10 Şubat 2025 17:01

Milletvekili Bayhan'ın Marmara Denizi'nin dönüşümüne dair soru önergesi yanıtlandı

Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’ın Marmara Denizi'nin son 50 yılda kentsel ve endüstriyel kirlilik, aşırı avlanma ve iklim krizi nedeniyle maruz kaldığı ciddi ekolojik dönüşümler hakkında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un cevaplaması istemiyle meclise verdiği soru önergesi yanıtlandı.

Bayhan, soru önergesini ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü'nün iki bilim gemisiyle gerçekleştirdiği son araştırma ışığında Meclis gündemine taşımıştı.

Önergede Marmara Denizi havzasındaki sanayi bölgelerinin atık sularını herhangi bir arıtma işlemine tabi tutmadan doğrudan denize veya akarsulara boşaltmasıyla ekosistemde ve halk sağlığında yarattığı tehlikelere karşı Bakanlığı bir planlarının olup olmadığını sorulmuştu.

Bu soruya yanıt olarak bakanlık, “22.06.2021 tarihinde yayımlanan 2021/13 sayılı Marmara Deniz Havzası Eylem Planı Kapsamında Deşarj Standartlarında Kısıtlama Genelgesi ile Boğazlar ve Susurluk Havzası dahil, Marmara Denizi Hidrolojik Havzası’nda ve bu havzada yer alan illerden İstanbul, Bursa ve Kocaeli illerinde, sanayi ve evsel atıksu arıtma tesisleri için Su Kirliliği Kontrolü Yönetmenliği ve Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği ekinde yer alan deşarj standartlarından kirliliğin göstergesi olan Kimyasal Oksijen İhtiyacı (KOİ) parametresinde kentsel atıksularda %20, endüstriyel atıksularda ise her bir sektör için yaklaşık %50’ye kadar kısıtlamalar yapılmış, değiştirilen şartlara uyum için süreler belirlenmiş ve iş termin planları alınmıştır” dedi.

"LİMAN ATIK ALIM TESİSLERİNİN SAYISI YETERLİ Mİ?"

Gemiler tarafından taşınan balast sularındaki yabancı türler ve kimyasal kirleticilerin, Marmara Denizi'nde önemli çevresel tehditler oluşturduğunu hatırlatan Bayhan’ın, “Boğazlar ve Marmara Denizi çevresinde gemi ve içsu taşıtlarının sintine ve kirli balast sularını boşaltabileceği Liman Atık Alım Tesisleri'nin sayısı yeterli midir? Balast sularının kontrolüne yönelik yeni önlemler almayı düşünüyor musunuz?​” sorusu için ise Türkiye’nin Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün kabul ettiği “Balast Sözleşmesi”ne 2014’te taraf olduğu, 2017’de yürürlüğe girdiği ve bu sözleşmenin hükümlerine uyulduğu belirtildi.

Bayhan, gemi inşa, bakım ve onarım tesislerinde yürütülen faaliyetler sonucu ortaya çıkan katı, sıvı ve gaz formundaki kirleticiler, doğrudan veya dolaylı olarak denizleri ve çevresini kirletmekte olduğunu belirterek, “Özellikle Yalova ve Tuzla bölgelerindeki gemi onarım tesislerinde çalışan işçiler, bu zararlı maddelere solunum yoluyla veya temas ederek maruz kalmakta ve zamanla sağlıklarını yitirmektedir. Bunun yanı sıra, deniz ekosistemi de toksik kirlilikten olumsuz etkilenmektedir. Bu bölgelerde, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri başta olmak üzere, işçilerin ve çevrenin sağlığını korumak amacıyla kirleticilerin etkilerini azaltmaya yönelik bir planınız var mı?​” sorusunu yöneltmişti. Buna yanıt olarak ise, deniz ve kıyı alanları başta olmak üzere hava, su, toprak gibi diğer alıcı ortamlarda oluşabilecek çevre kirliliiğini en az indirecek temiz üretim tekniklerinin uygulanmasını sağlamak üzere hazırlanan “Tersane, Tekne İmal ve Çekek Yerlerinin Çevresel Yönetimi Hakkında Yönetmelik” kapsamında gerekli iş ve işlemlerin yürütüldüğü bildirildi.

"ÇEVRESEL DENETİM FAALİYETLERİ HANGİ SIKLIKTA YAPILMAKTADIR?"

