24 Nisan 2013 08:07

Emperyalizm Venezuela'dan hiç vazgeçmedi

Venezuela’da seçimlerde oylarını yükselten sağ muhalefetin şiddete yönelmesi ve 8 kişiyi öldürmesi Latin Amerika’da tüm dikkatlerin bu ülkede yoğunlaşmasına neden oldu. Latin liderler Chavez’in halefi olarak yeni devlet başkanı seçilen Nicolas Maduro’ya omuz verirken, ABD’nin sağcı lideri Henrique Capriles&rsq

Emperyalizm Venezuela'dan hiç vazgeçmedi
Paylaş
Elif Görgü

Venezuela’da 14 Nisanda gerçekleşen seçimleri ve sonrasında yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öyle görünüyor ki Venezuela’da Chavez’in travmatik ölümünün ardından hassas bir süreç yaşanıyor. Açıkçası biz de endişe duyuyoruz. Kardeş ülke Venezuela’da gerginlik ve belirsizlik yükseliyor. Nicolas Maduro ile Muhalefet Lideri Henrique Capriles karşı karşıya geldiler ve seçimin sonucunda aralarındaki oy farkının oldukça az olduğunu gördük. Maduro çok az bir oy farkıyla kazanabildi. Seçimlerin bu şekilde sonuçlanması da, ABD emperyalizminin de desteğini alan Venezuela sağına, ülkeyi karıştıracak bir süreç başlatma olanağı tanıdı ve seçimi tanımadıklarını açıkladılar.  

Sizce seçimler neden böyle sonuçlardı? Oy farkının azlığını nasıl yorumlamak gerekiyor?

Venezuela’nın son 14 yılına baktığımızda halkların değişim özlemine yanıt veren gelişmeler sağlanmasında Hugo Chavez’in belirleyici bir rol oynadığı açık. Yaptıklarıyla on yıllarca ABD emperyalizmine bağlı olarak ülkeyi yönetmiş olan sosyal demokrasi ve sağ yönetimlerin yarattığı tahribatı ortadan kaldırmaya yönelik politikaları hayata geçirdi. Chavez iktidarında Venezuela halkı ciddi değişimlerin tanığı oldu. 21 sosyal misyon hayata geçirildi. Halkın eğitim hakkına, sağlık hakkına ulaşımında muazzam ilerleme sağladı, dev yatırımlar yapıldı. Ülkenin en büyük problemi olan yoksullukta büyük düşüş yaşandı. Ancak ekonomik yapıda temel bir değişim olmadı. Üretimin modelinde bir dönüşüm sağlanmadı. Bu 14 yıl boyunca da Venezuela kapitalist bir ülke olmaya devam etti. Burjuvazi de daha önce de sahip olduğu bir çok ayrıcalığı korudu diyebiliriz. Önemli devletleştirme kararları alındı; petrol sektöründe, telekomünikasyon sektöründe ve diğer bazı alanlarda kamulaştırmalar yapıldı ama ekonomik yapı değişmedi. Ayrıca yapısal karakterdeki sorunlara baktığımızda Chavez’in 14 yıllık iktidarında Bolivarcı süreci olumsuz etkileyen başka sıkıntılar da görüyoruz.

Ne gibi başka sıkıntılar?

Bunlardan biri, devlet bürokrasisinde ortaya çıkan yolsuzluklar gerçeğidir ki Chavez iktidarının kazanımlarını yıpratan bir sorun olmuştur. Chavez’e de kişisel olarak zarar vermiştir. 7 Ekim seçimlerinde Chavez, bu konudaki imajını düzeltti ama oylara baktığımızda ilk yıllarda ulaştığı yüzde 60’lık oy oranlarına ulaşamadığını da görüyoruz. Capriles ile Chavez arasındaki oy farkı, Chavez’in kesin zaferini gösterecek şekilde büyük olmuştur ancak Venezuela sağı oy oranı açısından ilerlemiştir. 7 Ekim’de Chavez’in sadece varlığının ne kadar büyük bir ağırlığı olduğunu görmüştük. Aynı etkiyi bir başka adayın, bugün açısından Maduro’nun yaratması da doğal olarak mümkün değildi. Sağ muhalefet, halkın bu duygusunu iyi kullandı. “Chavizm”in oylarının bir bölümü doğrudan Capriles’e geçti. Açıktır ki Chavez Projesi Chavez’siz aynı değildir. Chavez’in sahip olduğu etkiye Maduro sahip değildir.


VENEZUELA’DA DARBE MÜMKÜN MÜ?

Seçim sonrası sağdan yükselen şiddeti nasıl değerlendiriyorsunuz? Darbe uyarıları yapılıyor örneğin...

