İHD İstanbul Şubesi'nin yeni yönetimi belli oldu
İHD İstanbul Şubesi, 20. Olağan Genel Kurulu’nda sayım tamamlandı, şubenin yeni yönetimi belli oldu. Toplantıda ayrıca insan hakları mücadelesinin tarihsel ve güncel sorunları tartışıldı.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 20. Olağan Genel Kurulu’nu yoğun katılım eşliğinde gerçekleştirdi.
İHD üyeleri, yeni yönetimi belirlemek üzere oy kullandı. Sayımın tamamlanmasının ardından, İHD İstanbul Şubesi’nin yeni yönetimi şu isimlerden oluştu: Bilal Yıldız, Davut Aslan, Jiyan Kaya, Jiyan Tosun, Mehmet Kartal, Meral Nergis Şahin ve Ümmühan Kaya.
Yeni yönetim, önümüzdeki günlerde kendi arasında başkanı belirleyecek.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Genel kurul, demokrasi, barış ve adalet mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.
Toplantı sırasında, İHD İstanbul Şubesi Kültür Sanat Komisyonu tarafından hazırlanan ve derneğin 2023-2025 yılları arasındaki faaliyetlerini anlatan video gösterimi yapıldı. Etkinlikte ayrıca dernek faaliyetleri nedeniyle tutuklanan Hatice Onaran’a da değinildi.
Genel kurulun divan başkanlığını Filiz Kerestecioğlu üstlenirken, divan üyeleri arasında Rabia Tosun, Kerem Fırtına, Türkiye Bozkurt ve Feryal Çelik yer aldı.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
“İnsan hakları ailemizle bu anlamlı günde bir aradayız”
Divan başkanı Filiz Kerestecioğlu açılış konuşmasında, mücadele eden kadınları, barış annelerini, Cumartesi Anneleri’ni, LGBTİ bireyleri, işçileri ve gençleri selamlayarak sözlerine başladı.
Keresteciğlu, barışın taşlarını döşemek için herkesin elini taşın altına koyması gereken bir dönemde olunduğunun altını çizdi: “Bu salondakilere bunu söylemek tuhaf çünkü burada eli taşın altında ezilmiş insanlar var. Ama en çok da ikna gücüne sahip olanların yine bu salondakiler olduğunu düşünüyorum.”
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Kerestecioğlu, konuşmasında Sırrı Süreyya Önder’i de anarak, barış mücadelesine katkısından dolayı salondan uzun süre alkış aldı.
Filiz Kerestecioğlu, ayrıca 17 Mayıs 1987 yapılan “Dayağa Karşı Yürüyüş”e atıfta bulunarak, kaybedilen kadınları ve mücadeleci kadınları da andı. Kadın özgürlük mücadelesine değinerek, bugün de bu mücadelenin sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.
Filiz Kerestecioğlu’nun ardından söz alan İHD Genel Başkanı Eren Keskin, İstanbul Şubesi’nin insan hakları mücadelesindeki özel konumuna dikkat çekti.
Keskin, DEM Parti Batman İl Eş Başkanı Mustafa Mesut Tekik’in vefatını da anımsatarak, insan hakları savunucuları için bu günlerin ağır ve acılı geçtiğini vurguladı.
“İnsan hakları mücadelesi ödün verilmemesi gereken bir mücadeledir”
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Keskin, insan hakları savunuculuğu ile siyaset arasındaki farkı şöyle ifade etti: “Siyasette bazen içinize sinmeyen şeyleri yapmak zorunda kalırsınız. Bedeller ödersiniz, ödüller ya da ödünler alırsınız. Ama insan hakları mücadelesi ödün verilmeyen, verilmemesi gereken bir mücadeledir.”
Keskin, insan hakları mücadelesinin tarihine ışık tutan bir anısını da paylaştı. 1992 yılında Ayşe Zarakolu ile birlikte İstanbul Şube’deyken gelen bir ihbarla, polis müdahalesi engellenen yaralı bir kişiye yardım etmek için Çapa Hastanesine koştuklarını anlattı. Yaralının Mefail Özgen olduğunu ve ameliyatının polisler tarafından engellenmek istendiğini belirten Keskin, hastanede attıkları “İşkenceyi insanlık onuru yenecek” sloganının etkisiyle müdahalenin gerçekleştiğini ve hastanın ameliyata alındığını ifade etti.
Ancak bir gün sonra yaşamını yitiren Mefail Özgen’in babası Fikri Özgen’in yıllar sonra Diyarbakır’da gözaltında kaybedildiğini hatırlatan Keskin, “Fikri Amca 73 yaşındaydı kaybedildiğinde. Biz onun hesabını sormaya devam edeceğiz” dedi.
