17 Mayıs 2025 03:30

Toplu taşımanın değil, rantın haritası çiziliyor

İstanbul’da toplu taşıma saatli bir bomba. Akademisyen Ahmet Cemal Ertürk, ulaştırmada devlet ve sermaye ilişkisini, İstanbul’da ulaştırma planlamasını anlattı.

Toplu taşımanın değil, rantın haritası çiziliyor

Fotoğraf: DHA

Şeyma Akcan
[email protected]


İstanbul – İstanbul’da her sabah işe giden, her akşam evine dönmeye çalışan milyonlarca insan için toplu taşıma, sadece bir zorunluluk değil; aynı zamanda günlük bir mücadele. Ancak bu mücadele, yalnızca kalabalıklar ve geç kalan otobüslerle sınırlı değil. Plansızlık, siyasi öncelikler ve rant odaklı kararlar, İstanbul’un ulaşım altyapısını yıllardır şekillendiriyor.

İletişim Yayınları’ndan yeni çıkan “Erken Cumhuriyet’ten Günümüze: Türkiye’de Ulaştırmanın Siyaseti” kitabının yazarı Akademisyen Ahmet Cemal Ertürk ile İstanbul’da ulaşım ve toplu taşımanın nasıl planlandığını konuştuk. Ertürk’e göre, İstanbul'da yaşanan toplu taşıma kazaları “çok normal” çünkü “Türkiye’de ulaştırma planlanarak yapılmıyor.” Metrobüs gibi projelerin bile uzun vadeli şehir planlamalarının değil, kısa vadeli siyasi hamlelerin sonucu olduğunu belirtiyor: “Bir ulaştırma projesi değildi metrobüs, kısa vadeli bir seçim yatırımıydı.”

Bu plansızlık sadece güvenlik zaafı değil, aynı zamanda şehirleşmenin yönünü ve hızını da belirliyor. Raylı sistemlerin görmezden gelinmesinden, çevreye zarar veren dev projelere kadar birçok tercih temelde politik kararlar. “Toplu taşımadan nasıl bir mega proje çıkacaksınız ki?​” diye soran Ertürk, şehir içi toplu taşımanın neden sermaye için cazip olmadığını da detaylandırıyor.

Ahmet Cemal Ertürk

‘Türkiye’de ulaştırma, kısa vadeli siyasi yatırımlar’

İstanbul’da karşılaştığımız toplu taşıma kazalarının sebepleri nedir? İstanbul’da toplu taşıma nasıl şekilleniyor?

İstanbul'da toplu taşıma kazalarının olması ‘çok normal’. Çünkü Türkiye'de ulaştırma planlanarak yapılmıyor. Örneğin metrobüs bir ulaştırma projesi değil, kısa vadeli bir seçim yatırımıydı. Kadir Topbaş’ın ortaya attığı bir siyasi yatırımdı. İki yakası olan bir şehirde, absürtlüğünü düşünün metrobüsün, bütün trafik sağdan akarken metrobüs soldan akıyor. Metrobüsün kapıları öbür tarafta olduğu için böyle. Hangi puzzle'ı aldığınızı bilmeden yapmaya çalışmak ve parçasının eksik çıkması gibi.

Nasıl eksiklikleri var planlama açısından?

Metrobüs, şehre uygun bir ulaştırma aracı değil. Karayolunu kısıtlıyor, insanı karayolunun ortasına atıyor. Ulaştırma, planlamasını uzman kişilerin yapması gereken bir iş. Böyle siyasi amaçlar uğruna hamleler yapılırsa, kazalar her zaman olacak. Metrobüsü kısa vadeli bir çözüm olarak düşünüyorsanız da nasıl ortadan kaldırmanız gerektiğini de düşünmek zorundasınız.

İBB’yi sonradan alan CHP de metrobüsü değiştirmek yerine “otobüsleri değiştirelim, daha büyük yapalım” dedi. Ulaştırmanın siyasi olmadığı düşünülüyor ama aslında çok siyasetin içinde. Bu erken Cumhuriyetten beri böyle. İPA ulaştırma hakkında çok iyi çalışmalar yapıyor. 

‘Her şey yol ile çözülmez’

Metrobüse alternatif olarak ya da metrobüsün iyileştirilmesi, güvenli hale getirilmesi gibi çalışmalarda öne çıkanlar ne oluyor? Ne diyorlar uzmanlar bu konuda?

