Türkiye-ABD ilişkilerinde ‘Dostum Trump’ dönemi: ABD-İsrail stratejisine entegrasyon derinleşiyor
Erdoğan’ın “dostum Trump”, ABD’den ise “yeni bir ortaklık” sözleriyle karşılığını bulan dönemi Doç. Dr. Fatih Yaşlı ve Doç. Dr. Hakan Güneş değerlendirdi.

Fotoğraf: DHA
Dilan Temiz
[email protected]
Türkiye ile ABD arasında son dönemde yaşanan diplomatik temaslar, Suriye merkezli yeni bir “ortaklık” arayışının işaretlerini verirken, bu sürecin arka planında ciddi jeopolitik hesaplaşmaları, ilişkileri bulunuyor. Özellikle Trump’ın siyasi sahneye yeniden dönmesiyle birlikte bölgedeki temaslar, yaptırım kararlarının gevşetilmesi ve Türkiye’nin bu denkleme nasıl entegre olduğu da tartışma konusu. Trump’ın Suudi Arabistan’da HTŞ lideri Colani ile yaptığı görüşmeye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevrimiçi katılımı; ardından gelen yaptırımların kaldırılması açıklaması ve Erdoğan’ın anti- emperyalizm vurgularını artırması sürecin yalnızca diplomatik bir temas değil, aynı zamanda yeni bir bölgesel dizayn planı olduğunu ortaya koyuyor.
Bu kapsamda Siyaset Bilimci Doç. Dr. Fatih Yaşlı, Türkiye’nin Trump döneminde emperyalist güçlerle daha derin bir entegrasyona yöneldiğini, anti-emperyalist söylemlerin ise iç politikada araçsallaştırıldığını vurgularken; Akademisyen Doç. Dr. Hakan Güneş ise ABD-İsrail ortaklığı ekseninde şekillenen bölgesel stratejilere Türkiye’nin uyum sağladığını belirtiyor. Her iki isim de izlenen bağımlılık ilişkilerinin, emperyalist ilişkilerin bölge halklarının bundan nasıl etkileneceğine dikkat çekti.
Fatih Yaşlı, ABD ve Türkiye ilişkilerinde, Suriye üzerinden yürüyen süreci, Trump’un Suudi Arabistan’da HTŞ lideri Colani ile gerçekleştirdiği görüşmeye Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman da yer almasına ve Erdoğan da görüşmeye çevrimiçi bir şekilde dahil olmasına değinerek, “Bu görüşmeyle birlikte Trump Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırıldığını açıkladı. Türkiye, Esad’ın devrilmesinin ardından Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasını büyük bir hevesle bekledi; çünkü Biden döneminden farklı olarak Trump’la çeşitli başlıklarda ortaklıklar geliştirilebileceğine inanılıyordu, biri de Suriye’ydi. Trump da zaten Türkiye’ye Colani üzerindeki etkisinden yola çıkarak Suriye’de belli bir alan açmaya kararlı görünüyordu. Bruce’un açıklaması da bunun bir teyidi oldu” değerlendirdi.
“Türkiye-ABD Suriye Çalışma Grubu Toplantısı”nın iki taraf açısından da pozitif geçmiş gibi görünse de yine de kritik bir noktanın var olduğuna dikkat çeken Yaşlı, “Her iki taraf da “terörle mücadele” başlığında ortaklaşıyorlar ama ABD, SDG ve YPG ile sahada işbirliği yaparken Türkiye her ikisini de terör örgütü olarak görüyor. Bu uzlaşmazlık ise kısa vadede çözülecek gibi görünmüyor. Öte yandan hem Colani ile hem ABD ile kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarda SDG’nin silah bırakarak yeni Suriye ordusuna katılması için Türkiye tarafının bastırdığı görülebiliyor” dedi.
Fatih Yaşlı | Fotoğraf: Cebrail Arslan
“İsrail Gazze’yi tamamen işgal ediyor, Türkiye izlemekle yetiniyor”
“AKP iktidarı İsrail karşıtı ve Filistin yanlısı retoriğine rağmen İsrail’in Gazze’ye yönelik bir tür soykırım politikası izlediği süreçte ticareti sonlandırmadı” diyen Yaşlı, şöyle devam etti: “Kamuoyu baskısı ile bir sonlandırma kararı alındıktan sonra ise Azerbaycan petrolünün Türkiye üzerinden İsrail’e gidişi devam etti. Trump’ın gelişiyle birlikte “dostum Trump” siyasetine geçildiği için ise İsrail’e yönelik eleştirilerin dozajı düşürüldü. Bugünlerde İsrail Gazze’yi tamamen işgal etmeye yönelik bir siyaset izliyor ve çok büyük katliamlar yapıyor ama tüm dünya ile birlikte Türkiye de olan biteni izlemekle yetiniyor.”