“Arşiv dedikleri şey yalanlarla dolu çıktı”
Keskin, 24 Nisan Ermeni Soykırımı anmalarına da değinerek, Levon Ekmekçiyan’ın cenazesine ilişkin yaşanan süreci anlattı. Ekmekçiyan’ın Fransa’da yaşayan annesinin başvurusu üzerine yürütülen hukuki sürecin sonunda açılan mezardan, Ekmekçiyan’a ait olmayan kemiklerin çıktığını ifade etti: “Bize Levon Ekmekçiyan’ın kemikleri diye verilenler 60 yaşlarında bir kadına ve bir hayvana ait çıktı. Hani diyorlar ya arşivleri açalım… Biz açtık. Arşivden koca bir yalan çıktı.”
“İnsan hakları savunucuları kimseye sormadan sorar”
Eren Keskin, konuşmasını insan hakları mücadelesinin değerine ve kararlılığına vurgu yaparak, “Bize işkence yapanlar bile bir gün bize muhtaç olur. Bunu herkes iyi bilsin” sözleriyle tamamladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin önceki dönem başkanı Gülseren Yoleri, insan hakları mücadelesine yönelik küresel gerilemeye dikkat çekti. Yoleri, mücadelenin yöntemlerine yönelik inancın kırılmasının bilinçli bir neoliberal saldırı olduğunu belirterek, kolektif gücün ve uluslararası dayanışmanın önemine vurgu yaptı.
“Yerine bir şey koyamıyorsak, bildiğimiz mücadele araçlarından vazgeçmeyelim”
Yoleri, insan hakları mücadelesinde son yıllarda yaşanan gerilemeyi değerlendirirken, mevcut yöntemlerin anlamını yitirdiği yönündeki kanaatlerin toplumsal mücadelelerin zayıflamasına neden olduğunu vurguladı. Yoleri, “İmkanların devreye sokulması önemli ama iki şey önemliydi: Birincisi, yerine bir şey koyamıyorsanız, bildiğiniz mücadele araçlarını kullanmaya devam edin. İkincisi, yeni bir yöntem bulamadığımıza göre, bu yöntemlerin itibarsızlaştırılmasının bilinçli bir saldırı olup olmadığını sorgulamak gerek” dedi.
“Mücadele yöntemlerimize güveni zedelemek neoliberal saldırının bir parçası”
Yoleri, yöntemlere olan güvenin kırılmasının bireysel yalnızlaşmayı ve hareketin daralmasını beraberinde getirdiğini belirtti. Bu durumun neoliberal politikaların sonucu olduğunu belirten Yoleri, “Kendi yöntemlerimize güven eğitiminin elimizi kolumuzu bağladığını düşünüyorum. Bu, neoliberal politikaların özel bir saldırısıdır. Bu yöntemler anlamsızlaştıkça içimize kapandık, küçüldük” diye konuştu.
“Barış Günü’nde artık miting yapamıyoruz, sadece basın açıklamalarıyla geçiştiriyoruz”
Yoleri, toplumsal gerilemeye örnek olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü mitinglerini gösterdi. Bir dönem on binlerin katıldığı barış mitinglerinin artık yapılamadığını belirten Yoleri, “Bakırköy Salı Pazarı mı, Özgürlük Meydanı mı tartışması yapıldı. ‘Salı Pazarı’nı dolduramayız, ayıp olur’ denildi. Oysa biz otuz binlerle alanlara çıkardık. Bugün ise sadece basın açıklamaları yapıyoruz” dedi.
“Küresel bir saldırıyla karşı karşıyayız, mücadele de küreselleşmeli”
İnsan hakları mücadelesinin yalnızca yerel düzeyde değil, küresel ölçekte gerilediğine dikkat çeken Yoleri, dünyanın pek çok ülkesinde benzer sorunların yaşandığını vurguladı. Yoleri, “Almanya’da Filistin’le dayanışma suç sayılabiliyor. Filistin halkıyla dayanışıyorum dediğiniz için eviniz basılabiliyor. Artık dünya bu noktaya gerilemiş durumda” ifadelerini kullandı.
Bu nedenle mücadele araçlarının da küreselleştirilmesi gerektiğini belirten Yoleri, “Bugün bir işçi burada öldürülüyorsa, benzer şeylerin dünyanın başka yerlerinde de yaşandığını biliyoruz. Bu yüzden uluslararası düzeyde gerçek birlikteliklerin, gerçek mücadele örgütlerinin kurulması gerekiyor” dedi.
