16 Mayıs 2025 04:22

'Biz bir aileyiz' yalanı ve gerçekler

"TÜPRAŞ büyürken çalışanları küçülüyor. Daha önce herkesin çalışmak için can attığı, her yerde itibar edilen, parmakla gösterilen, referans olan TÜPRAŞ işçileri; yıldan yıla küçüldü ve yoksullaştı."

'Biz bir aileyiz' yalanı ve gerçekler

Fotoğraf: Evrensel

TÜPRAŞ işçisi


Kocaeli — Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu TÜPRAŞ, kurulduğu günden bu yana itibarı, güçlü marka imajı, kurumsallığı, örnek insan kaynakları politikasıyla sektörün öncüsü ve lokomotifi olma vizyonunu üstlenmiştir. 2006 yılında özelleştirildikten sonra da büyümeye devam etmiştir fakat bu büyüme tek taraflı olmuştur. Evet, TÜPRAŞ büyürken çalışanları küçülüyor. Daha önce herkesin çalışmak için can attığı, her yerde itibar edilen, parmakla gösterilen, referans olan TÜPRAŞ işçileri; yıldan yıla küçüldü ve yoksullaştı.

Özellikle 2019’daki toplu sözleşme döneminde Yüksek Hakem Kurulu aracılığıyla hakların gasbedilmesi ve trajikomik zam oranıyla TÜPRAŞ işçisine ağır bir darbe vuruldu. Bu TÜPRAŞ tarihinde bir ilkti ve belki de dönüm noktasıydı. Bu emeğe darbeydi. Bu grev hakkı dahi olmayan, tüm yasalar karşısında elleri kolları bağlanmış, yalnız bırakılmış işçiye yapılan bir zorbalıktı. Akabindeki süreçte bunun düzeltilmesi, kırgınlıkların ve mağduriyetin giderilmesi için de hiçbir çaba ve çalışma yapılmadı.

TÜİK’in gerçeği yansıtmayan enflasyon verileri nedeniyle, ücretleri eriyen, sözleşme süreleri üç yıla çıkarılan işçiler; o günkü sözleşmeyi takip eden altı yılda günden güne yoksullaştı. Her yerde, asılan afişlerde, her işçinin dilinde yer alan slogan şuydu: “Geçinemiyoruz.” İşveren tarafından sürekli mobbinge maruz bırakılan TÜPRAŞ işçisi yıllardır hakkını almadan çalışmak zorunda bırakıldı. Az kişiyle çok iş yapmaya, düşük ücretlerle çalışmaya, kendi sektörünün gerisinde kazanmaya ve her geçen gün hakkı sömürülmeye devam ediyor. Yıllardır şirket tarafından yapılan, çalışan memnuniyeti anketleri sürekli kötü çıkmasına rağmen ciddiye alınmadı. Göz göre göre işçilerin talepleri göz ardı edildi.

İşe girerken zorla üyesi yapıldığımız ve işi bırakmadan çıkmamızın mümkün olmadığı Koç Vakfı da aynı şekilde yıllardır işçinin maaşından rızası dışında kesinti yapıyor. Buradaki paranın nasıl değerlendirildiğini bilmiyoruz. İşverenin kendi himayesinde olup, onu çalışanları ile paylaşmıyor.

Normalde şu ankinin beş altı katı daha fazla gelir elde etmemiz gerekiyor. İki sözleşmedir devam eden düzen, geçen hafta da işçinin rızası olmadan ve beklentileri karşılanmadan, verilen sözler tutulmadan, mağduriyetler giderilmeden, çalışana hakkı teslim edilmeden, yine TÜPRAŞ işvereni lehine işledi. İşveren ve sendika tarafından gece aniden imzalanarak oldubittiye getirildi. Sadece bugünü kurtaran zam oranları, üç yıllık sözleşmeye imza atıldı.

Her yerde ‘Biz bir aileyiz’ diyen ve insan kaynakları politikalarıyla övünen, çeşitli yerlerde ödüller alan, üretimde ve kârda ilk sırada olan, iş dergilerinin kapak fotoğraflarını süsleyen TÜPRAŞ işvereni; çalışanlarının psikolojisini ve bu psikolojinin aileleri üzerindeki etkilerini her zaman görmezden gelmiştir. Konu işçinin emekçinin gerçek anlamda hakkını vermeye geldiğinde aynı sektördeki çok daha küçük işletmelerden bile ve hatta taşeron çalışanlardan bile geride bırakmıştır. Umarım işe yeni başlayan arkadaşlara eskiden olduğu gibi işbaşı yaptıklarında alacakları ücreti olduğu gibi utanmadan söyleyebilirler. Eskiden her çalışanın torpille işe başladığı sanılan TÜPRAŞ’tan şimdi çalışan bulmakta zorlanan TÜPRAŞ’a; gerçekten başarı dolu bir hikaye...

Bugün TÜPRAŞ’ta yüzlerce hacizlik çalışan varsa bu ayıp kimindir? Bu kabahat kimindir? Biz bir aileyiz diye kandırılan ya da kandırıldığı sanılan işçinin mi? Böylesine stratejik, tehlikeli bir iş yerinde çalışan, her biri kendi işinde uzman, yetkin ve kalifiye işçiler geçimini sağlamak için her yolu deniyor, her türlü çareyi düşünüyor. Artık düşük ücret politikasının lokomotifi haline gelen TÜPRAŞ, kadrolarını da azaltarak; bizleri fazla mesaili ile geçimimizi sağlamaya mecbur duruma getirmiştir. Çünkü fazla mesai yapmadan geçinmek mümkün değil ve bu iş sağlığı ve güvenliğine aykırıdır. Günlük yasal çalışma saati, yıllık yasal mesaili çalışma saati ne kadardı sahi?

Tek dertleri kâr üzerine kâr etmek, hep kazanmak, çok kazanmak. Tek vizyonları bu. Sefalete mahkum eden, bu düzene çanak tutan, göz yuman Petrol-İş yönetimini de bu işçi hiçbir zaman unutmayacak. Bu düzeni hiçbir zaman kabul etmeyecek. Yılmayacak, vazgeçmeyecek, durmayacak. Hakkını alana kadar emeğinin hakkının savunucusu olacak. Her türlü bürokratik yönetim anlayışı ve sendikal bürokrasi ile mücadele edecek. Geçmişteki hatalardan ders çıkararak ve edindiği tecrübelerle, sınıf bilinciyle, fiili, meşru, demokratik, şeffaf mücadeleci sendikal anlayışını benimseyecek. Bunu son sözleşmenin akabinde ortaya koyduğumuz irade ve mücadele ile gösterdik.

Patronların sefalete mahkum ettiği ve karşısına polisi diktirdiği, biber gazı sıktırdığı, barikatlar çektirdiği bu işçi her zamanki gibi örnek gösterilecek. Her zaman işini layıkıyla yapmaya devam edecek ama bunlara sebep olanlar, bu ayıbı alınlarında kara leke olarak her zaman taşıyacaklar.

Evrensel'i Takip Et