Rus Fest başladı
“DAVAY DAVAY”
Yaklaşık 4 ay önce böyle bir organizasyon olacağını öğrenmiştik. İki sahne ve sınıf arkadaşım hocamız tarafından seçilmişti, üçüncü arkadaş da 4.sınıflardan seçilmişti. Ben de oyun içinde rejide görev almayı istiyordum, bu talebimi hocama bildirdim. 2. provalarda öğrendim ki 4.sınıftaki arkadaş artık görev almayacak. Hocayla oyunun müziklerini konuşmak için içeri girdiğimde ‘Aleksey Nikolayiç’ rolünün boş kaldığını öğrendim. Hocamız elime metnini tutuşturdu ve “Davay davay(hadi bakalım)” dedi. Ben de geçici olarak oynayacağımı düşündüğüm için çok önemsemedim.
İlk provamızı 2012’nin Aralık ayında yaptık. Prova sınıfta oldu. Fakat hala yakın zamanda sahnede prova yapacağımızı düşünmüyordum. Halbuki nereden bilebilirdim ki sahnedeki ilk provamızı oyundan iki hafta önce yapacağımızı. Hocamız oyunumuzu çoktan seçmişti: Anton Çehov ‘Savunmasız Bir Yaratık’. Görevim banka müdürünün yardımcısı olan Aleksey Nikolayiç’i canlandırmaktı.
Ders saatlerinin sonunda provalarımızı sınıfta yapmaya devam ediyorduk. İki prova geçmişti. Galiba oluyordu. Sahne arkadaşlarımın ve hocamın büyük desteği ile karakterim kafamda canlanıyordu. Kendime güvenim pekişmişti. Yaklaşan ara tatilde ‘sahne tozu yutmuş’ arkadaşlarımdan da ipuçları alıp daha etkileyici bir karakter sunmak istiyordum.
Oyuna iki ay kalmıştı ve festivalin programı açıklanmıştı. Rus Fest büyük bir organizasyondu ve bu organizasyon içinde bir de İstanbul Üniversitesi’ni temsil edeceğimiz için okuldaki yetkililerin daha ciddi ve daha planlı olacaklarını sanmıştım. Beklediğimiz hassasiyeti göremedik. Fakat oyunu takip edeceklerin arasında dört devlet tiyatrosu oyuncusu, Rusya’dan canlı yayın yapacak olan radyocular olacağını öğrenince oyun gününü hayal bile edemiyordum. Hala bekliyorduk.
VE SAHNE HAZIR
Mart ayına geldiğimizde oyunda kullanacağımız hiçbir obje elimizde yoktu. Provalarımızın sıklığı artmak yerine azalmıştı. Her şey karmaşıklaşmaya başlayınca ilgisizlik başladı ve ‘bitse de gitsek’ havası oluşmaya başladı.
Devlet üniversitesi olmanın verdiği dezavantajı yaşadık, çünkü okul bize bir fon oluşturmamıştı, bölümde imece usulü kıyafetlerimizi temin ettik.
Oyun gününde ilk sırada biz çıkacaktık. Artık her şey hazır diyorduk ki yine bir eksik: Giyeceğim kunduralar. Bu durumda botlarla oynamak durumunda kaldım. Sahne hazırlandı, misafirler yerlerini aldı. Jenerik bitince sunucu bizi anons etti. Sahne açıldı, müzik başladı. Ayaklarım titremeye başladı.19. yy Rusya’sına modern kaçtığı için gözlüğümü oyun içinde kullanamadım. Bu bana öyle bir avantaj kattı ki ne seyircileri gördüm ne de jüriyi.
Oyun başladı, en iyi provamızı izleyicilere ve jüriye sergiledik. Oyunumuz bitti ve diğer oyunları izlemeye koyulduk. Bizden hemen sonra İstanbul Aydın Üniversitesi sahneye tamamen Rusça bir oyun ile çıktı. İstanbul Aydın Üniversitesi’nin hemen ardından programa ara verildi. Aydın Üniversitesi’nin hocalarından biri bize gelip Fatih Üniversitesi’nin Rusça okumayan Rus kökenli öğrencileri sahneye çıkardığını, profesyonel bir yönetmenin de bu adaletsizliği yönettiğini anlattı. Bu durumu jüriye bildirdik fakat sonuç başta yazdığım gibi oldu...
İLK ETKİNLİK TİYATRO YARIŞMASI
PROGRAMIN ilk etkinliği 5 Nisan’da İstanbul Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı tiyatro yarışmasıydı. İstanbul Üniversitesi’nin Anton Çehov’un ‘Savunmasız Bir Yaratık’, İstanbul Fatih Üniversitesi’nin Gorki’nin ‘Bozkırda’ ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nin Anton Çehov’un ‘Ayı’ oyunları ile katıldığı tiyatro yarışmasının galibi üyelerini Zerrin Sümer, Ayberk Atilla, Evren Ercan, Görkem Şahan ve Prof. Dr. Tatiana Boborıkina’nın oluşturduğu jüri tarafından seçildi. Yarışmanın galibi İstanbul Aydın Üniversitesi olurken, üçüncü seçilmedi, İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Fatih Üniversitesi ikinciliği paylaştı. Asıl değinmek istediğim nokta ise sürecin nasıl geliştiği.
Evrensel'i Takip Et