“Sistemin tıkandığı bu dönemde insan hakları savunucuları güçlü bir söz üretmeli”
Yoleri, tarihsel bir kırılma noktasında olunduğuna dikkat çekerek, “Egemenler insan hakları ihlalleri ve sömürü politikalarında hızla örgütleniyor. Eğer biz güçlü bir karşı söz ve talep oluşturamazsak, egemenler bu dünyayı kendi istedikleri yöne çevirecek” uyarısında bulundu.
İnsan hakları ideolojisinin, farklı ideolojik yaklaşımların çözümsüz kaldığı konularda anahtar işlevi gördüğünü belirten Yoleri, “Mülteci politikasından kadın haklarına kadar pek çok meselede çözüm insan hakları perspektifindedir. Bu ideolojinin eleştirilerle sınırlanması değil, sahiplenilmesi gerekir” dedi.
“BM’de Türkiye’ye yapılan övgüler ironikti: Hepimiz içimizden ‘yok artık’ dedik”
Yoleri, konuşmasının sonunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Evrensel Periyodik İnceleme toplantılarında Türkiye’ye dair yapılan değerlendirmelere de değindi. Bazı ülkelerin Türkiye’yi “yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı konusundaki adımlar” nedeniyle övdüğünü hatırlatan Yoleri, “Bu çok ironikti. Hepimiz içimizden ‘yok artık’ dedik. Kayyımların atandığı, seçilmişlerin iradesinin yok sayıldığı bir ülkede bu övgüleri duymak büyük bir tehlikeyi gösteriyor” diye konuştu.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, “Bu salonda saçları beyazlamış ama hâlâ dimdik duran birçok insanız. Bizi İnsan Hakları Derneği büyüttü, bizim için bir okul oldu” dedi.
İnsan hakları mücadelesinin Türkiye’de kadın hareketiyle iç içe doğduğunu belirten Efe, bu mücadelenin yıllar içinde Cumartesi Anneleri’nde simgelenen direnişlerle ve hapishane eylemleriyle sürdüğünü hatırlattı.
“Dünyada insan hakları referans olmaktan çıktı, biz de çok geriledik”
Efe, dünyadaki genel gerilemeye de dikkat çekerek, “Bugün insan haklarını referans olarak kullanmaktan vazgeçen ülkeler var. Sevgili Gülseren’inde söylediği gibi, biz de çok geriledik” dedi.
“Eski yöntemlerimizi ısrarla kullanmaya ve gülümsemeye ihtiyacımız var”
Mücadelenin yöntemlerinin değil, ruhunun zayıfladığını belirten Efe, “Bence eski kabul edilen yöntemlerimizi ısrarla kullanmaya ve gülümsemeye ihtiyacımız var. Çünkü insan hakları mücadelesinin ruhu zayıflıyor, belki de araçlar değil sorun” diye konuştu.
“Yönetim kurulu çok yalnız kaldı, bu yalnızlığı paylaşamadığımız için eksik kaldık”
İnsan Hakları Derneği’nin kolektif emeğe dayanan yapısına vurgu yapan Efe, “Biliyorum ki yönetim kurulu çok yalnız kaldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın kurucu unsuru olarak elimizden gelen katkıyı sunmaya çalıştık ama yetemedik. Bu yalnızlığı paylaşamadığımız için eksik kaldıysak, kusura bakmayın arkadaşlar” dedi.
“Daha çok dayanışmaya ihtiyacımız var, gençleşmek bizi geliştirecek”
Konuşmasının sonunda TİHV’nin yakın zamanda başlattığı bir projeye değinen Efe, altı bölgede insan hakları savunucularının güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Projenin tabana dayalı ve savunucuları merkeze alan bir yapıda olduğunu belirten Efe, “Bu çalışmayı sizlerle paylaşacağız” dedi.
Yeni dönemde TİHV bünyesinde çalışmaya başlayan genç hak savunucularına seslenen Efe, “Komiteye seçilen genç arkadaşlarımıza özellikle başarılar diliyorum. Gençleşmek hem yaşça hem fikir olarak gençleşmek… Umarım bu bizi geliştirecek” ifadelerini kullandı.
TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe’nin konuşmasının ardından, yıllardır insan hakları, kadın hakları, barış ve emek mücadelesinde yer alan çok sayıda kurum temsilcisi söz aldı. Konuşmaların ardından şubenin son iki yıla ilişkin faaliyet raporu okundu. (Evrensel)
Evrensel'i Takip Et