18 Mayıs 2025 04:30

İstanbul’daki kentsel dönüşüme kısa bakış

İstanbul’da kentsel dönüşüm, yoksul mahallelerde zorla tahliyeler ve soylulaştırma projeleriyle ilerliyor. Afet riskine dayalı yasalarla mahalleler rezerv alan ilan edilip yıkımlara devam ediliyor.

İstanbul’daki kentsel dönüşüme kısa bakış

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

İstanbul - 6306 Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun kapsamında İstanbul’un 39 ilçesinde kentsel dönüşüm kararı alındı.

Bazı bölgelerin neredeyse tamamı yıkılırken, bazı bölgelerde uygulamalar daha sınırlı alanları kapsıyor.

2000’li yılların başından itibaren İstanbul’da kentsel dönüşüm, gecekondu bölgelerinde, yoksul halk kesimlerinin yaşadığı mahallelerdeki yıkımlarla sürdürüldü.

Literatürde “soylulaştırma” ya da “burjuvalaştırma” olarak da adlandırılan yöntem ilk olarak Ruth Glass tarafından 1964 yılında Londra’da işçi tabanlı yerleşim bölgelerinin orta ve üst sınıf için lüks konutlar inşa edilmesi sonrasında tanımlandı.

İstanbul’da Fener-Balat-Ayvansaray projesinden Fatih’te Sulukule, Beyoğlu’nda Tarlabaşı projeleri en akıllarda kalan örneklerden.

Benzer dönemlerde gündeme gelen Sarıyer’de Derbent, Küçükçekmece’de Ayazma, Gaziosmanpaşa’da Sarıgöl, Maltepe’de Başıbüyük gibi kentsel dönüşüm projelerinde de görüldüğü gibi bu mahallelerde yaşayanların başka yerlere, kent merkezlerinden uzağa ve borçlandırılarak gönderilmesi öne çıktı.

Afet riski gerekçesiyle dönüşüm

Kentsel dönüşümün gerekçelerinden biri de “afet riski”ni azaltmak. Bu gerekçeden hareketle kentsel mekana müdahalelerin aracı ise 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında kanun oldu. Güngören Tozkoparan, Gaziosmanpaşa Sarıgöl, Okmeydanı Fetihtepe, Sarıyer Armutlu mahalleleri de en bilinen örneklerden.

Rezerv alan

Bu kanunun temel araçlarından biri de rezerv yapı alanı ilanları. Başakşehir’de Şahintepe Mahallesi bunun en çarpıcı örneğini oluşturuyor. Mahallede yaklaşık 40 bin kişi yaşamasına ve neredeyse bölgenin tamamı özel mülkiyetten oluşmasına rağmen, yerleşim alanı sayılmayarak 2012 yılında, 6306 sayılı kanun yürürlüğe girdikten 4 ay sonra “rezerv alan' ilan edildi.

Fotoğraf: Şahintepe Halk Dayanışması

Rezerv alan ilanını tehlikeli hale getiren nedenlerden biri tespiti için hiçbir bilimsel ya da teknik analize ihtiyaç duyulmadan, gözlemsel verilere dayalı karar alınabiliyor oluşu. Üstelik bu kararlar hiçbir şekilde kamuoyuna ilan edilmiyor. Haliyle takibi oldukça zor. Bakanlığın sıradan bir evrakında yer alan bir Bakan onayından ibaret.

Bu sebeple riskli alan ilanı kararları mahkemeden dönse bile bakanlık aynı alanı rezerv alan ilan ederek yıkıma devam edebiliyor. Kadıköy’ün Fikirtepe Mahallesi, Zeytinburnu’nda Nakliyeciler Sitesi bu uygulamaya örnek verilebilir.

Ranta dayalı kentsel dönüşüm “mağdurlar” yarattı

Ranta dayalı, “soylulaştırma” odaklı ilerleyen kentsel dönüşüm projeleri yeni mağdurlar yarattı. Yaşadığı alanlar dönüşüme giren vatandaşların hukuki itirazlarının sonuçlanması yıllar sürüyor.

Örneğin, İstanbul’da yüzlerce yıllık bir tarihe sahip olan ve Roman yerleşimlerinden biri olan Sulukule, 2006 yılında başlayan kentsel dönüşüm sürecinde tamamen yıkıldı. Bu yıkım sürecinde açılan onlarca davadan biri 2019’da sonuçlandı ve yenileme projesine ikinci kez iptal kararı verildi.

Mahkeme kararları beklenmeden çalışmalar devam ediyor, kararlar vatandaş lehine sonuçlansa bile yasal boşluklarla dönüşüme devam edilebiliyor.

Yanlış dönüşüm projelerine itiraz eden kimi mahallelerde fiili direnişlere de tanık oluyoruz. Bu direnişler ya da protestolar polis zoruyla bastırılmaya çalışılıyor.

2021 yılında, pandemi koşullarına rağmen Tozkoparan’da evlerinden mahallelerinden sürülmeye karşı çıkan vatandaşların evlerini polis bastı, zorla tahliye işlemi uygulamaya çalıştı. Mahalleli direnme kararı alınca dairelerin elektrik, su ve doğal gazları kesildi. Mahalle polis ablukasına alındı.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

2022’de Okmeydanı'ndaki Fetihtepe Mahallesi’nde yaşayanlar kentsel dönüşümün dayatmaya dönüştüğünü belirterek yıkıma direnmeye başladılar. Fakat kısa süre sonra polis müdahalesi ve gözaltılar yaşandı.

Fotoğraf: Evrensel

2022 yılının eylül ayında Beykoz’un Tokatköy Mahallesi yüzlerce polis tarafından kuşatıldı, mahallede sokaklara barikatlar kuruldu. Belediye ekipleri polis eşliğinde evleri zorla tahliye ederek yıkıma başladı. Yaralanalar, gözaltına alınanlar oldu, gazeteciler engellendi.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

2023 yılında, mahalledeki yıkıma karşı çıkan ve nöbet tutmaya başlayan Şahintepelilere “şafak operasyonu” yapıldı. Çetinkaya ailesinin evi yıkıldı. Mahalleliye cop, biber gazı ve plastik mermiyle müdahale edildi, yaralananlar ve gözaltına alınanlar oldu.

Sonuç

İstanbul koca bir şantiye alanına döndü. Mahkemelerden kimi “emsal” ve olumlu kararlar çıksa da mahalleler çoktan yıkıldı, bir ev, daire için yıllarca emek ve para harcayan vatandaşlar sürüldü ya da “proje bitene kadar” yüksek fiyatlı kiralarda oturmak zorunda bırakıldı.

Sulukule’nin mücadelede adı kaldı, Fikirtepe “beton ormanı”na döndü. Tozkoparan’da geçen zamana rağmen molozlar yerinde duruyor, konut sahiplerine ne olacağı belirsizliğini koruyor. Kanal İstanbul projesinden doğrudan etkilenecek olan Şahintepe Mahallesi’nde direniş sürüyor. Fetihtepe’de “tüm hızıyla” süren inşaat çalışmaları yerini yüksek binalara bıraktı bile. Tokatköy’de kentsel dönüşüm tamamlandı.

Şehir Plancısı Ceyhan Çılğın’ın 1+1 Ekspress’de yayımlanan yazısına atıfla, kentsel dönüşüme “Kentsel mekanı üst sınıflar lehine yeniden düzenleyen uygulama” da diyebiliriz artık. (Evrensel)

ABONE OL

Evrensel'i Takip Et