Açıkçası biz de tam olarak sürecin nereye gideceğini, Capriles’in ve Venezuela sağının seçim sonuçlarını tanımayarak ne tür bir eylem hazırlığında olduğunu net olarak görebiliyor değiliz. Belli ki bu şekilde ülkede bir karışıklık, belirsizlik ve kaos yaratmak istiyorlar. Venezuela burjuvazisinin izlediği bu yol darbeye giden bir yol da olabilir tabii. Ama son 6 yıldır Venezuela sağı, aslında darbe fikrini bir yana bırakmış, Chavez’i itibarsızlaştırma ve seçimlerle devirme yolunu tercih etmişti. Bir çok siyasi parti birleşerek Capriles projesi etrafında bir cephe oluşturdu. Yeniden toparlanma sürecine girdiler. Planları 2018 yılına kadar Chavez’i yıpratma politikalarını sürdürmek ve bir sonraki seçimlerde kazanmaktı ki bugün aldıkları oylar da bu yolda gittiklerini gösteriyor. Tabii ki burada ABD emperyalizminin ve Venezula sağının her zaman iş birliği içinde olduğunu ve Venezuela’yı felakete götürecek sistematik bir komployu sürdürmekten hiçbir zaman vazgeçmediklerini de görmezden gelemeyiz. Emperyalizm özellikle petrolü ele geçirme planını hiç terk etmedi, bu en önemli hedefleri oldu. Yine de 2002 yılındaki gibi bir darbe girişimi çok mümkün görünmüyor. Şimdilik Venezuela’da bölgesel olarak Maduro’nun meşrutiyeti yok edilmek isteniyor.


CORREA ASLA CHAVEZ DEĞİLDİR

Venezuela’dan Ekvador’a geçersek... Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa’ya da Ekvador’un Chavez’i denildi.

2007 yılında Ekvador solu Correa’yı destekledi. Çünkü Correa’nın da o zamanki söylemi oligarşi karşıtı, antiemperyalistti. Yoksul halkı 30 yıllık neoliberalizmden kurtarmayı vadediyordu. Uzun süre neoliberalizme karşı sokaklarda mücadele vermiş Yerli Ulusları Konfederasyonu, Halk Cephesi, Ulusal Eğitimciler Birliği ve benzeri toplumsal hareketler ve merkezi sendikalar Correa’da birleşti. Fakat Chavez ve Correa yönetimleri arasında ciddi bir fark var.

Nasıl bir fark var?

Chavez, politika sahnesine devlete yönelik bir silahlı ayaklanmanın sonucunda girdi ve Venezuela halkının gözünde önemli bir yer edindi. Correa bir toplumsal mücadelenin içinden çıkmadı. Bir halkla ilişkiler çalışmasının sonucu olarak, bir cephenin seçim yüzü olarak seçildi ve seçimlere girdi. Aslında Correa da ilk başlarda sol, yurtsever ve antioligarşik bir eğilimi temsil ediyordu fakat kademe kademe politikasını değiştirdi.  Söylemde hâlâ modern sol bir siyasetçi olarak görünüyor ancak yaptıklarına baktığımızda uluslararası sermayenin çıkarlarına hizmet ettiğini, Çin emperyalizmiyle anlaştığını, uluslararası maden şirketleriyle iş birliği yaptığını görüyoruz. Chavez ile Correa arasındaki fark, varlıksal bir farktır. Chavez’in en önemli özelliği ifade özgürlüğüne verdiği değer ve farklı seslerin, farklı örgütlerin varlığına saygı duyması, örgütlenmesine izin vermesidir. Fakat Correa, toplumsal hareketlerin, sol güçlerin birinci düşmanıdır artık. Politikası da bu sesleri şiddetle bastırmaya yöneliktir. Bugün 180’den fazla sendika lideri hakkında dava açılmıştır ve “terörizm”le suçlanmaktadır. Yine yerlilerin siyasi örgütü olan Pachakutik’in yöneticileri de yargılanmaktadır.


CHAVEZ, VENEZUELA’NIN DEĞİL LATİN AMERİKA’NIN LİDERİYDİ

Latin Amerika’yı nasıl etkiler Venezuela’da yaşananlar?

Chavez Projesi aslında bir bölgesel projedir. Bu süreçte ortaya çıkan ALBA, UNASUR gibi uluslararası örgütler de Venezuela’daki durumdan etkilenecektir. Chavez, Latin Amerika’nın entegrasyonunu başlatan kişidir ve onun lideridir. Maduro’nun da tek görevi kendi ülkesini yönetmek değil, Latin Amerika’nın birliği projesini, Latin Amerika ülkeleri arasında oluşturulmuş dayanışma cephesini de yönetmek zorundadır. Venezuela ve Hugo Chavez’in Latin Amerika üzerinde çok büyük etkisi olmuştur. Chavez’in antiemperyalist, antiamerikancı tutumunun etkisi muazzamdır. Şimdilik Maduro’nun bunu aynı şekilde sürdürmesi mümkün görünmüyor.

ÖNCEKİ HABER

Çölleşmeyle ağaç sökerek mücadele!

SONRAKİ HABER

Bu yaz kendi hakları için de çalışacaklar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...