Türkiye’de Filistin meselesinin ve İsrail karşıtlığı İslamcılar tarafından tarihsel olarak hep araçsallaştırıldığını söyleyen Yaşlı, bir iç politika malzemesi olarak kullanıldığına, bugün de aslında benzer bir durum yaşandığına dikkat çekti.
“İktidar, Trump’la birlikte emperyalizm entegrasyonunu derinleştirmek istiyor”
İktidarın dış politikada anti-emperyalizm vurgularıyla izlediği politikanın uyumlu olmadığını söyleyen Yaşlı, “Trump’ın seçilmesiyle birlikte iktidar emperyalizmle entegrasyonunu daha da artırmak, daha da derinleştirmek ve onunla yeni bir denge düzleminden yeniden buluşmak istiyor. Türkiye kapitalizminin ithalatı, ihracatı, borçlanması, finansal durumu vs. göz önüne alındığında zaten iktidarın anti emperyalizm gibi bir tutuma sahip olduğundan söz edilemez. Bilakis son yirmi yılda Türkiye emperyalizmin müdahalelerine daha açık hale getirilmiş, ekonomik anlamda çok daha bağımlı ve hem ekonomik hem de politik olarak çok daha kırılgan bir ülkeye dönüştü. Dolayısıyla iktidarın anti emperyalizminin de tıpkı Filistin meselesi gibi iç politikayı domine etmek adına kullanılan bir retorikten ibaret olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
“Emperyalizmle mücadelenin ilk sıraya yazılması gerekiyor”
Esad’ın devrilmesi operasyonunu aslında Suriye’nin uluslararası pazarlara eklemlenmesi ve yeniden sömürgeleştirilmesi olarak okumak gerektiğini ifade eden Yaşlı, “Ülkenin limanları, madenleri, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri adım adım çokuluslu şirketlere ve yabancı sermayeye açılacak, İslamcı bir iktidarın öncülüğünde Suriye neoliberal politikalar aracılığıyla talan edilecek. Bu da bize hala uluslararası sistemi okurken emperyalizm kavramının ne kadar geçerli ve işe yarar olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı. Sadece Türkiye değil bütün bir bölge halkları emperyalizmin Ortadoğu’da izlediği politikalardan büyük zarar gördüğünü söyleyen Yaşlı şöyle konuştu: “Gerçek bir anti emperyalist siyasetin hem Türkiye’de hem Ortadoğu’da yeniden etkili bir şekilde devreye girmesi, emperyalizmle mücadelenin ilk sıraya yazılması gerekiyor.”
“Trump’a hangi kaynakları sunabileceklerinin planlarını tahmin zor değil”
Hakan Güneş ise, Amerika ve İsrail ortaklığına dikkat çekerek, Türkiye’nin bu plana uyumlu davrandığını belirtti. HTŞ’nin, Colani’nin Şam'ı ele geçirmesi sürecini de Türkiye'nin de ciddi inisiyatif sahibi olduğu, Trump'ın Türkler, Erdoğan yaptığı dediği ama gerçekte arka planla gerçekleşmiş bir süreç olarak gözüktüğünü belirten Güneş, “Son dönemdeki gelişmelerin en önemli sorusu şudur; İsrail, ABD politik ortaklığı, Suriye dizaynı konusundaki ortaklık, Kürtlere ilişkin nasıl bir sonuç çıkaracak? Trump'ın şu ana kadar ki açıklamalarından ve Türkiye'ye Erdoğan'a yakın olduğu kabul edilen ifadelerinden PYD'yi devreden çıkaracak bir formüle yeşil ışık yaktığı sonucu çıkmaz. Burası, gerilim olmaya devam edecek” dedi.
Doç. Dr. Hakan Güneş
Erdoğan’ın Trump’la görüşmelerine dair değerlendirmede bulunan Güneş, “Orta Doğu'daki kritik partner Trump açısından da daha önceki yönetimler için de olduğu gibi bir tek Obama döneminde bir dönem Türkiye'ye doğru dönmüştü ibre. Orta Doğu planlarında ana ABD partnerinin Suudi Arabistan Mısır ikilisi olduğu ortaya çıktı” şeklinde konuştu.
Trump’ın gittiği yerden milyar hatta trilyon dolarlık anlaşmalarla çekildiğine dikkat çeken Güneş, “Şu anda Erdoğan yönetiminin de Trump'a hangi madenimizi, hangi dağımızı, hangi nehrimizi sunabileceği konusunda plan yaptığını tahmin etmek çok zor değil. Yani halkımızdan ve ülkemizin kaynaklarından çalınacak bir adım. Daha önce Katarlara ve başkalarına yaptığını ya da uluslararası sermaye yaptığını yine daha büyük bir iştahla yapmaya çalışacaktır. Yine tabi ekolojik yıkımlar ve halkın refahından çalan sonuçlar üretecek. Her zaman negatif sonuçlar üretir” dedi.
Evrensel'i Takip Et