Sanayi yatırımlarının kentsel alanlarla iç içe olması, yoğun sanayinin getirdiği çevre kirliliği, gemi inşa sanayisinin büyümesi ve dolgu taleplerinin kıyı alanları ve ekosistemler üzerinde yarattığı baskının, ayrıca Petro-Kimya tesislerinin varlığı nedeniyle İzmit Körfezi çevresinde bulunan 35 liman-iskele ve birçok sanayi tesisinin, bölgedeki endüstriyel kirliliği artırmakta olduğunu vurgulayan Bayhan’ın, “Hava, su ve toprak kirliliğinin önlenmesine yönelik, bu bölgedeki sanayi kirleticilerinin yerel ve bölgesel bazda envanterini çıkarmayı planlıyor musunuz? Çevresel izleme ve denetim faaliyetleri hangi sıklıkta yapılmaktadır?​” sorusuna ise şu açıklamayla cevap verildi:

“-Sanayi kirleticilerine dair envanterin oluşturulması: "Kirletici Salım ve Taşıma Kaydı (KSTK) Yönetmeliği" 4 Aralık 2021 tarihli ve 31679 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. KSTK sistemi ile; endüstriyel tesislerden kaynaklanan kirleticilerin hava, su, toprak gibi alıcı ortamlara bırakılmasına ve kirleticiler ile atıkların arıtma, işleme vb. faaliyetler için taşınmasına ilişkin bilgileri içeren ve düzenli araliklarla raporlanan envanterin oluşturulması amaçlanmaktadır. Yönetmelik, 9 farklı sektör için kademeli şekilde uygulanmaktadır. Yönetmeliğin yayımı tarihinde enerji ve metal sektörü; bir yıl sonra maden ve kimya sektörü; iki yıl sonra atık ve atıksu yönetimi ile kağıt ve ahşap sektörü; üç yıl sonra yoğun hayvancılık ve su ürünleri yetiştiriciliği, gıda ve içecek sektöründe hayvansal ve bitkisel ürünler ve diğer faaliyetler başlığı altında yer alan endüstriyel faaliyetleri gerçekleştiren tesisler Kirletici Salım ve Taşıma Kaydı Sistemine dahil olarak yıllık raporlamalarını kademeli olarak gerçekleştirilmektedir. KSTK sistemi çalışmaları tamamlandığında bölgesel ve ulusal bazda sanayi kirleticilerinin envanteri oluşturulabilecektir.

-Deniz izleme faaliyetleri: ÇED, İzin ve Denetim Genel Müdürlügümüzce; deniz ve kıyılarda deniz kalitesi ve kirliliğini izlemek ve değerlendirmek ayrıca, deniz ve kıyı koruma politika ve stratejilerine altlık oluşturmak amacıyla "Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Programı" 2014 yılından itibaren düzenli olarak üçer yıllık periyotlarda tüm denizlerimizde yürütülmektedir. TÜBİTAK MAM koordinasyonunda yürütülen programda ülkemizdeki birçok deniz bilimleri enstitüsü 150 araştırmacı, 7 araştırma gemisi/teknesi yer almaktadır. Tüm denizlerimizde 425 istasyonda devam eden izleme çalışmaları Marmara Denizinde 2021 yılında gözlenen müsilaj ile birlikte daha çok Marmara Bölgesine yoğunlaştırılmıştır.

ÇED, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğümüzce; Marmara Denizinde yürütülen diğer proje; "Marmara Denizi Marmara Bütünleşik Modelleme Sistemi Projesi" (MARMOD Faz II) ODTÜ-Deniz Bilimleri Enstitüsü koordinasyonu ile yürütülmektedir. MARMOD Projeleri ile Marmara Denizinin iyi ekolojik duruma tekrar dönebilmesi için, modelleme ve dijital ikiz araçlarının geliştirilerek; bölgenin geneline dair ekolojik yaklaşımlı su kalitesi iyileştirme planlarının oluşturulması amaçlanmaktadır. Hem DEN-İZ Programı hem de MARMOD FAZ II projesi ile toplamda 150 istasyonda Marmara denizi takip edilmektedir.

