12 Mayıs 2025 14:19

EMEP Milletvekili Bayhan, İşçi Erol Eğrek’in katledilmesini Meclis gündemine taşıdı

EMEP Milletvekili İskender Bayhan, tazminatını almak istediği için dövülerek öldürülen İşçi Erol Eğrek'i, Çalışma Bakanı Işıkhan'a sordu: Bu cinayet sizin de sorumluluğunuz olduğunu göstermiyor mu?

EMEP Milletvekili Bayhan, İşçi Erol Eğrek’in katledilmesini Meclis gündemine taşıdı

Fotoğraf: EMEP

Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, 9 Mayıs 2025 tarihinde, tazminatını almak için yıllardır mücadele eden İşçi Erol Eğrek’in, Çalık Holdingin İstanbul Şişli’deki genel merkezi önünde, holdingin koruma ve güvenlik görevlileri tarafından dövülerek öldürülmesiyle ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi.

EMEP Milletvekili Bayhan, Erol Eğrek’in yaklaşık 10 yıl boyunca, Türkmenistan’daki bir Çalık Holding iştiraki olan tekstil fabrikasında çalıştıktan sonra, hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldığını, kazandığı tüm dava kararlarına rağmen tazminatının ödenmediğini belirtti. Bayhan, Eğrek’in yaşadığı adaletsizliğe karşı defalarca şirketle görüşmeye çalıştığını ancak her seferinde kapıdan kovulduğunu, görmezden gelindiğini söyledi. Üstelik Eğrek’in işten çıkarılmadan önce şirket içindeki bazı usulsüzlükleri yargıya taşıdığı ve bu nedenle tazminatının ödenmediğine dair iddiaların olduğunu belirten Bayhan, bu iddiaların Bakanlık tarafından incelenip incelenmediğini sordu. Bayhan, emekçilerin patronlar hakkında yaptıkları ihbarlar nedeniyle ekonomik, idari veya fiziksel misillemeye uğramalarını engelleyen herhangi bir koruyucu mevzuatın olup olmadığını da kamuoyunun bilmesi gerektiğini ifade etti.

"Bakanlık 'İşçi başının çaresine baksın' diyor"

Bayhan, 2025 yılında tekrar hakkını aramak üzere Çalık Holdingin İstanbul’daki merkezine giden Eğrek’in burada yine muhatap bulamayınca intihara teşebbüs ettiğini, silahı elinden alındıktan sonra dakikalarca darbedildiğini, kısa süre içinde fenalaşarak hastaneye kaldırıldığını ve burada hayatını kaybettiğini hatırlattı. Bu durumun, işçilerin kazandıkları tazminatları bile alamadığı koşullarda, Bakanlığın “Kendi başının çaresine baksın” anlayışıyla hareket ettiğini ve kapitalistlere cesaret verdiğini açıkça gösterdiğini ifade etti.

İşçi ve doğa katliamlarıyla dolu bir sicil

"Bu cinayet, Çalık Holdingin ilk vukuatı değildir" ifadelerini kullanan Bayhan, holdingin kâr ve rant üzerine kurulu büyüme hikayesinin; madenlerde göçük altında kalan işçilerle, siyanürle zehirlenen doğayla, elektrik direklerinden düşerek ölen işçilerle, tekstil atölyelerinde uzun saatler boyunca insanca yaşamdan yoksun bırakılan kadın ve genç emekçilerle örüldüğünü ifade etti. Erzincan İliç’teki altın madeninde dokuz işçinin göçük altında kaldığı faciayı hatırlatan Bayhan, "Çalık sermayesi hep aynı çizgide hareket etmiştir: Kâr için işçilerin ve emekçilerin alın terini ve yaşamını hiçe sayan, ardından da 'Biz sadece yatırımcıyız' diyerek sorumluluktan sıyırılmaya çalışan bir sömürü düzeninin sembolüdür" dedi. Bayhan, söz konusu maden ve enerji alanlarında yaşanan ölümlü iş kazalarına ilişkin Bakanlık tarafından herhangi bir adli ya da idari soruşturma yürütülüp yürütülmediğini ve kamuoyuna açıklanıp açıklanmadığını sordu.

