19 Mayıs 2025 04:37

Gençler 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı yoksulluk, adaletsizlikle karşılıyor | Çayın bile lüks olduğu bir ülke istemiyoruz

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nı gençler bir bayram olarak karşılamıyor. Gençler, yoksulluk, geleceksizlik, barınma sorunu ve hayat pahalılığı karşısında alanlarda olacaklarını belirtiyor.

Gençler 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı yoksulluk, adaletsizlikle karşılıyor  | Çayın bile lüks olduğu bir ülke istemiyoruz

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Eylem NAZLIER
[email protected]

Bugün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Ama Türkiye’de milyonlarca genç bugünü bir kutlamadan çok, yaşamlarını kuşatan ekonomik, sosyal ve siyasi karanlıklarla karşılıyor. Gençler bu bayramı, umutsuzluğun ve geçim derdinin gölgesinde geçiyor.

İşsizlik, yoksulluk, ağır çalışma koşulları, düşük ücretler ve paralı hale gelen eğitim… Gençlerin sırtına yüklenen yükler artık taşınamaz hale geldi. Ama gençler, o yükü sırtlayıp susmak yerine alanlara çıktılar.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının alınması ve ardından tutuklanmasının ardından Türkiye’nin dört bir yanında tepkiler büyüdü. Gençler sadece bir siyasetçiye değil, kendi geleceksizliklerine sahip çıkmak için sokağa indi. Barikatlar aşıldı, sloganlar yankılandı. “Ücretsiz eğitim”, “İnsanca yaşam”, “Gelecek istiyoruz” diyen binlerce ses birleşti. Çoğu öğrenci, bir kısmı işçi… Her biri bu düzende nefes alamayan gençlerdi.

Bastırılmış öfkenin patladığı gün oldu!

O gençlerden biri de İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kimya Mühendisliği öğrencisi 23 yaşındaki Seçil. 19 Mart’ta Saraçhane’de başlayan eylemlere katıldığı gerekçesiyle tutuklanmış, 18 gün cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. O gün orada yalnızca bir belediye başkanına sahip çıkmak için değil, üniversitelerde yıllardır biriken baskılara, geleceksizliğe ve güvencesizliğe karşı isyan etmek için olduğunu söylüyor.

“Bu sadece bir politik destek meselesi değil” diyor Seçil. “Bizim diplomalarımızın her an iptal edilebileceği bir ülkede yaşamak zorunda kalmamız, barınma hakkımızın olmaması, yemekhanelerdeki yetersiz ve sağlıksız yemekler, tüm bunlar birikti. 19 Mart, o bastırılmış öfkenin patladığı gün oldu.”

Seçil, 24 Mart günü tutuklananlardan. 18 gün boyunca cezaevindeydi. Ama yalnız kalmadığını, arkadaşlarının dışarıda direndiğini anlattı.

Akademik özgürlük yok!

Üniversitede bilgi üretiminin dahi baskı altında olduğunu söyleyen Seçil, “Ürettiğimiz bilgi bile sermayenin denetiminde. Akademik özgürlük yok. Kadın olarak ise çok daha büyük tehditlerle karşı karşıyayız. Üniversitelerde artan taciz olaylarına karşı etkin mekanizmalar yok. Üniversitelerde kadınlar için güvenli alanlar oluşturulmalı. Zeren Ertaş’ın başına geleni unutamıyorum. Bir asansörde can verdi. Bizim yaşayıp yaşamayacağımızın bile garantisi yok” diyerek kendini güvende hissetmediğini söyledi.

Bir abonman yüklemek bile lüks oldu

Ekonomik sıkıntılar gençlerin yaşamını doğrudan etkiliyor. Seçil şu anda çalışamıyor çünkü okulunu bırakmak istemiyor. Ama çalışmak zorunda kalan pek çok arkadaşı var:

“Bir abonman yüklemek bile lüks oldu. Beslenme, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlar bile karşılanamaz hale geldi. Bir tiyatro bileti 400 TL. Sağlıklı beslenmek ise artık bir ayrıcalık haline geldi. Birçok genç sadece bir öğünle günü geçiriyor. Dışarda bir öğün yemek 300 TL. Yemekhaneler ucuz ama kalitesiz. Bu nedenle gıda mühendisliği öğrencilerinin denetim yapmasını istiyoruz. Biz sağlıklı beslenemiyoruz.”