Bu hat üzerinden belki bir raylı sistem geçebilir, ama lütfen artık daha fazla yol yapmayın. Buradaki temel görüş bu. Her şey yol ile çözülmez. Cumhurbaşkanı her zaman diyor ya “yol medeniyettir” diye. Yani yol medeniyettir evet ama Orta Çağ’da böyleydi bu.

Yol medeniyettir ama yolun gittiği yere insan gider, nüfus gider, kentleşme gider, şehirleşme gider. Toplu taşıma alternatifi getirelim dediğimiz zaman bu sefer rant kapıları açılmaya başlanıyor.

Baştan planı yanlış kurunca, planlar siyasete alet olunca geldiğimiz noktada bir çıkmaza giriyorsunuz. Mesela Eyüp'te biz bir çalışma yapmıştık. Metro geldiği için belediye otobüsleri kaldırılmıştı. Ama Eyüp eğimli bir ilçe, yaşlı nüfus metroya erişemez oluyor. Bunları da sağlamanız gerek.

‘Ulaştırma kılıklı projelerle sermayeyi besliyorlar’

AKP döneminde ulaşıma bakış açısı ekonomi-politik olarak nasıl bir seyir izledi?

Bu sorunun cevabı ulaşımın neoliberal bir seyir izlemesi. Ama bu AKP ile başladı. 1980’lerin sonundan itibaren Turgut Özal'la birlikte başlayan, ulaştırma projeleri üzerinden sermayeye devşirilen projelerdir bunlar. Yani ‘ulaştırma kılıklı’ projelerdir. Kuzey Ormanları savunması sözcüsü bu ifadeyi kullanmıştı. Çünkü ulaştırma rantının kapısı çok rahat açılıyor.

Kalyon’u, Cengiz’i, Limak’ı... Sadece ulaştırma ihalelerindeki varlıklarını hesaplasanız zaten görürsünüz. Yani Özal'la başlayan ulaştırma; ulaştırma için değil büyüme ve kalkınma için. Dolayısıyla Erdoğan'la başlamadı ama Erdoğan'la en üst seviyesine ulaştırıldı. En bariz örnek mega projeler. İstanbul Havaalanı, Kuzey Marmara Otoyolu, Kanal İstanbul…

Kimse dillendirmiyor ama Kanal İstanbul aslında bir ulaştırma projesi. Baktığınızda ulaştırma ile alakalı bir kısmını görebiliyor musunuz? Tabii ki de bakanlık bir çalışma yapmıştır oraya köprü yapmak için çünkü her otoyol yaptıktan sonra “emisyonu şu kadar azalttık” diye haber yapıyorlar. AKP'nin neoliberalizmini şöyle anlatmak lazım: Bir yandan “ülkeyi demir ağlarla ördük, çevre sorunlarla savaşıyoruz” diyor. Bir yandan da diyor ki “ülkede ekonomik kriz yok şu kadar araba satıldı.” Yani saçma bir kalkınmacılık temeli üzerinden argümanları var.

‘Toplu taşımadan nasıl bir mega proje çıkacaksınız ki?​’

Örneğin metro inşasına dair geçmişten beri konuşulan ‘ölü yatırım kabul edilmesi’ gibi hikayeler duyuyoruz. Türkiye'nin şehir içi ve şehirlerarası ulaşım planlamalarında hangi faktörler etkili oldu, mesela yeraltındaki raylı sistemlerde?

Geminizi yürüten, agresif sermaye-devlet ilişkisini besleyen şey bu mega projelerdir. Toplu taşımadan nasıl bir mega proje çıkaracaksınız? Metro projeleri de bu anlamda ‘ölü yatırım’ görülüyor. Çünkü bunlardan devşirilebilecek rant o kadar fazla değil. Ancak yol yapılması gereken yere yol, metro yapılması gereken yere de metro yapılmalı. Her yere de metro yapılmaz, zaten bunun için planlama gerekli.

Şimdi şehir de bitti, alan kalmadı. Metroyu getiriyorsunuz ama metronun yanına inşaat yapamıyorsunuz artık, yer yok çünkü. Bu inşaatlara “metro yanı” diye ekstra para koyamıyorsunuz.

