?”, “Çocuk gürültüsü olmadan güneşlenemeyecek miyiz?”, “İzmir’e gidiyorum. Yarım saattir çocuk ağlıyor uçakta” (yolculuk zaten yarım saat), “Asansörde de çocuk mu olur?” paylaşımlarını görüyoruz. Kamusal alanda çocuk varlığı öcüleştiriliyor ve çocuk nefreti normalleştiriliyor [“Childism” Türkçeye çocuk düşmanlığı olarak geçti[4]; Bu konu ilginizi çektiyse Göl-Güven (2022)[5]].
Ama eğlenmek her şey demek değil veya eğlenmenin de bir sınırı var, öyle değil mi? Hayatı ciddiye almak lazım. Tekrarlayalım: Bu düşüncenin beynimize nakşedilmesinin nedeni bizim iyiliğimiz için değil, sistemin işine yaradığı için. Bu çalışma/iş, eğitim, tatil/oyun anlayışında devam ettiğimiz müddetçe, çalışma ciddiyet, oyun ve eğlenme ise gayrıciddilik olarak görüldükçe, böyle bir ayrışmanın garip olduğunu görmek zor olacaktır. Hatta, hayatlarımızı çalışma/okul ve eğlence/tatil olarak ikiye ayırdığımız müddetçe, çalışırken eğlenmenin özlemi içinde yaşamaya, eğlenirken de çalışmadığımız için suçluluk hissetmeye devam edeceğiz. Bunun yerine, mahallemiz, kendimiz ve çocuklarımız için yazlı kışlı programlar oluşturalım, aramızdaki dayanışmayı arttıralım, birlikte olabileceğimiz zaman yaratalım ve alanlar açalım.
Neler yapabiliriz?
Proje/programlar |
İçerik |
Geliştirilen Beceriler |
---|---|---|
Mahalle muhtarıyla görüşme |
|
|
Mahalle emlakçılarını dolaşma |
|
|
Mahalledeki manav ve fırınların ziyaret edilmesi, pazara çıkılması |
|
|
Çevredeki bitki örtüsünü inceleme |
|
|
Çevrede yürüyüş yapma |
|
|
Çevredeki trafik yoğunluğunu gözlemleme |
|
|
Engelli bireylerin yaşama katılma imkanlarını inceleme |
|
|
Gidilen yerlerde hava durumu, nem, hava kirliliği, alerjen uyarıları gibi verilere dikkat etme |
|
|
Sokak hayvanlarının korunma, barınma ve beslenme durumlarının araştırılması |
|
|
*Boğaziçi Üniversitesi, Temel Eğitim Bölümü
Dipnotlar:
- ^ Louv, R. (2022). Doğadaki son çocuk. TÜBİTAK Yayınları.
- ^ Stuart, B. Oyun Bilimi yazıları
- ^ Çocuklara Özgürlük
- ^ Young-Bruehl, E. (2021). Çocuk düşmanlığı: çocuklara karşı ön yargıyla yüzleşme. İletişim Yayınları.
- ^ Göl-Güven, M. (2022). "Şımarık çocuklarını zapt etmeyen gamsız ebeveyn" sorunsalı
Evrensel'i Takip Et