Online Deniz İzleme:

Bakanlığımızca yürütülen DEN-İZ Programı kapsamında İzmit Körfezinde 09 Ağustos 2018 tarihinde İzmit Körfezi'nde meteorolojik/oşinografik ölçüm ve izleme amaçlı şamandıra kurulumu gerçekleştirilmiştir. Şamandıra sistem ile sıcaklık, tuzluluk, floresans ve çözünmüş oksijen gibi parametreler izlenmektedir. Şamandıra sisteminden elde edilen veriler ile su kalitesi, oşinografik ve hidrografik değişimler, iklim değişikliği etkileri izlenebilecek bununla birlikte uzun zamanlı veriler ile erken uyan sistemleri ve ekosistem-hidrodinamik modeller geliştirilebilecektir.

Atıksu Arıtma Tesislerinin Online İzlemesi ve Uzaktan Denetimi

Bakanlığımızca kirliliğin yerinde tespitine yönelik çalışmalarından kurulu kapasitesi 5.000 metreküp/gün ve üzeri olan atıksu arıtma tesisleri sürekli 7/24 online izlenerek veriler Bakanlığımız merkezi veritabanina aktarılmaktadır. Sürekli Atıksu Arıtma Tesisleri (SAİS) ile debi, pH, iletkenlik, çözünmüş oksijen, sıcaklık, KOİ ve AKM verileri gelmektedir.

2021/14 sayılı "Marmara Bölgesi'nde Bulunan Atık Su Arıtma Tesislerinin Gerçek Zamanlı İzlenmesi" konulu Genelge 02.07.2021 tarihinde yayınlanarak, Marmara Bölgesi'nde kurulu kapasitesi 1.000-5.000 m3/gün olan ve alıcı ortama deşarjı bulunan arıtma tesisleri ve soğutma suları 7/24 on-line takibe alınmıştır. 1000-5000 m3/gün kapasitedeki tesislerde giriş ve çıkış suyunda debi izlenmekte ve otomatik numune alma cihazi kurulumu sağlanmakta böylece uzaktan denetimleri gerçekleştirilmektedir.

SAİS çalışmaları ile arıtma tesisi çıkış suları değerleri yükseldiğinde alarm durumları il müdürlüklerimize ulaşmakta ve yasal işlem yapılmakta olup bu sayede arıtma tesislerine 7/24 teknolojik denetim gerçekleştirilmektedir.”

“CANLI ÇEŞİTLİLİĞİNİN YOK OLDUĞU TESPİT EDİLMİŞTİR”

Bayhan verdiği soru önergesinde, “2010 yılında başlatılan Derin Deniz Deşarj Projesi kapsamında, Ergene Nehri’ndeki kirliliği azaltma adına atıklar Marmara Denizi’nin derinliklerine boşaltılmış ve bu durum, denizde biyolojik ve kimyasal birikimlere yol açmıştır. Marmara Denizi Çevresel İzleme Projesi (MAREM) kapsamında 200 istasyon ve 450 faklı noktada ölçme ve değerlendirmelerle de kayda alınmış ve özellikle Ergene deşarjının etkili olduğu Marmara’nın ortasında oksijen bulunmayan bölgeler oluştuğu ve canlı çeşitliliğinin yok olduğu tespit edilmiştir” bilgisini paylaşarak “Marmara Denizi’ni sermayedarları ihya etmek adına atıkların boşaltıldığı bir ‘çöplük’ haline getiren bu yaklaşım, ‘yeşil dönüşüm’ politikalarınızın bir parçası mıdır?​”sorusunu yöneltmişti. Buna karşılık bakanlığın verdiği cevap ise şu oldu:

“Ergene Havzası'nda dağınık halde bulunan sanayiler için 8 tane ıslah OSB kurulmuş ve OSB statüsü kazanmış olup, Ergene Havzası Koruma Eylem Planı Kapsamında; 8 adet OSB'nin atıksularının 5 ayrı noktada (Ergene-1 OSB AAT, Ergene-2 OSB AAT, Murathi OSB AAT, Çorlu-1 OSB AAT ve Velimeşe OSB AAT (Veliköy, Velimeşe, Yalıboyu, Kapaklı OSB'ler dahil) toplanarak ortak Kimyasal İleri Biyolojik arıtmalarda arıtılmaktadır.”

