Frankeştayn’ın ölümü

Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde “terör örgütü” olarak kabul edilen ve uğruna ülkelerin işgal edildiği El Kaide gibi örgütlerin üyelerinin Libya’da NATO destekli “demokrasi operasyonu”nun bir parçası haline gelmesi, bir süredir gündemi meşgul ediyordu.

EL KAİDE – ABD İLİŞKİSİ

El Kaide’ye karşı savaşta yenilgiye doğru giden ABD yönetimi, farklı bir taktik geliştirme arayışına girdi. Bir yandan, Afganistan ve Irak’ta işgal bitmiş gibi yapılarak El Kaide’yle mücadele gündemden düşürülmek istenirken, Arap isyanları sonrasında kıvılcımın sıçradığı Libya’da iki eski dost bir kez daha aynı safta savaşır duruma gelmişti.

El Kaide, ilk kez kullanılmıyordu ABD tarafından. Bugün Afganistan’da karşı karşıya gelen El Kaide militanlarıyla ABD askerleri Sovyet işgaline karşı birlikte savaşmışlardı.

ABD’nin Sovyetlere karşı geliştirdiği Yeşil Kuşak Projesi, McCarthy döneminden itibaren ABD basınının tüm dünyaya yaydığı “kızıl tehlike” kavramıyla birlikte, 1977 yılında ABD Başkanı Jimmy Carter döneminin ulusal güvenlik danışmanı Zbigniev Brzezinski tarafından ortaya atıldı. Yeşil Kuşak Projesi’nde ABD’nin kullandığı Usame bin Ladin’in Brzezinski’yle o dönemlerde çekilmiş fotoğrafı bile var. Sovyetlerin ilerleyişini durdurmak ve petrol zengini körfez ülkelerinde ve bölge üzerinde etkisini engellemek amacıyla ortaya atılan Yeşil Kuşak Projesi’nin ana ekseni komünizme karşı İslam’ın kalkan olarak kullanılmasıydı.

ABD tarafından desteklenen, militanları eğitilen El Kaide’nin Lideri Usame bin Ladin, yıllar sonra “saf” değiştirmiş ve ABD düşmanlığının “sembolü” haline gelmişti.

11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler’e yapılan saldırı, Ladin’in ve El Kaide’nin ABD tarafından hazırlanan “terör örgütleri listesi”nde birinci sıraya yükselmesine neden olmuştu. Sonrasında Afganistan işgal edildi, Usame’yi yakalamak için. Aradan 10 yıl geçmiş, Ladin’i yakalamak ve El Kaide’yi bitirmek bir yana, Afganistan işgali bu örgütün dünyanın farklı yerlerde “şubeler” açmasına olanak vermişti. Diyebiliriz ki, ABD tarafından yaratılan canavar ayak bağı olmaya başlamıştı. Ancak işin görünmeyen yanında ABD Ladin’in varlığından yarar sağlıyordu.

ABD SEÇİMLERİ VE BİN LADİN

2004 seçimlerinden iki gün önce ABD’de bin Ladin’in, “Bush’a oy vermeyin” dediği bir kaset yayınlanmıştı. Bu kasetin ardından oylarını artıran George W. Bush, ikinci kez ABD başkanı seçilmişti. Bush, başkanlık koltuğundan indikten sonra yazdığı kitapta, “ABD’nin resmi can düşmanı El Kaide’nin lideri Usame bin Ladin’den, öyle bir kastı olmasa da, önemli bir destek gördüğünü” kabul etti. Bush, “Ladin benim yeniden başkan seçilmeme karşı çıktı. Amerikalılar da, ‘Eğer Ladin, Bush’u istemiyorsa, öyleyse Bush’un başkanlık için doğru seçim olduğuna dair bazı özellikleri var’ diye düşündü” dedi.

Kitaba göre, Ladin’in kasetinin yayımlanması konusunda kampanya yetkilileri arasında çok ayrıntılı tartışmalar yapıldı. Bush, yarışa düşman cephesinden sürpriz bir katılımın seçmen üzerinde nasıl bir etki yapacağı konusunda uzun süre kafa yorduğunu belirterek, “Ladin’in mesajı bizim kampanyamızı güçlendirecek miydi, yoksa aleyhimize mi olacaktı? Bunu kestirmek çok zordu. Sonunda işimize yarayacağına karar verdim. Ladin’in mesajının Amerikan halkına Bush’un taşıdığı değerler konusunda önemli bir hatırlatma yapabileceği kanaatine vardım” dedi.

İKİNCİ DESTEK OBAMA’YA

Yaşarken George W. Bush’un yeniden ABD Başkanı seçilmesine “yardım” eden bin Ladin, ölümüyle de Barack Obama’ya “yardımcı” oldu. Barack Obama, bir süredir ABD kamuoyunda kan kaybediyordu. Fakat, bin Ladin’in öldürülmesinin ardından Beyaz Saray’da yaptığı konuşmada uzunca bir süre ayakta alkışlandı. Hem Demokrat Parti hem de Cumhuriyetçi üyeler, Amerikan halkını birleştiren operasyon için alkışlarını Obama’dan esirgemedi.
Uzun zamandır popülaritesi düşen Barack Obama’nın, 2012 seçimleri öncesinde Usame bin Ladin’in öldürülmesiyle hayat bulduğu yorumları yapılıyor. (İstanbul/EVRENSEL)