‘Sermayenin ilgisi olmayınca iktidarın da olmuyor’

Sermayenin ilgisi olmayınca dolayısıyla iktidarın da çok ilgisi olmuyor. Çünkü İstanbul-İzmir otoyolu çok daha makbul. Bunun üzerinden geçiş garantileri toplayabiliyorsunuz. Metrodan geçiş garantisi mi toplayacaksınız? Bunun size getirisi çok az. Ama bir mega projenin çok fazla.

Ülkeyi hala kuzeyinden güneyine indiren bir demir yolu hattı yok örneğin. Var mı mesela Sinop'tan Mersin'e? Yükü örneğin bir limandan bir limana taşımanız gerekir. Bunlar düşünülmemiş ama seçimden önce Konya'ya, Erzincan’a (Binali Yıldırım’ın memleketi) hızlı tren yapılıyor.

Hızlı tren cidden çok güzel tabi ama bu ülke İstanbul’dan Ankara'ya hızlı treni 2000’lerin başında gördü. Ancak yine siyasi yatırımlar. Bir seçimden önce açılması uğruna Çorlu’da insanlar öldü, tren faciaları yaşandı.

‘Halk için değil, büyüme ve kalkınma için’

Bir şehirlerarası ulaştırma projesi her zaman bir şehir içi toplu taşıma projesinden daha caziptir. Bunun tek sebebi ‘büyümeye, kalkınmaya etkisi olan ulaşım’ doktrini üzerinden hareket edilmesi. Ancak kent planlamasında önce şu soru sorulmalı: Bizim her yere metroya ihtiyacımız var mı? Her yere metrobüse ihtiyacımız var mı? Madem bütün kenti de dönüştürüyoruz, ulaştırmayı da dönüştürmemiz lazım.

İktidar hala ulaştırma projeleri, şehir içi ulaşımdan vazgeçmiş değil. Bunlar oy kazandırıyor. Haber okumuyorsanız eğer ancak ülkede hukuk olmadığını adliyeye yolunuz düşünce anlarsınız. Ama ulaştırma öyle değil. Sabah pencereyi açarsınız ‘a yol yapıyorlar, adam çalışıyor’ dersiniz. Ulaştırmanın böyle bir çarpan etkisi var siyasete.

‘İlk yapılması gereken tekerleklilerden vazgeçmek’

Toplu taşıma planlamasında özel olarak nelere dikkat etmek gerekir sizce, bugün açısından planlama nasıl olmalı?

Çevresel etki düşünüldüğünde ilk yapılması gereken tekerleklilerden vazgeçmek. İstanbul'da bu açıdan yapılabilecek ilk nokta deniz yolu. Ancak çok maliyetli ve dakikalarla yarışılan bir şehirde sıkıntılı. Geriye metro kalıyor. Mesela Anadolu yakasında Minibüs Caddesi’nde oluşan trafik için havadan bir sistem düşünülüyordu. İBB’nin yerin üstünden giden raylı sistem planı vardı, ancak İBB bunlar için para bulmakta çok zorlanıyor. Yurt dışından bulunan kaynaklar bakanlık tarafından engellenebiliyor. Malum şu anda projeler de unutuldu gitti.

‘Ulaştırma sermayeye için cazip değil’

Peki sermaye bu planlamada tam olarak nerede duruyor?

Sermaye için şu anda İstanbul’da ulaştırma üzerinden cazibe yaratacak bir ulaştırma projesi yok sayılır. Mesela demiryolları çok uzun süredir özelleştirilmeye çalışılıyor, ancak maliyetinden dolayı sermaye çok yanaşmadı buna. Kanal İstanbul onlar için cazip gibi duruyor. Kanalın üzerinden geçilecek köprüler, bağlantı yolları… Ama sermaye, ulaştırmada kim neoliberal bir çerçeve (partiden bağımsız) sunacaksa onunla olacaktır. AKP'nin yanında konumlanmalarının sebebi AKP'nin onlara başından beri bu alanları sonuna kadar açmasıydı. Altılı masanın seçim döneminde hazırladığı plana baktığınız zaman birçok konuda daha halkçı veya sosyal politika odaklıydı. Ancak mesela orada da TCDD'nin özelleştirilmesi vardı, bu sermayeye bir göz kırpmadır.

ABONE OL

Evrensel'i Takip Et