“22 MADDELİK EYLEM PLANI NEDEN HAYATA GEÇİRİLMEDİ?​”

Marmara Denizi Çevresel İzleme Projesi (MAREM) başta olmak üzere, Marmara Denizi'ndeki kirleticilere dair yapılan birçok çalışma ve meslek odalarının uyarılarına rağmen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın somut bir adım atmadığını belirten Bayhan, müsilaj krizinin ardından kirliliğin azaltılması ve izleme çalışmalarının yürütülmesi amacıyla 6 Haziran 2021'de açıklanan 22 maddelik eylem planındaki adımların bile hayata geçirilmediğini vurguladı. Bayhan, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilgili kurumlar, üniversiteler, sanayi odaları ve STK'ların katılımıyla oluşturulan koordinasyon kurulu tarafından yayımlanan Deşarj Standartlarında Kısıtlama Genelgesi, Trakya’nın en önemli su kaynaklarından biri olan Ergene Nehri'ndeki derin deşarj sistemini neden kapsamamaktadır? Marmara Denizi’ne büyük ölçüde kirlilik taşıyan bu sistemin genelge dışında bırakılmasının sebebi nedir?" sorusunu yöneltti.

Bu sorunun yanıtı olarak “Ergene Nehri su kalitesini II. Sınıf su kalitesine yükseltilmesini temin etmek amacıyla Bakanlığımızca yayımlanan 2019/17 sayılı ‘Ergene Nehrinde Deşarj Standartlarında Kısıtlama Genelgesi’ ile Ergene Havzasına deşarj yapan sanayi tesisleri ile evsel atıksu arıtma tesisleri için Kimyasal Oksijen İhtiyacı (KOI) parametresinde sektörlere göre değişik oranlarda (%30-50) kısıtlamaya gidilmiş olup, Ergene Havzası'nda yer alıp derin deniz deşarjı sistemi ile Marmara Denizi'ne deşarj yapacak OSB'ler de söz konusu genelge hükümlerine tabidir” denildi.

“‘YEŞİL DÖNÜŞÜM’ ADI ALTINDA FELAKETTEN RANT ELDE ETMEK”

TÜSİAD ve TÜRKONFED gibi kuruluşların "yeşil mutabakat" ve "dijital dönüşüm" ekseninde geliştirdiği Orta Vadeli Program ve 12. Kalkınma Planı gibi projelerin, "sürdürülebilirlik" ve "yeşil dönüşüm" adı altında aslında sömürü ve talan politikalarını örtmeye çalıştığını belirten Bayhan, bu kuruluşların felaketlerden rant elde etmeye devam ettiğinin altını çizdi.

"Marmara Denizi’ndeki kirliliğin artış trendi içerisinde olduğuna dair birçok bilimsel rapor ve makale mevcutken, bu eylem planı çerçevesinde organize sanayi bölgelerine (OSB) yönelik herhangi bir cezai yaptırım ya da uyarı yapılmış mıdır? Yoksa bu felaketle baş etme stratejiniz, 'Yeşil OSB' adı altında Avrupa Birliği’nden fonlar alarak, çevresel yıkımdan rant elde etmeye dayalı politikalarınızın bir parçası mıdır?" sorusunu Bakan Kurum’a yöneltti.

Buna karşılık Bakanlık, şunları söyledi: “Marmara Denizi Eylem Planı ‘Eylem 8: Atıksu arıtma tesislerini gerektiği gibi işletmeyen OSB’lerin rehabilitasyonu ve iyileştirme çalışmalarıyla ileri arıtma teknolojilerine geçişi hızlandırılacak’ kapsamında Organize Sanayi Bölgelerine atıksu arıtma tesislerinin inşası ve tesislerdeki rehabilitasyon çalışmalarının bir an önce tamamlanmasına yönelik Bakanlığımız ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca çalışmalar yürütülmektedir.” 

(HABER MERKEZİ)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ucuz yumurta kuyruğu ile polis barikatı arasında

Ucuz yumurta kuyruğu ile polis barikatı arasında

‘Ucuz et’, ‘ucuz ekmek’ten sonra şimdi de ucuz yumurta kuyruğu. Başkentin ortasında çekilen bu fotoğrafın bir yanı Saray iktidarının yoksullaştıran ekonomi politikalarının sonuçlarını özetliyor; diğer yanı da günlerdir yoksulluk, düşük ücret, işsizlik ve geleceksizliğe karşı duydukları öfke ve demokrasi talebiyle sokağa dökülen milyonların alındığı cendereyi!

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Erdoğan'ın koltuğuna talip olan İmamoğlu'na yapılan operasyona tepki için sokağa çıkanlara yönelik gözaltı ve tutuklamalar sürüyor.

Evrensel'i Takip Et