19 Mayıs’ın hiçbir zaman bir bayram gibi hissettirmediğini söyleyen Seçil, “Gençlerin intihara sürüklendiği, katledildiği bir ülkede bayram mı olur? Gerçekten bayram yapacağımız gün, birbirimizi yaşatabildiğimiz, özgürleşebildiğimiz gün olacak. O da mücadeleyle gelecek” diyor.

Seçil’in gençlere çağrısı net: “19 Mart sonrası birçok kişi örgütlü mücadelenin gücünü gördü. Örgütlü olursak, bu ülkeyi değiştirebiliriz. Üniversiteleri özgürleştirebilir, geleceğimizi kendimiz inşa edebiliriz.”

‘Türkiye’nin mücadele hafızasını tazeledi’

Öğrencilerden İlayda, yaşananları şu sözlerle aktardı:

“19 Mart’ın ortaya çıkışı bir günde olmadı. Bu, yıllardır çeşitli adaletsizliklere karşı yan yana gelme çabalarımızın bir ürünü. Daha önce yemekhane zamlarına, cinsel tacize, okulumuzun rant alanına çevrilmek istenmesine karşı da mücadele ettik. Okulumuzda Cinsel Tacizi Önleme Komisyonunu kurduran da bu mücadeleydi. 19 Mart’ta sıra arkadaşlarımızla birlikte yıktığımız barikat, aslında Türkiye’nin mücadele hafızasını tazeledi.”

'Ailece tatile gittiğimiz hatırlamıyorum'

İlayda, hem öğrenci hem de çalışan bir genç kadın olarak hayatın zorluklarını ve mücadele gerekçesini şöyle anlattı:

“Annemle ve kardeşimle yaşıyorum. Annem de ben de geçinebilmek için çalışmak zorundayız. Hiçbir zaman ailece tatile gittiğimizi hatırlamıyorum. Güneşi bir sahil kenarında değil, işe gitmeden önce mutfak penceresinden görebiliyoruz. Hayat pahalılığı altında eziliyoruz. 1+1 evin kirasının 25 bin TL olduğu bir ülkede insanca yaşam hayal haline geldi. Mücadeleyi büyütmekten başka çaremiz yok”

‘100 TL ile yaşamak mümkün değil’

Bu öğrencilerden biri de Mert, geçim koşullarının dayanılmaz hale geldiğini ve 19 Mart’taki eylemin yalnızca bir tepkiden değil, toplumsal birikimden doğduğunu vurguladı.

20 yaşında, İstanbul’da üniversite okuyan Mert, KYK bursunun yetersizliğine dikkat çekerek, “Aylık 3 bin TL KYK bursu alıyoruz, bu günlük sadece 100 TL yapıyor. Komik bir rakam. Bu parayla ne kitap alabiliyoruz ne de en temel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. Bir kitabı birkaç arkadaş sırayla okuyoruz. Sinemaya, tiyatroya, konsere gidemiyoruz. Bir arkadaşımızla çay içmek bile lüks oldu; en ucuz çay 30 TL. Sosyalleşemiyoruz. Hayatta kalmaya çalışıyoruz” diyor

19 Mart’taki eylemlerin ardından tutuklanan öğrencilerden biri olan Mert, gözaltında ve cezaevinde şiddete maruz kaldıklarını da belirterek “Devletin baskı politikaları, sadece bizleri değil, toplumu susturma çabasıdır” dedi.