Teşvik, vergi muafiyeti ve emek sömürüsü

Holdingin, 2015-2023 yılları arasında yaklaşık 1 milyar TL kamu teşviki aldığını hatırlatan Bayhan, iştiraklerinin çoğunun kurumlar vergisinden fiilen muaf tutulduğunu, bazılarının ise sıfır vergi beyan ettiğini belirtti. Aynı dönemde işçilere ödenmeyen tazminatlar, geç ödenen ücretler, bastırılan sendikal mücadeleler ve ancak eylemlerle alınabilen hak edişlerin bu sömürücü grubun sıradanlaşmış uygulamaları haline geldiğini vurguladı.

Bayhan, yurt dışındaki projelerinde çalışan işçilerin uzun saatler çalıştırıldığı, düşük ücret aldığı, sendikalı olamadığı ve haklarını aradıklarında işten çıkarıldıkları ya da sınır dışı edildikleri yönündeki iddiaların da Bakanlık tarafından denetlenip denetlenmediğini sordu. Bu iddiaların izlenmesi için uluslararası düzeyde bir mekanizma olup olmadığının da açıklığa kavuşturulmasını isteyen Bayhan, yurt dışındaki Türk sermayeli şirketlerde çalışan işçilerin işten çıkarılmaları, tazminat alacakları ve sosyal güvenlik haklarıyla ilgili olarak Bakanlığın düzenli bir kayıt ve denetim tutup tutmadığını da kamuoyunun bilmesi gerektiğini ifade etti.

Siyasal dağlantılar, kara para ve devlet-patron ittifakı

"Bu düzenin siyasal bağlantıları da sır değildir" diyen Bayhan, holdingin medya patronluğuna uzanan serüvenini, kamu bankası kredileriyle gerçekleştirilen Sabah-ATV alımını, dönemin başbakanının damadı Berat Albayrak’ın holding CEO’su olmasını, Türkiye’deki egemen sınıflar arasındaki sermaye-devlet ittifakının doğrudan bir örneği olarak gösterdi. Pandora Belgeleri’nde ortaya çıkan off-shore ağlar ve kara para aklama iddialarını hatırlatarak, bu sermaye grubunun yalnızca içeride değil, küresel ölçekte de işçi sınıfının artı emeğine dayalı servet transferi gerçekleştirdiğini söyledi. Bayhan, bu tür şirketlerin yurt dışı projelerinde işçilere dair mahkeme kararları uygulanmadığında hangi yaptırımların uygulandığını ve kamu teşviki alan şirketler üzerinde özel bir denetim olup olmadığını da sorguladı.

Sendikal haklar ve taşeron gerçeği

Bayhan, Çalık Holdingin tekstil, enerji ve inşaat sektörlerinde faaliyet gösteren iştiraklerinde sendikal örgütlenmeye karşı baskı uygulandığı, bazı tesislerde sendika girişiminde bulunan işçilerin işten çıkarıldığı yönündeki iddiaların da Bakanlıkça araştırılıp araştırılmadığını sordu. Yurt içindeki iş yerlerinde toplu sözleşme, grev ve sendikal temsil hakkı gibi anayasal güvencelere aykırı biçimde hareket edilip edilmediğinin denetlenip denetlenmediğini ve son 10 yılda bu şirketler hakkında sendikal hak ihlali nedeniyle herhangi bir idari işlem yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediklerini de ifade etti.

TOKİ ve altyapı projeleri gibi Çalık Holdinge ait şantiyelerde çalışan taşeron işçilere yönelik iş güvencesi sağlanıp sağlanmadığını soran Bayhan, bu işçilerin işten çıkarıldıklarında hangi hukuki korumalardan faydalanabildiklerinin de açıklanması gerektiğini belirtti.

“Bu bir cinayettir, sistemin ürünüdür”

Bu olayın münferit bir adli vaka olmadığını vurgulayan Bayhan, "Kapitalistlerin işçi sınıfına karşı her gün sistematik olarak sürdürdüğü sömürünün, iktidarın bu sömürüye kol kanat gerdiği; teşvik, ucuz emek ve güvencesizliğe dayalı ekonomi anlayışının ve cezasızlık politikalarının doğrudan bir sonucudur" ifadelerini kullandı. (İşçi Sendika Servisi)

Evrensel'i Takip Et