Koltuk savaşı
Bir metal işçisinin mektubu: Üzerine oturdukları koltuklardan hiç kalkmak istemezler. Koltuğa büyük bir tutkuyla, şehvetle bağlanırlar. Hatta koltuğu evlerine götürüp onun üstünde uyumak isterler!

Fotoğraf: Pixabay
Bir metal işçisi
Gebze
Fabrikada işe başladıktan birkaç saat sonra “Yahu akşam olsa da evde televizyonun karşısında koltuğa uzanıp şöyle bir keyfime baksam” demeye başlıyorum.
Gerçi televizyon kumandasını almaya gücüm yetmese de koltukta uyukladığım için kumandayı pek dert etmiyorum. Yeri gelmişken biz işçilere vardiyalar bir türlü bitmez gelirken, patronlar için de “Yahu ne çabuk akşam oldu?” nakaratlarını sık duyarız. Ne diyelim, demek ki her şey sınıfsal. Hani sınıfsal dediysek, okuldaki sınıflardan söz etmiyoruz. Neyse başımız belaya girmeden bu mevzuyu kapatalım, anlamışsınızdır siz.
Haa ne diyordum, ne de güzeldir bir koltuğa oturup, uzanmak. Hele o koltuk biraz da yaylı ve sallanıyorsa değme keyfine. Çoğu zaman koltuğun üstünde sallanmak hoşuma gider. Gerçi bizim evdeki koltuk yirmi yıllık olsa da Allah’ı var bunca yıldır otururum üstüne, gıkı bile çıkmaz. Benim ve popomun bunca yıl kahrımı çekmiş, çekmeye de devam eder. Hele nohut, kuru fasulye yediğimde çıkan gaz ve kokudan dolayı koltuğumdan özür dilerim, kusura bakma koltuğum hakkın ödenmez!
Ha bir de, pazara kadar değil, mezara kadar süren koltuk sevdalıları vardır. Koltuğu kaptırmamak için, bir daha koltuk bulamam deyip ceylan derili koltuklara yapışanlar vardır. Bilirsiniz onları.
Üzerine oturdukları koltuklardan hiç kalkmak istemezler. Koltuğa büyük bir tutkuyla, şehvetle bağlanırlar. Hatta koltuğu evlerine götürüp onun üstünde uyumak isterler. Akılları fikirleri koltuğu kaptırmamaktır. Mabadını koltuktan kaldırınca başkası kapar diye her gün her gece kendilerini yer bitirirler. Kimisi bir koltuk yetmez deyip birkaç koltuğa oturup, kendini güvenceye alır. Her gün aynanın karşısına geçip “Bu koltuğu ben hak ediyorum, bu koltuğa en çok benim dolgun mabadım yakışır” deyip kendilerinden geçerler.
Yer yer mabatlarında pişikler, yaralar çıksa da pek umursamazlar, pişiğe karşı pudra kullanarak durumu idare ederler. Koltuğa öyle yapışırlar ki, spatulayla bile kazımanız çok zor olur. Yanlarındaki dalkavuklar da öyle övgüler düzerler ki, kendileri bile inanamaz nasıl yetenekli, nasıl muhteşem koltuk sever olduklarına.
Koltuğu kaptırmamak için “Taviz yok-yola devam” diye her şeyi göze alırlar. Şimdi diyebilirsiniz ki sarayların, saltanatların yanında üç-beş koltuğun sözü mü olur? Olur mu olmaz mı onu bilemem ama benim yirmi yıllık cefakar koltuk ceylan derili koltuklara savaş açmaya karar vermiş. Ne dersiniz, kazanır mı?
Evrensel'i Takip Et