‘Gençlik mücadeleden vazgeçmesin’

19 Mart eylemlerinde tutuklananlar arasında yalnızca üniversite öğrencileri değil, işçi gençler de vardı. Onlardan biri, Beyoğlu’da balık dürüm ustası olarak çalışan 22 yaşındaki Furkan. Açıktan lise eğitimine devam eden ve 13 yaşından beri çalışan Furkan, eylemler sonrası 18 gün cezaevinde kaldı. Suçunun “yatarı” olmamasına rağmen tutuklandığını belirten Furkan, “Pişman değilim. Yine olsa yine giderim” dedi.

Geleceğe dair umutlarını büyük ölçüde yitirdiğini dile getiren Furkan, “Çalışmadan geçen bir günüm yok, izin günlerimde bile çalışıyorum. Ama çalmadan, etmeden geçinmek çok zor bu ülkede. Ben bir ışık göremiyorum. En kısa sürede ülkeyi terk etmek istiyorum, niyetim yurt dışına gitmek” diyerek emek vererek yaşamanın zorlaştığını söylüyor.

Tam zamanlı çalışmaya okulu bırakarak 18 yaşında başladığını anlatan Furkan, “Üniversite okuyanlar bile gelip yanımızda çalışıyor. O zaman ‘Okumanın ne faydası var’ diyordum. Şimdi pişmanım” diyor.

Sosyal yaşamının neredeyse olmadığını belirten Furkan, çalışmadığı gün aç kalabileceğini söylüyor: “5 yıldır ailemi görmedim. Tatil yapmak, izin almak hayal. Bu ülkede bir gün bile boş geçiremeyiz. Çalışmadığımız gün aç kalırız.”

Furkan, tüm bu koşullar altında hâlâ hayal kuruyor ama hayalleri artık yalnızca kendisi için değil: “Annem babam rahat etsin istiyorum. Onlar da bir süreçten geçti. Yaşlandılar. En azından biraz huzur görsünler.”

Sözlerini bir çağrıyla bitiriyor Furkan:

“Gençlik asla mücadeleden vazgeçmesin. Bu ülkeye eşitliği, huzuru, adaleti getireceğiz. Bu sözümüz olsun.”

Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin sayısı arttı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 yılına yönelik “istatistiklerle gençlik” bültenini açıkladı. Türkiye’nin genç nüfus oranının geçen yıl yüzde 14.9’a gerilediği vurgulanan bültende, eğitim ve istihdamdaki gençlere ilişkin veriler dikkat çekti. Bültene göre ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı 2023 yılında yüzde 22.5 iken 2024 yılında yüzde 22.9 oldu.

Genç erkeklerde ne eğitimde ne istihdamda olanların oranı 2023 yılında yüzde 15.6 iken 2024 yılında yüzde 16.2, genç kadınlarda ise bu oran 2023 yılında yüzde 29.8 iken 2024 yılında yüzde 30.1 oldu.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) tarafından yayımlanan “İstanbul’da gençliğin demografik ve sosyoekonomik profili: 20 yıllık değişim” başlıklı araştırmaya göre, İstanbul’daki gençler hayatlarının en üretken dönemini ciddi ekonomik baskılar ve gelecek belirsizliği içinde geçiriyor. Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 49.2’si geçim sıkıntısını, yüzde 47.9’u ise geleceğe dair kaygıyı en büyük sorun olarak dile getiriyor. Bu oranlar, gençlerin neredeyse yarısının ekonomik güvenceden yoksun, plan yapmaktan uzak ve umutsuz bir yaşam sürdüğünü gösteriyor.

Üniversite mezunlarının önemli bir kısmı iş yaşamına asgari ücretle başlıyor. Psikoloji, mimarlık ve inşaat mühendisliği gibi bölümlerden mezun olan gençler, uzun yıllar süren eğitimlerine rağmen beklentilerin çok altında maaşlarla çalışmak zorunda kalıyor. Bu durum, eğitimli gençlerin bile ekonomik güvencesizlikten kurtulamadığını ortaya koyuyor.

Ayrıca Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 2023 yılında 157 bin 576 öğrencinin üniversite eğitimi hakkı kazanmasına rağmen kayıt yaptıramadığını, son 5 yılda eğitimini donduran öğrenci sayısının 268 bin 714 olduğunu açıklamıştı.

Evrensel'i Takip Et