Adana’da “Ah” Belgeseliyle 10 Ekim anması: “Sözümüz Bitmedi”
10 Ekim Derneği ve KESK, 10 Ekim Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren Dilan Sarıkaya’nın doğum günü vesilesiyle Adana’da bir anma etkinliği düzenledi. Anmada “Ah” Belgeseli gösterildi.
Adana – 10 Ekim Derneği ve KESK Adana Şubeler Platformu, 10 Ekim Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren Dilan Sarıkaya’nın doğum günü vesilesiyle Adana’da bir anma etkinliği düzenledi. Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen anma programında, katliam tanıklarının anlatılarına yer verilen “Ah” Belgeseli gösterildi.
“115 aydır adalet arayışı sürüyor”
Belgesel gösterimi öncesinde Kültür Merkezi bahçesinde bulunan 10 Ekim Anıtı önünde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, 10 Ekim’de yaşamını yitirenler anılırken, adalet arayışının sürdüğü vurgulandı. 10 Ekim Barış Derneği Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun, Adana’da katliamın ardından yapılan ilk anıtlardan biri olan Seyhan belediyesi önündeki barış anıtının önemine dikkat çekerek anıtın unutturmama çabasının önemli bir örneği olduğunu vurguladı. Coşgun, 10 Ekim Katliamı’nın insanlığa karşı suç olarak yargıya taşınmış ilk dava olmasına rağmen, cezasızlık politikalarının sürdüğünü belirterek şunları söyledi, “Sanıklara daha az ceza verilmesi yönünde kararlar alındı. 10 ekim, insanlığa karşı suç kabul edilmeyecekse hangi suç edilecek?”
Sonraki duruşma 17 Haziran’da
Yargı süreci kapsamında, firari 16 sanığın yargılandığı dava dosyasında duruşmanın 17 haziran 2025’te görüleceği bilgisi de kamuoyu ile paylaşan Coşgun, davaya katılım çağrısı yaptı. Katliamın 115. ayında da dayanışmayı büyütmek, çocuklar için umutlu bir gelecek hayalini diri tutmak gerektiği ifade eden Coşgun, “Bizi yok sayanlara rağmen sözümüz bitmedi. 10 Ekim’i unutma, unutturma” dedi.
“Dernek sadece aileler için değil, demokrasi mücadelesi için de var"
Belgesel gösterimi öncesinde konuşan Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) Genel Başkanı Tonguç Özkan, kaybedilenlerin acısının hâlâ taze olduğunu ifade etti. Özkan, 10 Ekim Dayanışma Derneği’nin yalnızca adalet değil, demokrasi mücadelesi için de önemli bir misyon üstlendiğini belirterek şunları söyledi:“Katliamın arkasındaki siyasi ve bürokratik sorumlular aydınlatılmadan adalet sağlanmış sayılmaz. Bu mücadele, sadece geçmişin hesabı için değil, gelecekte benzer acıların yaşanmaması için de veriliyor.”
“Belki de bir barışın eşiğindeyiz”
Fotoğraf: Evrensel
Konuşmasında ülkedeki güncel siyasal gelişmelere de değinen Özkan, “Belki de bir barışın eşiğindeyiz. Bu sürecin, kaybettiklerimizin acısını hafifletmesi ve ülkemizde gerçek demokrasinin inşasına katkı sağlaması en büyük temennimizdir” ifadelerini kullandı.
“Biz bu davanın tarafıyız”
10 Ekim davası avukatlarından Eylem Sarıoğlu, sadece bir avukat olarak değil, 10 Ekim davasının doğrudan tarafı olarak mücadele ettiklerini belirterek “Biz o gün oradaydık, alandaydık ve şimdi mahkeme salonlarında bu adaletsizliğe karşı mücadelemizi sürdürüyoruz. Eğer Sivas, Çorum, Maraş gibi katliamların hesabı sorulmuş olsaydı, 10 Ekim de yaşanmazdı. Ama biz bu davayı da raflara kaldırmanıza izin vermeyeceğiz. Çünkü hala barış, hala demokrasi bu ülkede ciddi bir taleptir” dedi.
“Belgelerle yüzleşmek acı vericiydi”
Katliam öncesinde güvenlik güçlerinin ve devletin bilgi sahibi olduğunu ortaya koyan belgelerle yüzleşmenin çok ağır olduğunu dile getiren Sarıoğlu, “Bu katillerin izlendiği, kimlerle görüştüklerinin bilindiği, hastanelerde tedavi edilip sınırdan rahatça geçtiği belgelerle sabit. Bu belgelerle yüzleşmek acı vericiydi ama sorumluların peşini bırakmayacağız” ifadelerini kullandı. Yargı sürecinde mahkeme heyetinin “daha ne istiyorsunuz” yaklaşımıyla sınır çizdiğini belirten Sarıoğlu, “Biz o sınırları kabul etmiyoruz. Her duruşmada kamu görevlilerinin sorumluluğunu yüzlerine vurduk. Karara dönüşmemiş olsa da bu belgeler tutanaklara geçti, kamuoyu tarafından biliniyor” dedi.
