Antakya’nın zeytin direnci
“Ortadoğu halklarının ortak yaşama kültürü anlamsız tel ve duvarlarla bölünür, her biri kendi gerici iktidarlarıyla kanın hükmünde yaşarken, zeytinler de benzer bir kaderi yüklenir...”

Fotoğraf: Ozan Çakırkaya/Evrensel
Önder Karataş
“Devrildiği yerde
Dağınık biçimini
Arıyor
Kendinin.”
“Gölgesini satamadığı ağacı kesmek” cümlesinin ardında bu sefer yerel bir yüzsüzlük var. Eninde sonunda kötülük, merkezileşmiş gibi görünse de yerelliğinden de bir şey kaybetmiyor. Antakya şehrine kötülük edilirken titremeyen bir el; -görünür veya görünmez- herhangi bir ağacın dalına yaprağına kadar uzanıyor.
Biz, Antakya derken bütün bir coğrafyayı anlayalım.
Geçenlerde Defne’de, çok sayıda çınar ağacı gövdesi dışında bütün dalları budanarak keyfiyet ve cehaletin saldırısına maruz kaldı. Trafik ve yol asfaltlama makinalarını engelliyor gerekçesiyle budandığı açıklanan çınar ağaçları yıllardır herhangi bir yerel kurumun bakımını görmemiştir. Tozun, dumanın bunca ortalığı kapladığı bu enkaz şehirde oksijen ve gölge üreten bu değerli ağaçları gövdesinden budamak, ancak depremin açtığı alanda türeyen ve semiren vasat yerel yöneticiliğin aklına gelir.
Dikmece’de aylardır zeytinleri sökülmesin diye direnen köylüler salt mülklerini değil, bir yaşama kültürünü de korumaya çalışıyor. Samandağ Mağaracık’da da öyle.
Şeytan zeytin ağaçlarının arkasına saklanırmış!
Şeytanın aklına gelmez ama, iktidar sözcüleri dibi olmayan bu istismar söylemini yıllardır sürdürür. Israrla zeytin ağacı sökerek yerine TOKİ binası dikme inadı nereden geliyor? İhale edilen işlerin arsa maliyetini düşürmek için mi?
Bölge insanının barınma sorunu da bir başka istismar konusudur. Bu haliyle zeytinlerini koruyan halk ile barınma sorunu ile çile dolduran depremzede yeni yapay bir çelişkiye zorlanıyor. Oysa barınma ile zeytin veya toplamda doğa birbirini ikame edecek kavramlar değildir. İnsanın doğa ile uyumlu yerleşimi mümkün ve zorunludur. Bunun yolu yordamı ise bölgede kamp kurmuş hafriyat şirketlerinin finansal planlarıyla kesişmiyor.
Samandağ’dan tutun, Suriye düzlüklerine, oradan Filistin kıyılarına kadar bütün zeytin ağaçları aynı soydan gelir. Ortadoğu halklarının ortak yaşama kültürü anlamsız tel ve duvarlarla bölünür, her biri kendi gerici iktidarlarıyla kanın hükmünde yaşarken, zeytinler de benzer bir kaderi yüklenir. Bunun farkına varan halk, öbek öbek direnç odakları yaratıyor.
Anlaşılan bu zeytinlerin gölgesi pek para da etmiyor. O yüzden kökünden sökülerek devrilebilir!
O gölge, değerini piyasa ilişkilerinizden almıyor! Küçük aklınızın almadığı şey tam da bu işte!
Evrensel'i Takip Et