11 Mart 2025 00:15

Sürgüne gönderilenler dönme umudunda...

‘Ötekiler’ kitabı diyebileceğimiz “Anne Beni Neden İttin?” Gri Yayınevi’nden çıkmış. Herkesin kendi kimliğinden ve kişisel hayatından bir şeyler bulacağı bir kitap.

Sürgüne gönderilenler dönme umudunda...

1937 yılında, Dersim’de tutuklanan köylü kadınlar ve çocuklar. Fotoğraf, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü Atatürk Kitaplığı'nda kayıtlı. 

Erkan Eslek
ereslek@hotmail.com


Hüseyin Çağlayan’ın “Anne Beni Neden İttin?​” romanı, klişe bir cümleyle başlıyor: “Sıcak bir temmuz gecesiydi.”  Ermeni Tehciri’nden günümüze kadar dingin bir ırmak gibi akan zamanın debisel değişimlerine rağmen katliamların birbiri ardınca ‘klişeyi’ tamamlayan aymazlığına, süregelen faşizme dikkat çekmek için bu cümle. ‘38’de Dersim’de, aşağı yukarı aynı yıllarda, Hitler Almanya’sında yaşananlar, ‘68 kuşağı, seksenler ve şimdi hepsi bu klişe cümlenin ardına gizlenmiş gibi.

Önce I. Paylaşım Savaşı yıllarında bir bombardımanın ardından Almanya sokaklarında Rafael Goldstein ile başlayan roman, sonrasında Taş Ülkesi dediği Dersim’de Mehmet’in hikayesine uzanıyor. Rafael’in kızı Ella ve Daniel’in, Hüseyin Cevahir’in, Adem’in, Eylem’in, Gabi’nin, Halil’in Barlas’ın… Hikayeleri girift bir şekilde ele alınıyor. Hüseyin Çağlayan’ın son kitabında yine katliamlardan kurtulanların(!) deyim yerindeyse ‘kılıç artıklarının’ travmatik hayatları anlatılıyor.

Hikayeler telmihler, alegorik ifadeler, kıyaslarla kurulan dilsel bir kurgu eşliğinde anlatılıyor. Okuyucuyu yormayan bu telmihler, bir yapı bozum şeklinde değil daha çok dilsel bir kurgu ve olayların kahramanı, mekanı değişse de zamanın akışındaki benzerliğe işaret ediyor. Zira Taş Ülkesi dediği Dersim’den sürgüne gönderilenler de Almanya’da kamplara gönderilenler de ‘kara trenlere’ bindiriliyor. Bir bakıma modern zamanların simgesi olan trenin, rayların hizmet ettiği ilkelliğin, zamanın ilerlemesine, değişmesine rağmen aynı kaldığını gösteriyor.

Romanın kahramanları genel olarak katliamlardan kurtulabilmiş, katliamın travmasını yaşayan birinci kuşaklar ile travmanın aktarıldığı ikinci kuşaklardan oluşuyor. İki kuşağın da ortak özelliği edilgen olmaları… Olaylar karşısında bir çeşit uzak durma daha doğrusu etken bir tutumun gereksizliğine inanmayı tercih etmeleri. Kuşkusuz anlatıcının kendisi bunu tercih etmemiştir ancak olaylara bakışı daha doğrusu olayları politik şartlardan azade tuttuğu fikirleri ki bu fikirlerini romanda Adem’in liseden hocası Şinasi Hoca kanalıyla iletiyor, ister istemez kahramanları edilgenleştiriyor. İkinci kuşak kahramanlar farklı heveslere kapılsalar da esasen Şinasi Hoca’nın işaret ettiği çizgi hayatlarında daha belirleyici oluyor.

Roman bir yanıyla da sürgüne gönderilenlerin bir gün geri dönme umudunu da anlatıyor. Bunu en çok sürgünde Mazlum ismini alan, Taş Ülkesi’nden sürgüne gönderilen çocuk yaştaki Mehmet’te görüyoruz. İsmiyle müsemma dedikleri, Mehmet’e sürgünde ilk geldiğinde Halil’in ona, henüz onun yaşadıklarını bilmeden verdiği Mazlum ismi yaşadığı hayatın özeti gibi. Bir insan ya da bir halk ancak Mehmet kadar mazlum olabilir. Günün birinde kendi öz yurduna, Taş Ülkesi’ne gitme ümidi tükenince kendini Mazlum olarak denizde fırtınalara kapılması biraz da sanki hayatın geçiciliği ile ilgili. Bu ümit ve bu hayatın geçiciliği mefhumunu az biraz Gabi ve Daniel’de de görmek mümkün. Adem’in kendine ait bir ümit bulamayınca babasının ümidine sarılarak Taş Ülkesi’ne gelmesi, bir ümidin belki geçmişin peşine düşmesi de bu sebepten diyebiliriz.

"Anne Beni Neden İttin?" kitabının kapağı

‘Ötekiler’ kitabı da diyebileceğimiz Yazar Hüseyin Çağlayan’ın “Anne Beni Neden İttin?​” romanı Gri Yayınevinden çıkmış. Herkesin kendi kimliğinden ve kişisel hayatından bir şeyler bulacağı bir kitap.

Evrensel'i Takip Et