Cannes 2025: Görevimiz Tehlike’den Filistin’e
Bu yıl Cannes, sadece yıldızları değil, sektörel endişeleri, politik tepkileri ve sanat sinemasının dirençli varlığını da aynı kadraja sığdırmaya çalışıyor.

Fotoğraf: AA
Müge Turan
Cannes
Cannes’a adımınızı attığınızda her şey olması gerektiği gibi görünüyor: Croisette boyunca uzanan palmiye ağaçları, Carlton’un balkonunda şampanyasını yudumlayan oyuncular, kırmızı halıda patlayan flaşlar. Ancak festivalin 78. yılında edisyonunda, alışılmış havada hissedilen ince bir değişim var gibi. Bu değişim, yalnızca sinema salonlarında gösterilen filmlerden değil, koridorlarda fısıldanan tartışmalardan, market çadırlarında yükselen beklentilerden ve kırmızı halıdaki kıyafet yönetmeliğiyle ilgili kafa karışıklıklarından da okunuyor. Bu yıl Cannes, sadece yıldızları değil, sektörel endişeleri, politik tepkileri ve sanat sinemasının dirençli varlığını da aynı kadraja sığdırmaya çalışıyor. Festivalin ilk günlerinden “Cannes bu yıl bize ne anlatmak istiyor?” sorusunu soruyoruz. Sektörün hâlâ kendine gelemediği, festivallerin politik kimliğinin yeniden tartışıldığı bir dönemde Cannes da kimliğini yeniden tarif etmeye çalışıyor gibi. Bir yandan kırmızı halıda çıplaklık yasağı gibi tartışmalı kurallarla “kontrolü” temsil ederken market bölümünde deneysel işlere de açık kapı bırakıyor.
Hollywood’un Cannes’a dönüşü belirgin. 2023’teki grevler ve pandeminin uzun gölgesinden sonra Amerikan stüdyoları, festivalin açılışında ve basın toplantılarında yeniden görünür durumda. Ancak bu görünürlük, mutlak bir öz güven değil, daha çok ölçülü bir “Buradayız ama dikkatliyiz” durumu. Cannes Film Pazarı’ndaki (Marché du Film) sohbetlerde en çok duyulan kelimelerden biri “tedbir.” Streamer’lar hâlâ pazarda büyük yer kaplıyor ancak Cannes gibi festivallerde bile arthouse sinemaya yatırım yapmaya mesafeli duruyorlar. Öte yandan, bağımsız film yapımcıları için alternatif fon modelleri (ortak yapım anlaşmaları, hayran destekli kampanyalar) umut vadediyor.
Festivalin jüri başkanlığını Fransız Oyuncu Juliette Binoche üstleniyor. Binoche, 1985’te Rendez-vous filmiyle Cannes’da ilk kez sahneye çıkmış ve 2010’da Abbas Kiarostami’nin Certified Copy filmiyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazanmıştı. Binoche açılış töreninde, Dior tarafından özel olarak tasarlanan ve 200 saatten fazla sürede hazırlanan beyaz ipek krepten bir giysisiyle dikkat çekti. Ona eşlik eden jüri üyeleri arasında Oscar Ödüllü Halle Berry, “Succession”ın Yıldızı Jeremy Strong, Hint Yönetmen Payal Kapadia, İtalyan Oyuncu Alba Rohrwacher, Fransız-Moğol Yazar Leïla Slimani, Amerikalı Aktör Jeremy Strong, Meksikalı Yönetmen Carlos Reygadas, Belçikalı Belgeselci Dieudo Hamadi ve Güney Koreli Yönetmen Hong Sang-soo bulunuyor. Bu bileşim, Cannes’ın hem yıldızlara hem de anlatı çeşitliliğine alan açma iddiasını yansıtıyor. Bu jüri kararlarında dengeli ama sürprizli bir yaklaşım getirebilir.
Cannes’ın ilk günlerinde en çok konuşulan ise, kırmızı halıya getirilen yeni kurallar oldu. Festival yönetimi, “çıplaklık” ve “çok kuyruklu kıyafetleri” yasaklayan bir giyim yönetmeliği yayımladı. Örneğin Halle Berry, bu kısıtlamalar nedeniyle kıyafet planını son dakikada değiştirdiğini açıkladı. Diğer önemli konu ise Binoche’un açılış konuşmasında gösterdiği politik duyarlılık... Filistinli Sanatçı Fatima Hassouna’nın ölümüne dair 350’den fazla yönetmen ve oyuncunun imzaladığı açık mektup, Cannes’da yankı uyandırdı. Yani Cannes 2025, sadece film izlemek değil, pozisyon almak anlamına da geliyor. Festival, hem sinemanın değişen ekonomisini hem de sanatçının vicdanını aynı çerçeveye yerleştirmeye çalışıyor.
Amélie Bonnin’in ilk uzun metraj filmi Leave One Day ile açılan festivalin ilk günlerinin diğer önemli Hollywood başlıkları arasında Robert De Niro’nun Onur Ödülü yer alırken, Donald Trump’ın sanata yönelik saldırılarını eleştirerek, sanatsal özgürlüğün önemine vurgu yapması, Tom Cruise’un Görevimiz Tehlikeye veda filmi Son Hesaplaşma (The Final Reckoning) yer alıyor. Son Hesaplaşma serinin hayranları için etkileyici aksiyon sahneleri sunarken, hikayesinin zayıf ya da akıcı olmadığı yönünde eleştiriler aldı. Yine Cruise’un stunt performansları, filme olan bağlılığı takdire şayan.
Bizim için merak uyandıran diğer film de perşembe akşamı galasının yapıldığı Fatih Akın’ın yeni filmi Amrum. “Cannes Premières” bölümünde dünya prömiyerini yapan ve Hark Bohm’un çocukluk anılarına dayanan film, 12 yaşındaki annesi ve kardeşleriyle birlikte Hamburg’dan Amrum adasına sığınan Nanning’in hikayesini anlatıyor. Annesi, fanatik bir Nazi destekçisi olan Nanning savaşın son günlerinde, ailesinin sırlarıyla yüzleşirken çocukluktan yetişkinliğe geçiyor. Sessiz bir anlatımla, bir neslin trajedisine, Alman ruhunun derinliklerine bir yolculuk yapan film genel olarak beğenildi.
Kristen Stewart’ın “Belirli Bir Bakış” bölümünde gösterilen The Chronology of Water’dan sonra Scarlett Johansson’un ilk yönetmenlik denemesi, Eleanor the Great ve Harris Dickinson’ın Urchin, Cannes’da izleyiciyle buluşacak. Önümüzdeki günlerin merak konusu ise Lynne Ramsay, Ari Aster, Joachim Trier, Tarik Saleh gibi yönetmenlerin filmleri, sektör kaygıları, daha fazla ışıltı ve peşi sıra gelen politik tartışmalar...
Evrensel'i Takip Et