“Bu Dava Bitmedi, Mücadele Sürüyor”
10 Ekim davasının yalnızca mahkeme salonlarında değil, ulusal ve uluslararası hukuk alanlarında da sürdüğünü belirten Sarıoğlu, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurularının devam ettiğini açıkladı. Sarıoğlu, “Polislerle, emniyet müdürleriyle ilgili suç duyurularımız, şikayetlerimiz devam ediyor. Bu dava sadece mahkeme kararıyla değil, halkın adalet duygusuyla, ortak öfkemizle sürdürülecek. Bu ülkede demokrasi, barış ve özgürlük isteyen herkesle birlikte bu mücadeleyi sonuna kadar yürüteceğiz” dedi.
“Hayatımızın merkezinde mahkemeler var”
Acılı anne Nesligül Sarıkaya, konuşmasında duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Artık bizim için hiçbir şey hayat eskisi gibi değil. Hep bir eksiğiz, bir yarımız eksik. Gülüşlerimiz bile yarım kaldı. Ben hala fazla gülsem kendimi suçlu hissediyorum.” Geçen on yıl boyunca mahkemelerin yaşamlarının merkezine oturduğunu, kızını kaybettiği günden bu yana adalet için mücadele ettiklerini vurgulayan Sarıkaya, “Mahkemeye her gidişimiz Şebnem’in annesiyle birlikte. Sadece ikimiz gidiyoruz. Oysa o gün Adana’dan otuz otobüs dolusu insan gitmişti mitinge. On iki can dönmedi. Şimdi neden bir minibüs bile dolmuyoruz?” dedi.
Sarıkaya, maddi değil, manevi destek aradıklarını belirterek mahkeme salonlarının ilk günlerdeki gibi dolu olmamasının etkisini şöyle ifade etti, “Temsilci düzeyinde gelenler oldu ama öğle tatilinden sonra kimse kalmadı. Mahkemenin kalabalık olması neden önemli? Çünkü biz güçlü durmazsak ne hakim ne de polis bizi ciddiye alıyor. Hatta bir defasında avukatımıza saldırdılar. Çünkü orada az insandık.” Son olarak bir sonraki duruşmanın tarihini de paylaşarak topluma çağrıda bulunan Sarıkaya, “Bir dahaki mahkeme 17 Haziran’da. Bilmek istersiniz diye düşündüm.” dedi.
Fotoğraf: Evrensel
10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitiren Şebnem Yurtman’ın annesi Şafak Yurtman, şunları söyledi, “Siz biliyor musunuz bir evladınızın çok sevdiği bir yemeği yapamıyorsunuz evde? Çünkü boğazınızdan geçmeyecek o yemek. Evladınızın mezarından getirdiğiniz toprağı yastığınızın altında saklıyorsunuz. Kimsenin haberi yok bundan.”
“Evladımın Kokusunu Unuttum, Çamaşırlarını Kokluyorum”
Zamanın hiçbir şeyi unutturmadığını belirten Yurtman, kızının anılarını evinde yaşatmaya devam ettiğini dile getirdi, “On senedir bir insan evladının kokusunu unuttun mu? Ben unuttum. Çamaşırlarını kokluyorum hala. Ayakkabısını saklıyorum, çantasını saklıyorum.” Anne Yurtman, “Ankara’ya sadece iki kişi gidiyoruz mahkemeye. Arıyoruz, herkesin bir bahanesi var. Ama ben dayandım. Çünkü buradayım. Bu acıyla yaşamaya devam ediyorum.”
Dilan Sarıkaya’nın babası İzzet Sarıkaya artık acı paylaşmanın ötesine geçip öfkelerinin paylaşılmasını beklediklerini belirterek “Öfkemizi paylaşın ki adalet arayışında aileler olarak yalnız kalmayalım. Acımızı paylaşma aşamasını artık geçelim” dedi.
“Biz Buradayız, Yeniden Var Olmaya Devam Ediyoruz”
Coşgun, katliam sonrası baskılarla kapatılan derneğin kolektif direnişle ayakta kaldığını belirterek “Kapatılmamıza rağmen biz yeniden var olmaya devam ediyoruz. Çünkü bir inat var. Ve bu inadı besleyen şey öfke.” dedi.
“Unutturulmak en büyük korkumuz”
En büyük korkularının unutulmak olduğunu söyleyen Coşgun, buna karşı verdikleri mücadelenin önemini şöyle anlattı: “Beni bu mücadelede en çok korkutan şey unutmak, unutturulmak ve yok sayılmak. Ama biz bugün hala sevdiklerimizin ismini söyleyebiliyorsak, karanfil bırakabiliyorsak, on yıl sonra bile bu kürsüde ‘unutma, unutturma’ diyebiliyorsak zaten başarmışız demektir.”
Kendisi de bir anne olan Coşgun, “On yıldır babasız bir çocuk büyütüyorum. Bayramlarda da aynı şeyi yaşıyorum. Ama şunu hiçbir zaman unutmuyorum. Biz ‘bitti’ demeden hiçbir şey bitmeyecek. 10 Ekim taziyelerinde ‘sözün bittiği yer’ deniyordu. Bugün bu kürsüde ‘sözümüz bitmedi, devam ediyor’ demek istiyorum” dedi. (Evrensel)
Evrensel'i Takip Et